Cumartesi Dekorsuz, kostümsüz, makyajsız

Dekorsuz, kostümsüz, makyajsız

06.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Dot’un yeni oyunu “Sarı Ay”da asi çocuk Lee ile sessiz Leila’nın hikayesi hareket ön plana çıkarılarak anlatılıyor

Dekorsuz, kostümsüz, makyajsız

Sahnede dört oyuncu, dört sandalye ve bir fötr şapka var, geri kalanı alabildiğine hikaye... Sekiz senedir çağdaş tiyatronun çok beğenilen örneklerine yer veren, bir süredir de fiziksel tiyatro üzerine yoğunlaşan Dot, sezona “Sarı Ay”la başladı. Bu oyunla tiyatroyu dekordan, kostümden, saç-makyajdan arınmış vaziyette, saf bir hikaye anlatma aracı olarak çıkarıyor izleyicinin karşısına. Dört basit çizgiyle sahne haline getirilen alan içinde 70 dakika boyunca kan, ter ve gözyaşı akıtan oyuncular oyunun başında kapıda karşılıyorlar izleyiciyi. Biletlerin kesilmesine ve yer gösterilmesine yardım ettikten sonra birkaç ısınma hareketi yapıyorlar, sonra da başlıyorlar İskoçya’da küçük bir kasabada yaşayan asi çocuk Lee ile hiç konuşmayan Leila’nın hikayesini anlatmaya...
İskoçyalı oyun yazarı David Greig’in eserinden çevrilen, yönetmenin ve oyuncuların bir “yenilenme hikayesi” olarak tanımladıkları “Sarı Ay” arkanıza yaslanıp rahatça izleyebileceğiniz bir oyun değil. İki kahramanın peşi sıra, o dört çizgi içine inşa edilen süpermarket, malikane, orman, mezarlık ve otoyol arasında koşturup duruyorsunuz siz de... Her an tetikte olup çeşitli katmanlar halinde anlatılan oyunu anlamak ve hayalgücünüzü çalıştırmak zorundasınız. Bu bir izleyici için yorucu belki ama oyuncuların sarf ettiği çabanın yanında hiçbir şey. Genco Erkal, Meral Çetinkaya, Zeynep Oral, Dikmen Gürün gibi usta isimlerin de oyunu izlemeye geldikleri günde, yönetmen Pınar Töre ve oyuncular; Gizem Erdem, İbrahim Selim, Kaan Turgut, Su Olgaç ve Ayşecan Tatari ile adeta bir sporcu gibi hazırlandıkları oyunu konuşmak üzere oyundan hemen sonra, henüz terleri kurumamışken buluşuyoruz.

Haberin Devamı

Bugün çok önemli isimler de oyunu izlediler. Nasıl yorumlar aldınız?

İbrahim Selim: Ben ne dediklerini tam hatırlamıyorum, öylece baktım hepsine, “Aa Genco Erkal”, “Aa Dikmen Gürün” diyebildim. Galiba beğendiler ama...

Daha mı heyecanlı onlara oynamak?

İbrahim S.: Her seferinde heyecanlanıyoruz ama onları görünce tabii daha çok heyecanlanıyoruz. Heyecanın bir birimi olmadığı için bir yerden sonra aynı düzeyde titriyor elimiz. Bu gece de elimiz iyi titredi (gülüyor).

Sahnede oyuncular dışında sadece dört sandalye ve bir şapka var...

Pınar Töre: Oyuncunun anlatıcılığına dayalı bir vurgusu vardı bu metnin. Dört sandalye ve bir şapkayla sınırlı kaldık. Bu sınır dahilinde neler yapabileceğimizi görmek istedik.

“Çok çetrefilli bir metin bu”

Dot izleyicisi sizi oyuncu olarak tanıyor. Bu, ilk yönetmenlik deneyiminiz değil mi?

Pınar T.: Evet, Murat Daltaban bana oyunu yönetmek isteyip istemediğimi sorduğunda bunun büyük bir fırsat olduğunu düşündüm. Tiyatronun oyunculuk dışındaki alanlarında da yer almak istediğimi biliyordum çünkü.

Haberin Devamı

Oyunun hazırlıkları ne kadar sürdü?

İbrahim S.: Yaklaşık dokuz ay. Uzun bir süre nasıl oynayacağımıza karar vermeye çalıştık. Çünkü çok çetrefilli bir metin bu. Denedik, bir şey bulduk, onu çalıştık, sonra başka bir şey bulunca sıfırdan başladık. İlk altı ay, günde altı-yedi saat prova yaptık. Bu sırada geçen seneki oyunlarımız da devam ediyordu.
Gizem Erdem: Ama gereken buydu.

İbrahim S.: Tabii, hava atmak için söylemiyoruz, oyunun ihtiyacı bu. Çok uzun süre bedenlerimizin bu tempoya alışması gerekti.

Pınar T.: Dokuz ay boyunca da her provadan önce bir saat beden hazırlığı çalıştık.

Metni okurken neler düşündünüz?

Kaan Turgut: Böyle bir tekst okumadım ben daha önce. Enteresan hissettim. Üç geceyi falan balkonda tek başıma geçirdim. Nasıl olur diye düşündüm durdum. Birçok şekilde olabilirdi ama kafamda olan masalsı anlatıma çok yakın bir şey yaptı Pınar.

Gizem E.: Çok güzel bir hikaye olduğunu düşünmüştüm ama ben bu kadar renkli hayal etmemiştim. Çizgi film gibi oldu.

Su Olgaç: Ben de metni çok tatlı bulmuştum. Ama anlatmanın zor olacağını düşünmüştüm okurken.

İbrahim S.: “Sarı Ay”, Gizem’in ve benim Dot’un odisyonu için çalıştığımız parça.
O nedenle bizim için yeri ayrı. Dot’ta genelde cümlesi olan tekstler seçiyoruz. Bunun da bizim için önemli olan cümleleri vardı. Biz burada bir yenilenme hikayesi anlatıyoruz. “Sen bütün geçmiş bilginle yürümeye çalışıyorsun. Boşver. O geçmiş dediğin bilgiyi yok etmezsen yenilenemezsin” diyoruz.

Haberin Devamı

Leila karakterinin dönüşümlü oynanması meselesi nedir tam olarak?

Pınar T.: Su bir sakatlık geçirmişti.
O dönemde Ayşecan devreye girdi. Şimdi Su’daki sakatlık geçti ama Ayşecan hazırlanmaya devam ediyor. Bir süre sonra karakteri dönüşümlü olarak oynacaklar.

İbrahim S.: Keşke hepimizin arkasında böyle biri olsa... Zor bir tempoda çalışıyoruz çünkü, mazallah birimizin başına bir şey gelse oyun durmak zorunda kalır.

Leila karakterini iki farklı oyuncunun oynaması seyirciye nasıl yansıyacak?

İbrahim S.: Cast değiştiği vakit oyun değişirse rezil oluruz. Çünkü oyuncular değil, oyunun yapısı önemli. Bizim için her şeyin bir tur daha yapılacağı hissi var sadece. Bir prömiyer daha olacak, tanıdıklarımız bir kez daha gelecek, Ayşecan’ı da çok merak ediyorlar çünkü...

Haberin Devamı

“Dot’un oyunlarını seyredip çarpılmıştım”

Dot’a nasıl dahil olmuştunuz?

İbrahim S.: Benim beşinci senem. İstanbul’a geldiğim sene ilk senesiydi Dot’un. Oyunları seyredip çarpılmıştım. İlk fırsatta da burada çalışmak için başvuruda bulundum. Şimdiye dek Bilsar dışında “Alışveriş ve S...ş”, “Malafa” ve “Öksüzler”de rol aldım.

Su O.: Ben 2010’da dahil oldum. Mezun olduğum yazdı. “Festen” ile başladım. Bu ikinci oyunum.

Gizem E.: Ben de Bilsar, “Vur / Yağmala / Yeniden”, “Pornografi” ve “Öksüzler”de oynamıştım.

Kaan T.: Ben sadece “Punk Rock”ta rol almıştım.

Ayşecan Tatari: Benim ilk oyunum.

“Şu an tiyatroya öncelik veriyorum”

Sizi “Çocuklar Duymasın”la tanıdık. Yeniden çevriminde yer almadınız. Bundan sonra sadece tiyatro mu var?

Ayşecan T.: Tekrar başladığı zaman ben Amerika’daydım.
O yüzden yer almayı düşünmedim. Bir de başka hayallerim vardı herhalde, bilmiyorum. Yine bir televizyon işi yapabilirim belki ama şu an önceliğim tiyatro.

Haberin Devamı

Anneniz (Aliye Uzunatağan) “Sarı Ay”daki yer almanızla ilgili ne düşünüyor?

Ayşecan T.: Prömiyeri seyretti ve çok beğendi. Ama henüz benim performansımı görmedi. Heyecanla bekliyor.