Cumartesi Derdini şarkılarda anlatıyor

Derdini şarkılarda anlatıyor

24.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şebnem Ferah 2,5 yıllık bir aradan sonra "Kelimeler Yetse..." adlı albümüyle karşımızda. Şarkılarında aşklarını, ayrılıklarını anlatıyor

Derdini şarkılarda anlatıyor

Beş yaşından beri müzikle ilgilenen, genç kızlık yıllarını barlarda haftanın beş gecesi sahneye çıkarak geçiren, Volvox grubuyla ünlenen, ilk solo albümü "Kadın" ile büyük başarı yakalayan Şebnem Ferah yeni albümünü geçtiğimiz günlerde çıkardı. "Kelimeler Yetse..." yine içten, yine özenli bir rock albümü. Ayrılık acısını bolca hissettiğimiz parçalar çoğunlukta olsa da bu albümde Şebnem Ferahı daha ritimli, daha olumlu görüyoruz. Evine röportaja gittiğimizde bizi poğaçalar, tatlılar ve gülücüklerle karşılayan Ferah, müzik konuşmaya başladığı zaman heyecanlanıyor. Anlatırken anladığımız kadarıyla olmaya bayıldığı iki yer var: Sahne ve evi. Yıllardır sahnede olduğu için bu konudaki performansı tartışılmaz olan Ferahın ikinci mekanı evi; dev ekran televizyonu, DVDleri, müzik CDleri, süsleri, püsleri ile çok güzel. Bu albüm ne kadar zamanda ortaya çıktı? Kayıt aşaması altı ay sürdü. Ondan önceki yedi-sekiz ay sözler, besteler ile uğraştım. Altı ay uzun değil mi stüdyo için? Evet uzun. Titiz ve özenli çalışmaya da düşkün biriyimdir. Bir yandan da albümün prodüktörüyüm. İşin genel estetik yapısını biçimlendirmek daha farklı bir şey. 2,5-3 senede bir çıkıyor albümleriniz... Alışkın olduğumuz iki şarkıcı tipi var. Birinde parçalar toparlanır, repertuvar oluşturulur ve stüdyoya girilir. Onlar her sene albüm yapabilirler. Ben kendi sözümü, müziğimi söylemekten daha çok keyif aldığım için önce bir şeyler üretmem gerekiyor. Bu üretim aşaması da bazı dönemlere denk geliyordur ama... Günlük hayatta üretemediğimiz şeyler daha çok negatif zamanlarda çıkar ya... Niye bu böyle olur? Eğlenceli şeyleri de anlatsanız ya. Hep aşk acısı, hep sorun... Öyle zamanlarda kendimi yalnız kalmaya programlıyorum. Arkadaşımı karşıma alıp "Şuna üzüldüm" diye anlatan biri de değilim. Ama o duygular çıkmak istiyor. Sonuçta şarkıcıyım, başka şarkılar söylemeyi de severim ama bunu tercih ediyorum. Gerçekten başka hangi şarkıları söylüyorsunuz. Evde şöyle bir "Kara Üzüm Habbesi"ni söyleyerek oynuyor musunuz? Hayır. Zaten Türkçe müzik dinlemem. Tipiniz de pek öyle "kara üzüm habbelik" değil zaten... Yok. Henüz öyle bir noktaya gelmedim. Herkes çıkıp istediği gibi müzik yapabilir. Ama sektördeki patronlar güzel oğlan ve kızları itekleyerek, onlar daha ne yaptıklarının farkında bile değilken şarkı söyletiyorlar. Bu sizi sinirlendirmiyor mu? Gerçekten müzik yapmak istiyorlarsa kimse bunun önünde duramaz. Benim bir önyargım yok. Ancak topluma bu tek doğruymuş, en güzeliymiş, gibi itilirse orada benim gibiler için problem başlıyor. Ben beş yaşından beri müzik yapıyorum. Bu benim her şeyim, hayatım, çok seviyorum. Bunun için bana iyi davranın demiyorum ama ayırımı fark etmeniz lazım. Dinleyici kitlesi genç. Sürekli başka türlü bir kültüre maruz kalıyorlar ve dünyayı da bundan ibaret sanıyorlar. Gençlerin önlerine her şeyden eşit olarak konması lazım. Peki siz bunları gördükçe kendi şirketinizi kurmak istemiyor musunuz? İleride olabilir. Şimdi bir ofis tuttuk. Alt katı stüdyo olacak üst katında da arkadaşlarla konserlerimizi planlayacağız... Aşk acısı albüme yaradı İlk albümde "Vazgeçtim Dünyadan" derken ikinci albümünüze denk gelen depremde babanızı kaybettiniz. Sonraki albümünüz "Perdeler" için verdiğiniz röportajlarda "Hayatı anlama sürecindeyim" diyordunuz. Neler oluyor? Sözlerinize baktığımız zaman yine isyan, sorun acı da olsa "Dur bir düşün", "Bir de şöyle bak" diyen daha olumlu bir tavrınız var... Böyle şeyleri herkes yaşıyor. Başınıza geldikten sonra eğer hayatı her şeye rağmen özümseyerek yaşayacağım diyenlerdenseniz öyle şeyleri bile olumlu bir hale sokmayı becerebiliyorsunuz. Babamdan 11 ay önce de kız kardeşimi kaybetmiştim. Tokat gibi geldi. Zamanla öyle bir noktaya geliyorsunuz ki bazı şeyler canınızı daha az yakıyor. Tavırlarınız daha olumlu oluyor. Ayrıca bazı şeyleri daha cesur söyleme yeteneğine daha yeni yeni sahip oluyorum. Yaşın, senelerin, yaşananların etkisi oluyor tabii. Esas olarak bolca aşk acısı var sözlerinizde. Hatta bir şarkınızda sevgilim, dostum, aşkım, babam, oğlum dediğiniz adamdan ayrıldığınızı ve özlediğinizi anlatıyorsunuz. Son bir-iki yılda ne oldu hayatınızda? Yaşadınız mı böyle bir "babam, sevgilim, oğlum aşkı" ve sonra da acısını? Aşk acısı yaşadım evet. Sözünü ettiğiniz babam, oğlum, arkadaşım gibi tanımlamaları yakıştırdığım biri gibi hissettiğim için bu sözleri söyledim o kişiye. İnsan hayatında değer verdiği birini kaybettiği zaman tabii ki üzülür. Kafayı yemedim ama yaşadığım şeyleri her hücremde hissederim. Aşkı hep böyle mi yaşıyorsunuz peki? Bir kere hayatıma her dakika aşk sokan biri değilim. Bağlanan biriyimdir. Her şeyi olduğu gibi aşkı da dibine kadar yaşamayı seviyorum. Bunlar da öyle bir dönemin şarkıları. Başkası olunca belki daha temkinli olacağım ve babam, oğlum demeyeceğim belki bilmiyorum... Acılı ya da acısız bu aşkın albüme yararı oldu sonuçta... Evet oldu. "Tatlı bir anne olacağımı düşünüyorum" Pek medyatik biri değilsiniz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? Yani bir yere gittiğinizde burnunuza dayanan o mikrofonlardan nasıl kurtuluyorsunuz? Dayanmaması için elimden geleni yapıyorum. Kalabalık bir yere giderken baştaki kokteyle gitmiyorum. Göz önünde bir hayatım da yok. Canım istediği zaman eşofmanımla Gimadan alışverişimi yapıyorum. Müzikten başka hayalleriniz yok mu? Mesela çocuk sahibi olmak falan istemiyor musunuz? Teyze olana kadar çocuk çok sevmezdim. Ama şimdi garip bir duygu hissediyorum. Galiba yaşla da ilgisi var. Kadınların bünyesinde sanırım çocuk sahibi olma güdüsü oluyor. Bir çocuğum olsa onu yoğurabileceğimi, onunla çok iyi vakit geçireceğimi, tatlı bir anne olacağımı düşünüyorum. Ama önce karşınıza öyle biri çıkmalı ki bu güdüleri harekete geçirsin. "Ben bu adamdan çocuk sahibi olmak istiyorum" diyesiniz. Aşkın Nur Yengi yaşlandıkça kadınlaştığını ve güzelleştiğini söyler. 31 yaşındasınız, size de oluyor mu bu? Ben hiçbir zaman öyle kadın kadın biri olmadım. Bazı şeyleri geç farkettim zaten. Hep müzikle ilgileniyordum. Bu gece Eurovision var. Sertab Erener ve şarkısı hakkında neler diyeceksiniz? Çıkan tartışmaları çok saçma buldum. Türkiyenin en iyi seslerinden biri kendince bu işin bu sene böyle yapılmasına karar vermiş. Ona destek olmak lazım. Ayrıca diğer parçaları dinledim. Hepsi birbirinden berbat. Pırasalı börek yapıyor, her şeyi tamir ediyor Geceleri: Son iki-üç yıldır akşamlarını evde geçiriyor. Film seyrediyor. Arkadaşlarıyla buluşuyor, kutu oyun oynuyor, sohbet ediyor.Mutfağı: İyi yemek yapıyor. Pırasalı böreği biliniyor. Kendisi patates, köfte ve yaprak sarma seviyor. Hobileri: Evle uğraşmaya bayılıyor. Sandalyeleri zımparalıyor, boyuyor. Evde her şeyi önce kendisi tamir etmeye çalışıyor. Elektronik aletlerle arası iyi. Saçı: Değişiklik yapmak istediği zaman hemen saçının rengiyle oynuyor. Dinledikleri: MFÖnün şarkılarını, Sezen Aksunun sözlerini, Sertabın yorumunu beğeniyor.