Büyük şükür, küçük şükür

Seda Sayanın boşanmasından söz ediyorum. Düşünsenize, Hakan Şükür topa bu kadar iyi vuramasaydı, sanatçımızın evliliği mutlu mesut devam edecekti. Bu bağlamda, Şükür efendi bu kadar para kazanmasaydı, baba Şükür, küçük Şüküre Sedayı almak için (kendi yağlarında kavrulan Şükürler olarak) belki de kızın kapılarına düşecekti. Ama bütün işi bozan şu top yeteneği oldu. Artık onlar ünlü bir aileydi, ünlü bir çocukları vardı, bol para kazanıyorlardı ve bunun keyfi sürülmeliydi. Ama kimseyle paylaşılmadan! O halde bu evlilik bitmeliydi...Ayrılık nedeninin komikliğine bakar mısınız!Seda ile tanışırız ama arkadaşlık etmeyiz. Yani taraflı bir yorum sanılmasın. Sadece şu evlilik konusunda ortak bir noktamız vardır, biz hep ve sadece "aşk" için evleniriz. Bendeniz de birkaç defa bu işi yapmışımdır. Her seferinde -ve nedense- bu birbirine benzemeyen kocaların hepsine bir güzel aşık olmuşumdur. Yalnız benim ayrılık nedenlerim pek sıradandır. Yaş farkı (ilkinde ben 19, o 36 yaşındaydı), ihmalkarlık (ikinci koca, çocuğun babası) ve sahtekarlık (sonuncusu) gibi... Yani öyle kayınbirader ve kayınpeder faktörü ile karşılaşmamışımdır (Çok şükür dermişim). Ve bu yüzden konunun ilgimi çekmesi doğaldır.Aslında "bu konu" ilgimi daha önce çekmişti. Bir gazete haberinde, zayıf, kara kuru bir adam "Oğlumu o kadınların eline bırakmam. Evlenecek yaşa daha gelmedi, onu ben ne zor şartlarda büyüttüm biliyor musunuz?" şeklindeki söylevleriyle yer almıştı. Oğlu, futbolda birden ünlü olmuş, büyük transfer paraları ile ödüllendirilmişti. Ee, bunu başkalarıyla yemek olur muydu hiç? Sonunda genç adam dünyalar güzeli bir kızla evlenmiş ama kısa bir süre sonra kayınpederin marifetiyle boşatılmıştı. Gelin kızın İzmit depreminde öldüğünü pek çoğunuz hatırlar sanırım.Şimdi size bir soru: Evliliği nasıl bilirsiniz? Koro halinde mefta arkasından haykırır gibi "İyi biliriz!" demeyin. Ben onu sormuyorum. Yani iki insanın bir çatı altında, koyun koyuna, uzun yıllar birleşebilmesi için nedenleri nedir, onu soruyorum. Siz düşünedurun, alın size bir analiz. 1) Menfaat evlilikleri: Ben diyeyim 40, siz deyin 50 bin türü vardır. "Kötürüm anneme bu kız daha iyi bakar"dan tutun da, "İki kayınpederin ortak iş yapma planlarına" kadar bu liste uzar gider. 2) İlla da bakire olsun evlilikleri: Burada damat adayının ısrarını bir nebze anlarım, kendi "boyutlarına" güvenemediği ve "kıyaslanmaktan" korktuğu için illa da daha önce "hiçbir şey görmemiş" yavrucakların peşine düşmesi doğaldır. Bir nevi komplekstir, hoş karşılanabilir. De bütün "bunlardan" ve kızın bu "durumundan" kayınpedere nedir? Ne bileyim işte, sen kendi pozisyonuna bak di mi! Bırak oğlan gönlünün çektiği ile evlensin. Sonra her biriniz evlerinize çekildiğinizde, o ikisi baş başa kalacak, tiksintileriye, sevgisizlikleriyle, ter kokularıyla... Ve hatta "geçmişteki birine" duyulan özlemleriyle, baş edemeyecekleri hayalleriyle... Evlilik öyle sanıldığı gibi, sadece birlikte Migrosa gitmek veya "kahvenizi nasıl içersiniz kayınbabacığım"dan ibaret değildir. Çoook derin mevzular içerir, değil mi sayın büyüklerim!Sinirden "Aşk evliliği" şıkkını unuttuk. Bunun için ne diyebilirim arkadaşlar; pek hoştur kendileri. Hiç değilse bir-iki yılı muhteşemdir. Adamın sıska vücuduna bakıp "Sırım gibi, Allah nazardan esirgesin" bile dersiniz. İrin gözleri de size "hülyalı bakıyor" şeklinde gelir. Hatta yediğiniz ilk tokadı "Beni seviyor" diye yorumlarsınız. Olsun varsın, insan hayatında mutlaka bir aşk evliliği yapmalıdır. Çünkü beraberinde çok hoş duygular da yaşatır. Bazen yakıcı, bazen aksak, bazen sizi göklere çıkaran, bazen de dibe vurduran, kahreden... Hatta sizi yazar yapıp bu köşelerde feryat ettirebilir bile icabında... Not: Geçtiğimiz perşembe günü Atvde yayınlanan "Kayıp Aşklar" filmini çok beğendiğinizi biliyorum çünkü senaryoda Sarıkızınızın da imzası var. Yazara e-mail Sizin bir fikriniz var mı, nasıl olur da kutsal bir müessese olan evlilik kurumu, bir adamın "topa iyi vurması" ile yakından ilintilidir?