Cumartesi Depresyon reçetemi yırtıp attılar. Meğer dağınık yatak daha sağlıklıymış

Depresyon reçetemi yırtıp attılar. Meğer dağınık yatak daha sağlıklıymış

22.01.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Depresyon reçetemi yırtıp attılar. Meğer dağınık yatak daha sağlıklıymış

Alışveriş yap. Tamam. Evin dekorasyonunu yenile. Tamam. Makyaj yap, asla giymeyeceğin şeyler giy, eski arkadaşlarını arayıp sosyalleş, acılı müzikler dinleme, içkinin dozunu kaçırma, fazla neşeli olmaya çalışma...Sonra bir gün geceleri toplanmış bir yatağa girmenin psikolojik olarak insana iyi geldiğini, insanı mutlu ve huzurlu kıldığını okudum. Mantıklı geldi. Olabilirdi yani. Ve evet -gülmeyin!- uzun bir süre her sabah yatağımı topladım. Sırf gece toplu bir yatağa gireyim de mutlu olayım diye. Bana sorarsanız, mutlu bile olmuşumdur bu sayede. Peki ne oldu? Şimdi de İngiliz bilim adamları yatağı dağınık bırakmanın sağlık açısından faydalı olduğunu söylüyorlar! Kingston Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre gece boyunca ısınan ve nemli hale gelen yataklar dağınık bırakılınca nemden arınıyor, bu sayede mikrop ve akarların barınmasına olanak vermiyormuş. Bu da astım ve alerjik hastalıklara yakalanma ihtimalini azaltıyormuş.Olur ya olası bir ayrılık anında, ayrılık acısına karşı uygulayabildiğim tek mutluluk reçetesini elimden aldılar.Dağınık yatak daha sağlıklıymış. Hıh! Herhalde bir ayrılık sonrası, aşk acısı dolaylarında dolaştığım sıralar olsa gerek. Gidip göğüslerimi büyütecek / küçültecek kadar ileri gitmesem de -ya da belki param yoktur o kadar- insana kendini iyi hissettirdiği iddia edilen tüm reçeteleri itinayla takip ediyordum. Mücevherden de bir halt anlamam. Ama Emine Erdoğana hediye edilen, daha sonra bilumum eleştiri üzerine Erdoğan çifti tarafından iade edilen pırlanta ve mercan karışımı gerdanlık güzel. Hakikaten güzel.Geçen hafta mevzu fazla taze ve ciddiydi diye yazamadım. Bu hafta artık gecikmeli de olsa sormadan edemeyeceğim: Emine Erdoğan o gerdanlığı iade etmeyip de ne yapacaktı? Neresine takacaktı? Ne zaman takacaktı? Evde mi takacaktı?Çenesinin altına kadar sımsıkı kapalı giyinen kadınlar da boyunlarına gerdanlık takıyorlar mıdır? Takıyorlardır.Şık duruyor mudur? Hiç sanmam. Gerdanlık gitti, merak bitmedi Haberi kibarca şöyle verdi gazeteler: "Ayrılık acısı kadın beyninde üzüntüyle ilgili kısımları harekete geçirip motivasyonla bağlantılı kısımların etkinliğini azaltıyor."Hı hı. Kibarcayı bırakıp sadede gelirsek... Araştırma ayrılık acısının kadını aptallaştırdığını söylüyor. Aptal, aptal!"Of Of" Gülşen bir röportajında dökülüvermiş: "Göğüs estetiğini nasıl, neden yaptırdığımı ben bile anımsamıyorum. Hiç gereği yoktu. Göğüslerim küçük değildi ki. Kafama esip bir beden büyüttüm. Eşimden yeni boşanmışım, kafam darmadağın, bir gün evde otururken doktora telefon ettim. Ertesi gün doğru muayenehane ve ardından ameliyat. Yani canım sıkıldı ve göğüslerimi büyüttüm."Hı hı. Ayrılık acısı yaşayan beynin cezasını göğüsler çekmiş Siz tabii bilmezsiniz, belki de bilirsiniz; bizim çocukluğumuzda basbayağı yaygındı: "Hi, hamama gitmiş, hamile kalmış. Hamam öğleden önce erkeklereymiş. Kadın da spermlerin üstüne oturunca..."Geçenlerde bir doktorla sohbeti açıldı. "Olasılığı çok düşük ama bilimsel olarak imkansız değil. Yine de imkansız gibi bir şey" dedi doktor. Ben de nedense olabilitesinin sandığımızdan bile yüksek olabileceğinde ısrar ettim. Böyle bir söylentinin ortaya çıkıp bu derece yayılması en azından birkaç kadının bu şekilde hamile kalmış olabileceğini göstermez mi? Hepsi de hamamı bahane edip, suçu hamamdaki kimliği belirsiz spermlere atıyor olamazlar ya... Doktor "İyi de" dedi, "hamamdaki sıcaklık spermlerin yaşaması için uygun bile olsa, bu spermler nasıl olacak da yollarını bulacak ve gidip yumurtayı dölleyecekler?"Üf, ne bileyim? Şimdi biliyorum: Koklayarak!Almanyanın Bochum kentindeki Ruhr Üniversitesi profesörü fizyolog Hanns Hatt, spermlerin ana rahminde yumurtalığa ulaşabilmek için yollarını koklayarak bulduklarını ortaya çıkarmış.Spermler kokluyor. Koku alıyorlar. Spermlerin burnu var. "Hamama gidip hamile kalma" bahanesi hortlayacak. "Hamama gitmiş, spermin üstüne oturmuş, hamile kalmış" Bir ara e-posta yoluyla bilgisayar bilgisayar gezinen bir "afiyetle cenin yeme fotoğrafları" hadisesi vardı, belki hatırlarsınız. Belki de hatırlamazsınız. "Bir ara" dediğim, dört yıl önce!Hatta o zaman ben yazmıştım; tüm o fotoğrafların Çinli sanatçı Zhu Yunun "Man-eater" çalışmasının bir parçası olduğunu, adamın bu performans için tıp fakültesinden bebek cesedi aşırıp pişirdiğini... Ve yaşları 25-30 arasında değişen bir grup Çinli sanatçının eserlerinde el, kol, bacak, hatta ceset kullanmaya başladıklarını...Şimdi bu sanat mıdır, değil midir; boş laf. Fakat mide bulandırıcı olduğu muhakkak.Mide bulandırmakta sınır tanımayan biri daha var. Bu kez bir İngiliz. James Robert Ford. Eserlerinde bedenini ya da bedeninin atıklarını kullanıyor. Mesela parmağında çıkan siğili bir yıl boyunca itinayla takip etmiş. Sonra da siğiliyle ilgili bir DVD hazırlamış."Gaz çıkarmanın gündelik hayatın bir parçası, üstelik de evrensel olduğu halde, bir yandan da ne kadar gizemli" olduğundan hareketle "The Ring" diye bir çalışma yapmış. Gaz çıkarma esnasında malum bölgede meydana gelen her türlü hareketin, kasılmanın vesaire yavaşlatılmış görüntülerinden oluşan bir film bu.Fordun son numarası ise iki yıldır burnundan çıkarıp özenle biriktirdiklerini özel bir cam içinde sergilemesi... Bir de fotoğrafı görseniz: Feci! Ve bu çalışmanın fiyatı 10 bin sterlin.Tüm sanat camiası üstüme yürüse yine de fikrim değişmeyecek: Vallahi ben Semranımın şu sıralar katıldığı TV programlarında değil ama "Gelinim Olur musun" evindeki her halinin, her şeyinin; az veya çok ama illa ki sanatsal değer taşıyan bir nevi performans olduğunda ısrar ediyorum. Savrulan el-kol, pörtleyen gözler, tükürükler saçan ağız falan... Beden kullanmaksa, budur işte beden kullanmak! Sümükten sanat yapılır mı? Gaz çıkarmak sanatsal mı? Hastayım. Ve James Robert Forda takacağınızı, sanki tüm o mide bulandıran işleri ben yapmışım da sanat eseri diye burnunuza dayamışım gibi davranacağınızı bilmiyor değilim. Lütfen bu konuda mesaj atmayın.Ya da atın: www.jamesrobertford.com a girin,amcanın işlerine bakın.Canınız bir şeyler demek istiyorsa, info@jamesrobertford.com a bizahmet İngilizce yazın... Beni yormayın. Depresyonda bile değilim. Hastayım hasta! Canım ister pasta... tubakyol@yahoo.com manik depresif köşe

Yazarlar