Cumartesi “Çok özel parçalar”a Çağlayan imzası

“Çok özel parçalar”a Çağlayan imzası

27.09.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Tasarımcı Hüseyin Çağlayan’la üç sezonluk bir kapsül koleksiyon anlaşması yapan VSP, dünyadaki ilk mağazasını Paris’te açtı. Markanın kreatif direktörü Kadri Soygül: “Modanın Paris’te başlayıp Paris’te bittiğini düşünüyorum”

“Çok özel parçalar”a Çağlayan imzası

SP, 2007 yılında kurulan bir marka. Adı “çok özel parçalar” anlamındaki “very special pieces”ın kısaltmasından geliyor. Ancak hikayenin öncesi de var. Markanın kreatif direktörü Kadri Soygül aslında 27 yıldır deri sektöründe. Üretimlerinin büyük kısmını Türkiye’de gerçekleştiriyor ve deriye yenilikçi bir vizyonla yaklaşıyorlar. Tasarımcı Hüseyin Çağlayan’la üç sezonluk kapsül koleksiyon için yaptıkları işbirliği anlaşması da bunun en iyi kanıtlarından.

Haberin Devamı

Dünyadaki ilk mağazasını bu hafta Paris’te açan markanın kreatif direktörü Soygül ve Çağlayan sorularımızı yanıtladı.

Yollarınız nasıl kesişti?

Kadri Soygül:Aslında yedi-sekiz sene önce kesişmişti. Biz o zamanlar Hüseyin Çağlayan’ın markası için üretici konumundaydık. Son derece keyifliydi. Hüseyin’in daha önce dünya markalarıyla yaptığı işbirliklerini takip ediyor ve “Neden olmasın?” diye düşünüyordum. Bu sene markamızın atılım senesi.
O da bizim ruhumuzu hissetti.

Sizin moda sektöründeki geçmişiniz aslında VSP’den de öncesine dayanıyor. Kaç yıldır bu işin içindesiniz?


Kadri S.:Deriyle profesyonel ilişkim üniversite yıllarıma denk geliyor. Fransızcamı geliştirmek ve hayat pratiği yapmak için satış kısmıyla başlamıştım. 1987’de ise perakendeden başlayıp üretime geçtik. Üniversiteden arkadaşım Coşkun Kutbay’la birlikte zamanla dünyadaki pek
çok tekstil markasının üretimini yapar hale geldik. 90’ların ortasında kendi markamızı oluşturmak istedik. Ama esas hikaye 1996’da kurduğumuz deri markası Vespucci ile başlıyor. 2007’de onu VSP’ye dönüştürdük.

Haberin Devamı

Dünyadaki ilk mağazanızı açmak için neden Paris’i tercih ettiniz? Türkiye’de de mağaza açacak mısınız?

Kadri S.:Modanın Paris’te başlayıp Paris’te bittiğini düşünüyorum. Dünyanın en önemli satın alma fuarının ilk önce burada yapılması ve moda haftalarının Paris’le son bulması tesadüf olamaz. Önümüzdeki beş yıl için çok güzel düşüncelerimiz var. Türkiye’de de bir mağaza açmak gibi...

“Yaratımın ırkı olmamalı”

Uluslararası arenada Türk markası olma kimliğinizi öne çıkarıyor musunuz?

Kadri S.:Modanın milliyetçi olması gerektiğini düşünmüyorum ama Türk ekiplerle çalışmak daha kolay oluyor. Ürünlerimizin büyük kısmı Türkiye’de üretilse de hammadde dünyanın her yerinden geliyor. Bu trafiğin içinde sonuca bir milliyet yüklemek ne kadar anlamlı bilmiyorum.

Hüseyin Çağlayan:Yaratımın kesinlikle ırkı olmamalı ama Türkiye üretim ülkesi ve bu bir avantaj. VSP’nin önce üretici olup sonra markalaşması çok önemli bir senaryo örneğin. Bir kere üretimden anlıyor ve kalitenin ne olduğunu biliyorsan, deneyimin varsa kendi markanı yaratmak çok akıllıca.

Haberin Devamı

“Artık müşterilerimi daha iyi anlıyorum”

Hüseyin Çağlayan

Daha önce başka markalarla işbirliği yaptınız. Gücünüzü birleştirdiğiniz markaları seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

İşbirliği konusunda pek çok teklif geliyor elbette ama çoğunu reddetmek zorunda kalıyoruz. Çünkü kendi koleksiyonlarımız ve markamızla çelişkili olmamalı bu ortaklıklar. Bu koleksiyonda bana en çekici gelen şey VSP’nin deri uzmanı olmasaydı. Karşı tarafın bir uzmanlık alanı olduğunda benim için daha cazip oluyor koleksiyon hazırlamak. Daha önce Mavi ile işbirliği yapmıştım mesela ve onu da özel bir şey olduğu, jean olduğu için kabul etmiştim. Kendi koleksiyonlarımda çok fazla deriyle çalışmıyorum, bu yüzden de cazip geldi.

“Sınırlar içinde çalışmak bana ilginç geliyor"

Tasarım yaparken deriyi kullanmak ne gibi farklılıklar yaratıyor sizin için?

Her şeyden önce dokunmuş değil, doğal bir malzeme. Elinize kumaş gibi metrelerle gelmiyor, parça halinde geliyor. Bunların getirdiği sınırlar var. Bu sınırlar içinde çalışmak ve yaratıcı olmak bana ilginç geliyor. Aynı şekilde deriyi başka kumaşlarla karıştırmak da zaman zaman ilginç olabiliyor. Çünkü deri başka bir kumaşa zemin olabiliyor, başka bir kumaş da deriye.

Haberin Devamı

Bu koleksiyonda sizin tasarım anlayışınızdan hangi izler var?

Hacimle oynamak ve transformasyon, yani değişim durumu. Kompozisyonlarda belli bir gelişim ve mimari taraf var. Çok bariz değil belki ama içgüdüsel. Kişinin bir şekilde kıyafeti kendine göre değiştirebilmesi ve uygulaması fikrini seviyorum. Tek başına giyildiklerinde başka duruyorlar, bir araya geldiklerinde
ise daha başka bir kompozisyon

Sihirbazlığınızı bu koleksiyonda nasıl konuşturdunuz?

Fermuarların boyutunu değiştirmek, kendi içinde dönen parçalarla sonsuzluk hissi yaratmak... Tüm bu fikirler kafamda döndü. Sonunda da hem benim yorumum hem de markanın ruhuyla oluşan
bir sentez oldu.

“En iyi şeyler hep zamansız olanlardır”

Yaratıcılığınız yıllar içinde nasıl değişti?

Haberin Devamı

Benim için son 10 yıldaki en büyük değişim, kendi kimliğimi yarattıktan sonra insanların nasıl giyindiğine bakmaya başlamak
oldu. Artık müşterilerimi daha iyi anlıyorum. Bu da yaptıklarımı oldukça etkiliyor.

Ne istiyor müşterileriniz?

Benim müşterilerim gerçekten çok meraklı bir kitle. Zaten genelde meraklı insanlar ilgimi çeker. Hayata, deneyimlere değer veren kadınlar ilgimi çekiyor galiba. Ve de zamansız düşünebilen...

Moda ve zamansızlık kavramları nasıl bir araya geliyor sizce?

Modanın en kötü tarafı bence bu. Çok değişken olduğu için bazen zamansızlığın karşıtı gibi duruyor. Halbuki en iyi şeyler hep zamansız olanlardır.

Kısa kısa

koleksiyonu bile var
Moda dünyasında neredeyse her hafta Karl Lagerfeld’le ilgili bir yenilik yaşanmasına alışmıştık. Ancak ünlü tasarımcının kedisi Choupette, sahibini geçmek üzere. Geçtiğimiz aylarda hayatını anlatan bir kitabı çıkan kediciğin şimdi de aksesuar ve giyim koleksiyonu çıkıyor. Üzerinde Choupette çizimlerinin yer aldığı ürünler kasımda Karl Lagerfeld mağazalarında satışta olacak.

Dev mağaza, yeni konsept
Nİşantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nde açılan Armani/Istanbul mağazası, altı kata yayılan 1500 metrekarelik alanıyla markanın en yeni konseptini İstanbul’a taşıyor. Armani’nin tüm alt markalarını bir araya getiren mağaza markanın Türkiye’deki
bu anlamda ilk mağazası olma özelliğine de sahip.