"Hanginiz Athena?" demeyin artık!

Punk çalıyorlar diye Türkiyenin tek rock barından kovuldukları zamanlar çok gerilerde kaldı. Athena geçen yıl 12 Dev Adamla yaptığı inanılmaz patlamanın ardından, gayet doğru bir zamanlamayla şimdi yeni albümü "Herşey Yolunda"yı çıkardı. Albümün ismi ve kapak resmi manidar. Anlamı: "İki elemanımız gitti ama Athena hala ayakta." Gökhan ve Hakan Özoğuza (Hâlâ karıştıranlar için solist Gökhan, gitarist Hakan, grubun adı da Athena) artık grubun yeni basçı ve davulcusu Canay Cengen ve Doğaç Titiz de katıldı. Bu kadroyu artık korumak istiyorlar. Yenilik az, albüm iyi Ortaya çıkan taş gibi, sağlam bir albüm. Gökhanla Hakan "arabada dinleyince kendileri bile çok etkileniyormuş". Ama yine de müzikte her daim yenilik meraklılarının canı biraz daha radikal bir değişiklik çekerdi herhalde. Aşağıdaki röportajda grubun yeni üyeleri de vardı ama onlar çok az konuştular doğrusu. Yeni albümleri doğrusu eskilerinden daha sert. Genellikle aksini bekler ya insan. Yumuşar gittikçe gruplar... Onlar yıllardır yaptıkları müziğe "oriental dub" diyorlar ya da belly dub -ki gayet şahane isimler. Dubı bu sayfalarda kocaman müzik rehberi hazırladıktan sonra artık bir daha açıklayamayacağım ama şahane bir müziktir. Bu bahsettiğimiz türün albümdeki örnekleri "Yawaşş" ve "Öpücük". Albümün en güzel sürprizi ise son yıllarda Türk müziğinin en değerli isimlerinden Laço Tayfadan Hüsnü Şenlendirici (klarinet) ve Mehmet Akatay (vurmalılar). 12 Dev Adam farkı! Yalnızca Gökhan ve Hakana mı yoksa dört kişiye mi Athena demeliyiz? Gökhan: Grup dört kişi ama biz kurucularıyız. Biliyorum. Demek istediğim siz aksini iddia ediyorsunuz ama CD kapağında bile ikinizin fotoğrafı var. Gökhan: Bu yalnızca albüm kapağı zaten. O kapakta bir mizansen var. "1989dan 2002ye gelindi: Herşey Yolunda. Bundan sonra da katlana katlana gidecek" demek amaç. Grubun iki elemanının ayrılması Athenanın dağılması anlamına gelmedi. Biz aslında bundan sonra artık bu kadroyla devam etmesini istiyoruz. Çünkü devamlı bir değişim var ve insanlarda artık "Hangisi hangisi bunların?" demeye başladılar. Herif hâlâ "Hanginiz Athena?" diyor ya. Hanginiz Athena yok! Plak şirketleri genellikle çıkış parçası olarak radyolara sert, bol gitarlı parçaları vermez. Neden "Öpücük" gibi sert bir parçayı verdiler? Gökhan: Ya valla bizde tam tersi oldu. Universal "12 Dev Adam"dan sonra çok değişti. Bizimle ikinci albümümüzde ilgilendiklerinin beş katı falan ilgilenmeye başladılar. Çünkü çok kötü bir şey kaçırdılar. İki günde bu parçanın 500 bin falan korsan kopyası satıldı, ruhları duymadı ya. Sonyden telefon geldi "Buyrun bakın böyle bir şey olmuş" diye. İnanamadık biz de. Her maç günü satılıyordu tabii. 500 bin kopya satılması bir şirketin çökmesi demek. Ondan sonra ne yapıyorsunuz, ne ediyorsunuz diye ilgilenmeye başladılar. Çünkü biz çok kıvrandık zamanında "İlgilenin, ilgilenin" diye. 12 Dev Adamdan sonra açıkçası değerimiz ufak ufak ortaya çıkmaya başladı. İlk başladığınızda görüntünüzle, tavrınızla, müziğinizle yeniydiniz. Şimdi yeni ne yaptığınızı düşünüyorsunuz? Gökhan: Sabahları röportaj yapmamak lazım. Afyonumuz patlamadığı için agresifiz galiba! Hakan: Bu albümde müzikte de, sözlerde de bir sürü değişiklik var. Hakan: Ne yaptığımızı ben söyleyebilir miyim artık? Araya girmeye çalıştım olmadı. Ama bugün yaptığınız o zamanki gibi piyasanın önünde bir şey değil... Hakan: Biz kimseyi baz alarak müzik yapmıyoruz. Mutlaka farklı olmalıyız diye düşünmüyoruz. O zaman da düşünmüyordunuz ama önde olabiliyordunuz... Gökhan: Her albümün duygusu çok farklı. Bizim de... İnsanların bize bakışı da farklı. Kendimizi ifade etme şeklimiz değişti veya bu bizi kendimizi ifade etmemizin B planı. Hakan: Yani sosyolojik açıdan diyorsunuz di mi? Bence var. Şöyle var. Gökhan anlatsana ya... Laço Tayfadan destek Biraz ödün de veriyorsunuz yolunuzda ilerlerken sanırım. Mesela şimdi eskiden asla yapmayacağınız bir şeyi yaparak televizyon programlarında playback yapıyorsunuz. Sizin yaptığınız müziğin felsefesinde yok bu. Gökhan: Tabii ki yok ama Türkiyede bunları ödün olarak görmemek lazım. Kayıp olarak düşünürseniz her zaman içinizde bir ukde kalır. İlerleyemezsiniz. Bu kayıp değil çünkü "iyi bir yol" için yapıyoruz bunu. Dediğiniz gibi elimizden geldiğince playback yapmamamız gerekiyor. Ama insanların çok seyrettiği bir programa gidiyor, insanlar müziğinizi duysun istiyorsunuz. Başka çareniz olmadığı için playback yapıyorsunuz. İnşallah bizden sonra çıkacak gruplar istedikleri gibi yaptırabilecek böyle şeyleri. Ne bileyim belki 20 sene sonra! Sizden sonra kendine özgü grup çıktı mı sizce Türkiyede? Gökhan: Bizden sonra değil tabii ama Duman var. Kendine özgü müziği olan Mor ve Ötesi var. Onları seviyoruz. Albümde Laço Tayfadan Hüsnü Şenlendiricinin olması etkileyici. Gökhan: Laço Tayfaya tapıyoruz. Türkiyede bizim gerçekten ve en önemsediğimiz müzisyenler. Mehmet Akatay bütün şarkılarda var. Hüsnü Şenlendirici bir parçada var ama yeterli. Stüdyoya kayda geldikleri zaman bile heyecanlandım. Çünkü kendi üslubu var. Peki bu müziği daha kaç sene yapabilirsiniz? Hakan: İkinci albümden sonra bir röportajda "Tamam çok iyi geldiniz ama nereye kadar ska?" gibi bir şey söyledi. Biz de "göreceğiz" dedik. Bak üçüncü albümde hala devam ediyoruz. Aynı şey değil. Yani siz istediğiniz kadar ska yapabilirsiniz. Ama insan sıkılmaz mı, yeni bir şey yapmak istemez mi? Yani tarihte bir tane 15 yıllık ska grubu var mı? Gökhan: Yok aslında. Ama 1960larda kurulan, ilk ska grubu Skatalights diye bir grup var mesela. Hâlâ varlar. Hatta basçıları sahnede ölmüş. Bob Marley de reggaeden önce ska çalıyordu. Ama bizim bir şeyi yakaladık üzerine gidelim diye bir halimiz yok. Bir şey elektriğini yitirince zaten yapmayız. 10 senede o meşhur bar dinleyicinizi hiç kaybetmediniz mi? Gökhan: Siz hiç Captain Hooka gelmiş miydiniz? Evet. Gökhan: Türkiyede biz ilk Madness çaldığımızda insanlar bu ne böyle diye baktılar. Daha Mandalanın (eski Orta Kemancı) ilk zamanlarıydı. Bir Badluck çıkardı bir de biz . Biz; Sex Pistols, Violent Femmes, Morrissey çalıyorduk. Kovdular bizi Kemancıdan bir pazar günü. Ağzına kadar doluydu mekan. Sex Pistols çalıyoruz diye kovmuşlardı bizi.