Cumartesi Gülse Adamı Güldürür

Gülse Adamı Güldürür

14.07.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gülse Adamı Güldürür

Gülse Adamı Güldürür





Gülse Birsel kariyerine Boğaziçi Üniversitesi’nde iktisat okurken Aktüel dergisinde başladı. New York’taki Columbia Üniversitesi’nde sinema mastırı yaptı, ardından "atv Kahvaltı Haberleri"nde çalıştı. Esquire dergisinin editörlüğünü yaptı. Şu anda Harper’s Bazaar dergisini çıkarıyor, yedi aydır da Sabah’ta köşe yazarlığı yapıyor. Ama şöhreti beş ay önce başlayan televizyon programı "G.A.G."ı sunarak yakaladı. Birsel 31 yaşında ve üç yıldır gazeteci-anchorman Murat Birsel ile evli. Kendi deyimiyle o bir "taze televizyoncu" ama reytingleriyle kocasının haber bültenini geride bırakmayı başardı bile.

Sizi artık sokaklarda tanıyorlar mı?
Tanıyorlar. "Bilse Hanım" diyorlar, "Gülfem" diyorlar. Geçenlerde Kapalıçarşı’ya gittik; herhalde şöhretle ilgili en dramatik gün o oldu. Benden ilk defa imza istediler. Adam bir kartpostal almış, "İmzalar mısınız?" dedi. Ne yazacağımı şaşırdım, "Ne yapayım?" diye Murat’a sordum. O da yavaşça "Adını sor" dedi. "Sevgili şuna sevgilerle" diye korkunç bir Türkçeyle imza attım. Sonraki imzada daha tecrübeliydim, "G.A.G. seyretmeye devam edin" diye yazdım verdim.

Program için teklif nasıl geldi?
Manken, oyuncu sunucu istemiyorlardı. Benim yazılarımı okuyup teklif getirdiler. Yok dedim ama bir deneme çekimi yapmak için ısrar ettiler. O hafta da ben köşede ne yazacağımı bilmiyordum. Bir ışık yandı ve ben bu çekimi yapayım, çok eğlenceli olur, oturur onu yazarım dedim. Deneme çekiminde ben başladım anlatmaya. O kadar çok konuşmuşum ki "Artık biz çıkalım, siz devam edin isterseniz" dediler. Bir hafta içinde çekimlere başladık.

G.A.G.’ın açılımı ne bu arada?
Bunu söylemeyeceğim. Çünkü internet sitemizde "Sizce G.A.G.’ın açılımı ne?" diye yarışma başlattık. "Garibanı atv güldürüröden "Garip ama gerçek"e, hatta "Gülse acayip güzel"e kadar inanılmaz tahminler geldi. Son programda doğru cevabı açıklayacağız.

Murat Birsel’le nasıl tanıştınız?
Cannes’da Ayşe Arman tanıştırdı. Cannes’da üç gün acayip gezdik tozduk. İstanbul’da görüşmeye devam ettik. Bir sene sonra da evlendik.

Aynı meslekten olmanız işleri zorlaştırıyor mu?
Bence aynı meslekten olmak müthiş bir şey. Evlilik bir süre sonra arkadaşlığa gidiyor. Gerçi biz o aşamaya gelemedik, henüz çok yeniyiz. Arkadaşlarımız aynı, ortak konularla ilgileniyoruz. "Senin reytingin kaç çıktı, benimki kaç çıktı, senin dergide ne var?" Sadece bunlar bile yeter.

Etkiliyor musunuz birbirinizi?
Muhakkak farkında olmadan etkiliyoruzdur. Ama birbirimize çok öğüt veren, yönlendiren insanlar değiliz. Kendi içimizde daha bireyseliz, kendi kararlarımızı kendimiz veriyoruz. Eleştirmiyoruz ama destekliyoruz.

Siz birinci olunca sizi kıskanıyor mu?
(Gülüyor) Zannetmiyorum kıskandığını. Çünkü o kadar taze bir televizyoncuyum ki ben.

Esquire erkek, Harper’s Bazaar ise kadın dergisi. İkisine de ayrı gözle mi bakmak gerekiyor?
Bence kadınlar kadın, erkeklerse erkek dergisi editörü olmalı. Esquire çok enteresan bir tecrübeydi çünkü erkek gözüyle bakmaya çalışıyorsun. İki kadın fotoğrafı seçilecek; ben kadının güzel olduğu fotoğrafı beğeniyorum, ekibin geri kalanını oluşturan erkekler kadın daha seksi diye öbürünü beğeniyorlar. Ama o dönemde bu işin çok parsasını topladım. CNN benimle röportaj bile yaptı. Hem de yabancı CNN (gülüyor).

Ne hakkında?
Ben CNN’den dergi gibi bir şeyi gelecek sandım. İşe gittim, Peter Arnett beni bekliyor! Geç de kalmışım; kameralar, ışıklar kurulmuş, Arnett çok sinirli. Konu da şu: "Türkiye değişiyor, siz de bir erkek dergisinin kadın editörüsünüz. Türk erkekleri bıyıklarını kesmeye başlamışlar, doğru mu?" Bu arada ben yeni mezun olmuş gelmişim Amerika’dan, arkadaşlarımın hepsi okuyorlar. Televizyonu açıyorlar, ben CNN’deyim ve "Evet, Türk erkekleri bıyıklarını kesiyorlar" diyorum.

Sizin İsviçre’de leydi okuluna gittiğiniz bir dönem var. Orada leydi mi oldunuz yani?
(Gülüyor) Hayır canım, leydi olunmuyor. Bu lise son sınıfın yazında üç aylığına katıldığım bir okuldu. Normalde iki sene boyunca yemek yapmaktan çiçek aranjmanına, "Batı Avrupa prensine nasıl hitap edilir?öden, "Ortadoğu prensi nasıl karşılanır?"a kadar hayatta karşılaşmayacağın birçok şeyi öğrendiğin bir yer orası. Ama çok eğleniyorduk çünkü bir sürü kız vardı ve korkunç bir geyik ve dedikodu dönüyordu.

Kimler geliyor bu okula?
Ortadoğu’dan, Güney Amerika’dan, Avrupa’dan birçok kız geliyor. Hayatta hiçbir işte dikiş tutturamayacakları belli olduğu için aileleri tarafından bari iyi bir evlilik yapsınlar diye gönderiliyorlar.