Cumartesi “Eski şarkılarımın yeniden popüler olması gaza getiriyor”

“Eski şarkılarımın yeniden popüler olması gaza getiriyor”

07.09.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Emel Müftüoğlu şimdilerde “Çocuklar Duymasın”da rol alıyor ve Sezen Aksu’nun konserlerine konuk sanatçı olarak çıkıyor: “Dizilerin eski şarkılarımızı kullanması yeni neslin de bu şarkılarla buluşmasını sağladı. Bu da insanı gaza getiriyor. Bir ‘Best of’ projesine sıcak bakmaya başladım”

“Eski şarkılarımın yeniden popüler olması gaza getiriyor”

Nerede bu Emel Müftüoğlu?” Efsane şarkısı “Hovarda”, “Merhamet” dizisinde bir sahnede kullanıldıktan sonra daha çok duyar olduk bu cümleyi. Sahi neredeydi Emel Müftüoğlu? Ondan en son “Eğlenilecek Kızlar Evlenilecek Kızlar”ı dinledik, 2007’de. Yeni şarkıların yolunu gözleyen çok kişi var. Sezen Aksu bu grubun başını çekiyor. Bu yıl verdiği konserlerde Müftüoğlu’nu sahneye davet edip ona şarkılar söyletiyor, birlikte taklitler yapıyorlar. Aksu seyircilere şikayet ediyor onu; “Albüm yapmazsan, konser vermezsen nasıl dinleyecek seni bu millet?” diyor. Mahcup, gülümsüyor Müftüoğlu. “E eve beklerim” diyor. Kahkahalar peşi sıra...
Ben bu daveti ciddiye alıyorum. Bugünlerde zamanının çoğunu geçirdiği, “evim sayılır” dediği,
Sezen Aksu’nun Göksu’da bulunan stüdyosunda buluşuyoruz. Yeşillikler içindeki bu mekan “güzel şarkılar üretim çiftliği” gibi bir yer.
Müftüoğlu’yla neden artık yeni şarkılar söylemeye yanaşmadığını, “Çocuklar Duymasın”da rol almaya başlamasını, hayalindeki televizyon projelerini konuşuyoruz. Kızı Çağrı da katılıyor sohbetimize. “Kafa dengi” bir anneye sahip olmanın ne kadar şahane bir şey olduğunu anlatıyor. Bir annenin herhalde en çok duymak isteyeceği şeyi, “10 kere daha doğsam yine bu anne-babanın çocuğu olmak isterdim” cümlesini söylediğinde gözleri doluyor ana-kızın. Tam bu sırada giriyor Sezen Aksu içeri; “Ne oluyor orada?” diyerek.
Emel Müftüoğlu ve Sezen Aksu uçları birbirine değince kıvılcımlar çıkaran iki tel gibi... Göz göze geldiklerinde ortaya kahkahalar çıkıyor. Aksu, Müftüoğlu’nun yediklerine dikkat etmesi için verdiği mücadeleyi anlatıyor mesela. Evde gizlice pişi hazırlatmaya kalkan Müftüoğlu’nun yakalanış anına gülüyoruz birlikte; “Bütün Kanlıca’yı pişi kokusu sarmış, nasıl anladın diyor bir de” diye takılıyor Aksu. İkilinin en büyük ortak noktalarından biri az uyumaları herhalde. Üç saat uyku yetiyor ikisine de. “Öğlene kadar birbirimizden başka konuşacak insan bulabilsek yine de arkadaş olur muyduk acaba?” diyor Aksu. Göz göze geliyorlar ve yine kıvılcımlar, yine kahkahalar...

Haberin Devamı

Etrafınızdaki herkes, siz bir şeyler üretin istiyor da siz pek yanaşmıyorsunuz sanki...

Evet, beni sevenler çok istiyor. Ama 2007’den beri yeni şarkı söylemiyorum. Son albümümü de zaten Sezen Aksu’nun zorlamasıyla yapmıştım. Ben 2000’de müziği kafamda bitirdim.

Neden?

Korsanın yaygınlaşmasıyla birlikte sevimsiz bir duruma düştü müzik. Pırıl pırıl gençler şahane işler yapıyor. Onlarla rekabet söz konusu değil. Buna emeklilik duygusu da eklenince böyle oldu. Ama ben hep “40’ıma geldiğimde bu işi yapmam” diyordum zaten.

Yine böyle “yoğun istek üzerine” bir albüm yapar mısınız?

Bir “Best of” projesi bana da sıcak gelmeye başladı. Özellikle son dönemde, dizilerin bizim eski şarkılarımızı kullanması
yeni neslin de bu şarkılarla buluşmasını sağladı. Bu da
insanı gaza getiren bir durum.

Haberin Devamı

“Fuardaki maymunlarla arkadaş olmuştuk”

Şimdilerde daha çok televizyon var galiba hayatınızda... “Çocuklar Duymasın”da Meltem ve Haluk çiftine komşu oldunuz. Siz daha önce de bir dizi çekmiştiniz Tamer Karadağlı’yla...

Evet, birlikte “Son Ağa”da oynamıştık. Çok güzel bir dostluğumuz var. Yine birlikte bir şeyler yapalım istiyorduk, şimdi denk düştü.

Özlemiş misiniz sette olmayı?

Çok. Ben çok seviyorum oyunculuğu. Konservatuvarda, şan bölümündeyken tiyatro bölümüne girmeye niyetlenmiştim aslında. Fakat
o kadar tuhaf gelişti ki hayat... Tam o yıl, annemler kaza geçirdi, Afyon’a onların yanına gittim.
O sırada kızımın babasıyla tanıştım, evlendik, okulu bıraktım, İzmir’e yerleştik.

Oysa konservatuvara çok isteyerek girmiştiniz değil mi?

Hiç durmadan şarkı söyleyen bir çocuktum ben. Üniversite sınavları zamanı İstanbul’a
geldik babamla. Kalktım, konservatuvara gittim tek başıma. Baktım 1.5 ay sonraki sınavın duyurusu var. Eve dönünce halama yalvardım; “Sen beni
1.5 ay burada tutup bu sınavlara girmemi sağlarsan ben de senin oğlunla evlenirim” diye. O da hakikaten beni oğluna almak istiyordu. Bizim de alakamız yoktu birbirimizle. Çocuğun parmağını koparmışlığım var, düşün. Ama halam çok sevdi
bu fikri. Ben o sınavlara girdim.
385 kişi içinden beş kişi aldılar, biri bendim. Aryanın ne olduğunu bilmiyorum bile,
bir türküyle kazandım sınavı.

Haberin Devamı

“Keşke söz yazsam, beste yapabilsem”

Okulu bıraktıktan sonra nasıl bir şeye dönüştü hayatınız?

Belediyede işe girdim; Ulaşım ve Trafik İşleri’nde. Müdürle tavla oynardık, ben kazanırsam öğleden sonra bana izin verirdi. Ben de fuardaki maymunlara bakmaya giderdim. Genelde de ben kazandığım için bütün maymunlarla arkadaş olmuştum.

Sonra nasıl döndünüz müziğe?

Dünyanın en muhteşem insanıyla evliydim. “Çok yeteneklisin” diyordu hep. Onun ısrarıyla opera sınavlarına girmeye niyetlendim. Hamile olduğum için almadılar. Ben de Güneş gazetesinin bir yarışmasına girdim, birinci oldum.

Bu yılları anarken “Keşke şurada şöyle yapsaydım” dediğiniz bir şey var mı?

Keşke ben de üretebilseydim diyorum. Üretici olmak daha sağlam bir temel üzerine oturtuyor insanı. Keşke
söz yazabilseydim, beste yapabilseydim.

Haberin Devamı

“Aynaya bakınca annemi görür gibi olup korkuyorum bazen”

Kızınız Çağrı’yla nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Oyun oynarız genelde. Herhangi bir televizyon programını onsuz seyretmek istemem. Bir anlamı olmuyor onun yorumları olmadan.

Birbirinize benziyor musunuz?

Bence benziyoruz. Ben de giderek anneme benziyorum. Aynaya bakınca annemi görür gibi olup korkuyorum bazen. Karakterimiz de benziyor. Annemle hep alay ederdim, her şeye ağlardı. Bir de çok az giderdi tuvalete. “Senin sidik torbanla gözyaşı torban yanlış bağlanmış” derdim. Şimdi ben de onun gibi oldum.

“Anlaşamayacağım çocuk yok yeryüzünde”

Televizyon için dizi dışında bir proje hazırlamak ister misiniz?

“Beyaz Show” gibi bir şey olabilir belki. Aslında bir çocuk programı yapmak için çıldırıyorum. Yeryüzünde anlaşamayacağım çocuk yok benim. En yola gelmez çocukla bile çok iyi anlaşırım.

“Ben Sezen Aksu gibi günde 21 saatimi müziğe ayıramıyorum”

Sezen Aksu konserlerine konuk oluyorsunuz bir süredir. Bazen “Keşke bu gece bu benim konserim olsaydı” dediğiniz oluyor mu?

Hayır, hiç. Keyifli olduğu kadar çok da stresli bir iş o. Çok büyük fedakarlık gerektiriyor. O fedakarlığı da ben yapmıyorum. Sezen Aksu ise her türlü fedakarlığı yapıyor. O yüzden şu an bulunduğu yeri sonuna kadar hak ediyor. Hayatı sadece bu. Benim öyle değil. Ben hayatı her ucuyla yaşıyorum. Akmerkez’e de gidiyorum, yolda mısır da yiyorum.
O da içinden geldiği gibi yaşıyor tabii ama her zaman o kadar özgür olma şansı verilmiyor ona. Buna rağmen hayatın içinde kalabilmeyi başarmış biri. İnsanlığını muhafaza etmiş... Yürüyüş de yapar, esnafla sohbet de eder... Ama
24 saatinin 21’i müzik ve müziğin yan üretimiyle geçer. Yaptığı en değişik şey elbise dikmek, ayakkabı ve takı yapmak... O da yine sahne için. Ben öyle değilim.

Haberin Devamı

Konserde en çok ilgi gören şarkılardan biri de sizin “Hovarda”nız. Nasıl bir hikayesi var bu şarkının?

Bir akşam Şamdan’dayız. Ben sürekli takılıyorum Sezen’e; “Ya ben senin bu besteleri yaptığına inanmıyorum. Hadi
şu an yap bir tane de görelim” diye.
Tak diye, “Tamam gel, yaptım” dedi. Tuvalete gittik. Başladı şarkıya. Alkış, kıyamet koptu kadınlar tuvaletinde. “Hovarda”ydı o şarkı.

“Sevgilimle baş başa tatil en son isteyeceğim şeydir herhalde”

Ev hayatınız nasıldır?

Evle pek alakam yoktur, otel gibi kullanırım. Evden iPad’i götürürsen hemen fark ederim ama iPad’i bırakıp evi götürsen hiç fark etmem. Evi görenler Disnayland’e benzetiyor. Her yerinden bir oyun, oyuncak çıkıyor. Onun dışında da fazla bir şey yok ama.

Bugünlerde hangi oyunlarla, oyuncaklarla geçiyor vakit?

Bir grubumuz var, Sezen Aksu da dahil bu gruba, deli gibi Kelimelik oynuyoruz iPad’den. Onun dışında bütün yarışma programlarını izlerim. Bilgi yarışmalarında bütün soruları biliyorum, hislerimle. Buraya gelmeden önce bir soru bildim, şoka girersin. Tavlada, satrançta, bilardoda çok iddialıyım.

Arkadaşlarınızla birlikte mi kalıyorsunuz hep?

Bir koloni halinde yaşıyoruz. Sezen Aksu da, ben de... Öyle seviyoruz.

Sıkıldığınız, yalnız kalmak istediğiniz olmuyor mu hiç?

Ben çocukken de severdim kalabalığı. Her misafirin arkasından ağlardım. Tek başıma yaşamam mümkün değil. Benim hiç anahtarım olmadı. Hep kapıyı çaldım, açan birileri oldu evde. Hiç evde yalnız uyumadım. Sevgilimle baş başa tatil en son isteyeceğim şeydir herhalde. Tatile gidelim ama arkadaşlarımız da gelsin. Evli olacaksak da kayınvalidelerle, torun torba yaşayalım isterim. Arkadaşlarım yurt dışına gidelim desinler hemen gidelim, şu köye yerleşelim desinler, hemen yerleşelim. Beraber olacaksak hiç itiraz etmem.

Yediklerinize dikkat eder misiniz?

Hayır, belli olmuyor mu! Ama yine maaşallah, yediğim kadarını göstermiyorum. Ama en kısa zamanda kilo sorununa bir çözüm bulacağım. Spora da başlamak istiyorum.

Yeniden estetik yaptırmak gibi bir niyetiniz var mı?

Katiyen yok. Genç yaşta gözümü karartıp yaptırıyormuşum, şimdi dehşetle bakıyorum o günlere.

Çillerinizi aldırdığınıza da pişman olmuştunuz değil mi?

Evet. Ben aslında mutluydum çillerimle ama sahneye çıkmaya başlayınca hastalıklı muamelesi yaptılar. Onur Erol’a gittim, lazerle hepsini aldırdım 93’te. Operasyondan sonra kafam iki katı oldu. Kızılderililer yüzmüş gibi kıpkırmızı et... Sonra altından bembeyaz porselen gibi bir şey çıktı. Aynaya bakıyorum, cascavlak bir şey.
Bir türlü alışamadım o kadına. Aman ne mutsuz oldum anlatamam. Sonra solaryuma gitmeye başladım, çıksınlar biraz diye, çıktı da rahatladım.