Cumartesi “Çalışınca mutlu oluyorum”

“Çalışınca mutlu oluyorum”

04.03.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Çarşamba günü Kanal D’de başlayacak “Evlat Kokusu”nda Zümrüt karakterini canlandıracak oyuncu Sedef Avcı: “Kendimi bildim bileli çalıştığım için çalışmadığımda boşluğa düşüyorum. İşim olduğunda çok sakinim. Çalışınca mutlu oluyorum”

“Çalışınca mutlu oluyorum”

Şansımıza güneşli bir perşembe günü CVK Park Bosphorus Hotel’de buluşuyoruz Sedef Avcı ile. Endemol Shine Türkiye’nin yeni dizisi “Evlat Kokusu” için bir aradayız. Karşılaştığımızda ilk düşündüğüm şey ne kadar zarif olduğu oluyor. Ajansından, kanaldan, yapımdan herkes orada. Alışılmışın dışında bayağı kalabalığız yani ama Avcı son derece profesyonel ve kalabalıktan hiç etkilenmiyor. Biz de muhteşem kareler yakalıyoruz. Sohbetimizin sonuna doğru konu oğlu Can’a geldiğinde ise bir anda gözleri doluyor, tabii bizim de...

Haberin Devamı

“Evlat Kokusu” başlıyor. Biraz dizinin konusundan, karakterinizden bahsedebilir misiniz?

Zümrüt’ü oynuyorum. Türkiye’nin köklü, zengin bir ailesinin geliniyim. Aslan karakterinin (Barış Kılıç) eşini oynuyorum. Kızlarının doğuştan gelen bir kan hastalığından dolayı donör ihtiyacı var. Normalde duygusal açıdan ilişkileri çok iyi giden bir çift değiller ama kızları için ilişkilerini toparlamaya çalışıp beraber kalmaya karar veren bir çift. Tabii öyle bir dönemde kızlarıyla ilgili böyle bir hastalık meydana çıkınca bütün ibreler değişiyor ve tek önemli şey kızlarını sağlığına kavuşturmak oluyor. Bunun üzerinden hareket ediyoruz.

Bir hazırlık yaptınız mı karakterinize?

Zümrüt benim için çok farklı çünkü bugüne kadar hep naif, ailenin iyi kızlarını canlandırdım. Burada biraz daha kötü algılanabilecek bir karakter gibi olacak olsa da annelik işin içine girdiği için aslında evladı için bir şeyler yapmaya çalışan bir kadın. Bugüne kadar oynadığım karakterlerden çok daha güçlü ve dişli de bir kadın olduğu için de daha rahat çıkarabilmem adına öncesinde oyuncu koçumuzla çalışmamız oldu. Yönetmenimiz Erol Özlevi de bizi çok yönlendiriyor.

Haberin Devamı

Çocuklarla sahneleriniz fazla olacak belli ki. Çocuklarla karşılıklı oynamak nasıl?

Son dönemde birçok çocuk oyuncumuz var hepsi de gerçekten çok yetenekli. Alihan (Türkdemir), Balım (Gaye Bayrak) ve Doğancan (Sarıkaya) da öyle, pırlanta gibiler. O kadar mükemmel yetiştirilmişler ve o kadar profesyoneller ki bazen yorgunluktan modumuz düştüğünde onlar bizi ayakta tutuyor. Yaptıkları işi gerçekten çok seviyorlar, harika oynuyorlar ve bizi de oynatıyorlar öyle söyleyeyim.

“Melankolik bir duygusal halimiz var”

Siz de bir annesiniz. Anne olmak oyunculuğunuzda bir farklılık yarattı mı?

Yaratıyor tabii ister istemez çünkü anne olunca duygularınız ve çocuklara yaklaşımınız da değişiyor. Çok daha rahat oynayabiliyorum bu sahnelerde. Anne olduğunuzda adı bile geçtiği zaman, ki dizide karakter adı benim oğlumla bir yerde aynı, tüylerim diken diken oluyor.

“Evlat Kokusu” da bizi “Anne” gibi ağlatacak belli ki. Niye bu kadar çok dram seviyoruz sizce?

Haberin Devamı

Aslında gülmeyi de çok seviyoruz ama dramı kendileriyle özdeşleştiriyorlar, herkes kendinden bir şeyler buluyor sanırım. Seviyoruz o ajitasyonu, ağlamayı. Melankolik bir duygusal halimiz var.

Tiyatro da yapmıştınız. Tekrar yapmak ister misiniz?

Dizi varken yapamam. Tek bir şeye konsantre olmayı seviyorum çünkü ama dizi olmadığı bir dönem olabilir. Tiyatro bambaşka tabii. Her oyuna çıktığınızda ayrı bir heyecan oluyor. Zor da, ilk başta çok korkmuştum mesela ama alışınca, farklı şeyler katabildiğinizi görünce çok başka oluyor tabii.

Sakin mizaçlı duruyorsunuz ama öyle misiniz gerçekten?

İşim olduğu ve çalıştığım zaman çok sakinim. Ama işim olmadığı zaman hiç sakin olmuyorum, ajansım Gaye Sökmen’in başının etini yiyorum. Onlar da çalıştığım zaman o kadar mutlu oluyorlar ki başka kimse çalışmasa yeter onlara (gülüyor). Sakinliğim o boyutta yani.

“15 yaşından beri piyasadayım”

O kadar çok mu seviyorsunuz çalışmayı?

Haberin Devamı

15 yaşından beri bu piyasanın içindeyim. Kendimi bildim bileli çalıştığım için de çalışmadığımda boşluğa düşüyorum. Mesela çalıştığım zaman daha sosyalim ama çalışmadığımda içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor; sosyalleşmek de spor yapmak da... Çalıştığımda her şey puzzle gibi yerine oturmuş oluyor.

Planlısınız da o zaman...

Bayağı. Ben çalışınca mutlu oluyorum. Maksimum bir aydan sonra ajansımı tacizlerim başlıyor. Mesela insanlar “Bu sene çalışmayacağım” derler bende o mümkün değil. Şöyle söyleyeyim Can dört aylıktı, “Benim artık çalışmam lazım ona da uyabilecek bir işte yoksa iyi olmayacak böyle” diyordum. Onunla besleniyorum sanırım, iç enerjim onunla besleniyor.

“Zor bir süreç ama hayata küsemeyiz”

Cahit Sıtkı’nın deyişiyle yolun yarısındasınız bu yıl. Bu zamana kadar öğrendiğiniz, uyguladığınız en önemli öğüt, çıkarım ne oldu?

Öğüt değil belki ama şunu tecrübe ettim. Çocuktan önce ve sonra olarak hayata bakış açım çok değişti. Ben hiç öyle çocuk çocuk diye ölen biten bir tip değildim. O yüzden Can olduktan sonraki değişimime inanamıyorum hâlâ. Hayatımdaki bir sürü şeyin yerini, sırasını, değerini o kadar değiştirdi ki herhalde bana hayatımın en büyük dersini, tecrübesini veren oğlumdur. Hayatta bazı şeyleri o kadar fazla önemseyip kendimizi yoruyoruz ki sonrasında küçücük bir şey geliyor ve bütün dengeler de değişiyor. Can da benim bütün dengelerimi değiştirdi.

Haberin Devamı

“Sevgiyle büyütmeye özen gösteriyoruz”

Bu bağlamda ikinci çocuğu düşünüyor musunuz?

Zaman ne gösterir bilemem tabii ama şu an böyle iyiyiz. Hayat zor, koşullar zor. Herkes çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmeyi ister.

Bu şartlarda çocuk büyütüyor olmak sizi endişelendiriyor mu?

Herkesin, her zaman endişeleri var. 80’lerde benim de annemin endişeleri vardı, öncesinde onun annesinin de. Biz de bu dönemin zor bir sürecine denk geldik ama hayata küsemeyiz. Her şeyin bir çıkış noktası vardır diye düşünüyorum. “Eyvah ne yapacağız!” diye çocuk büyütemezsin. Biz de elimizden gelen en iyi şekilde yetiştirmeye, imkan sunmaya çalışıyoruz. Sevgi vererek büyütmeye özen gösteriyoruz. Bizim için en önemlisi o. Ne iş yaptığının bir önemi yok sevmeyi bilen ve saygılı bir çocuk olsun sonrası gelir zaten. Sevgisizlikten oluyor bir sürü şey.

“Can her müzik duyduğunda dans ediyor”

Eşiniz Kıvanç Kasabalı da “Bodrum Masalı”nda oynuyor. Birlikte vakit geçirebiliyor musunuz?

Onun daha rahat bir set programı var. Haftada bir-iki gün gelip gidiyor o yüzden dengeleyebiliyoruz. Benim yeni başladığı için yoğun ama sıkıntı olmuyor.

Can bu durumlara alışık mı?

Bizde genelde şöyle bir durum var; bazen çok yoğun, bazen çok boş bir dönem oluyor. O boşlukta ona alışıyor çalıştığımızı unutuyor, biz işe başlayınca da “Niye gidiyorsunuz? Sen gitme, baba gitsin” gibi şeyler oluyor. Tabii sonra ona da alışıyor. Biz de mümkün olduğunca birlikte vakit geçirmeye çalışıyoruz zaten.

Can’ın oyunculuğa yeteneği var mı sizce? Size özeniyor mu?

İzlemediğinden dolayı yok. Ama dizi / film çektiğimizi bildiği için gördüğü her film kapağına “Bu da mı senin arkadaşın?” diye soruyor.

Can dans etmeyi çok seviyor. Her müzik duyduğunda dans etmeye başlıyor. Çok değişik bir enerjisi var. Bir yere gidiyoruz mesela “Müziği açar mısın lütfen dans etmem lazım şu an” falan diyor.

Yazarlar