Cumartesi “Hepsi farklı; insan DNA’sı gibi”

“Hepsi farklı; insan DNA’sı gibi”

20.05.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

“Yakın Plan / Close Up” sergisindeki film sahnelerinin yer aldığı portrelerini DNA’ya benzetiyor Çağatay Odabaş: “Uzaktan baktığınızda noktalar birbirine benzese de yakından hepsi farklı”

“Hepsi farklı;  insan DNA’sı gibi”

Bozlu Art Project Nişantaşı’nda 8 Haziran’a kadar gezebileceğiniz sergisi “Yakın Plan / Close Up” vesilesiyle Çağatay Odabaş’la atölyesinde buluşuyoruz. Çalışmalarında “pointillist teknik”ten yararlanan sanatçı “Bu altı-yedi yıldır üzerinde çalıştığım bir teknik. Eserleri önce ahşap, çelik, boncuk gibi malzemelerden yapıyordum. Fakat ressamların boyaya dönme isteği mutlaka var, sonraki yıllarda boyaya çevirmeye başladım. Çeşitli tarzlarda seyahat etmek sanatımı genç tutuyor. Ama şu an bu portrelere yoğunlaşmış durumdayım. Sinemayla ilgili kafamdaki dertleri, duyguları en iyi ifade edebildiğim teknik olarak bunu görüyorum” diyor. Tekniğinden dolayı da çalışmalar uzun zaman alıyor. Örneğin Scarlett Johannson portresi beş-altı ayda tamamlanmış.

Haberin Devamı

Serginin adının “Yakın Plan” olmasında, baba ve ölmeden önce gördüğü aile fotoğrafı gibi iki sahnenin aynı anda izleyiciye gösterildiği işleri etkili. Bir de eserlerin yakından baktığınızda farklı etki vermesi. “Uzaklaştığınızda içine giriyorsunuz, yaklaştığınızda da uzaklaşıyorsunuz aslında...”

“Hepsi farklı;  insan DNA’sı gibi”

“En zoru sahneyi seçmek”

Çalışmalarını “Sahneyi seçmek en zoru. Binlerce filmlik arşivim var, defalarca izliyorum sahneleri. Çeşitli oranlarda değiştiriyorum, belli şekillerde renklere ayırıyorum. Sonra tuvale çizim, boyama faslı var. 200-300 bin civarı noktalama sayısı oluyor. Ve bunların boyaması. Uzaktan bakınca noktalar birbirine benzese de yakından hepsi farklı; insan DNA’sı gibi” diyerek özetliyor.

Haberin Devamı

Süreci de Lego parçalarını birleştirmeye benzetiyor: “Lego aldığınızda kutunun üzerindeki resmi oluşturmak için parçaları birleştirirsiniz. Bazen parçaları birleştirip farklı bir şey oluşturursunuz. Benim resimlerim de öyle. Çıkaracağım sahneyi aşağı yukarı biliyorum fakat parçaları birleştirmek bana muazzam keyif veriyor.”

Genelde dramatik sahneler var çalışmalarında. “Yedi”den Brad Pitt, “Utanç”tan Michael Fassbender ya da “Amerikan Güzeli”nin finalinde kafasına kurşun yiyen Kevin Spacey... “Bu sergide ilk defa Türk sinemasından bir sahne yaptım, Sadri Alışık ve Ayhan Işık’ın olduğu, keyifli bir sahne. Türk sinemasında aklıma gelen sahneler hep komedi filmlerinden. Şener Şen, Kemal Sunal neden olmasın ilerde?” diyor.

Gözler ön planda

Portrelerinde iletişimin en kuvvetli noktası olan gözler ön planda. Çoğunlukla övgü aldığını anlatan Odabaş, “Sinema sahnesini alıyor, boyuyor” gibi komik diye tabir ettiği eleştirilere de cevap veriyor: “Sıradan bir restoranda da et yiyebilirken Michelin yıldızlı restoranda eti şef için yiyorsunuz. Benim resimlerim de öyle işte.” Gelecek eserlerinde “Büyük Hesaplaşma”, “Rocky” gibi filmlerden sahnelere de yer verecek sanatçı.

Şu an Contemporary İstanbul ve büyük şirketler için hazırladığı çalışmalar olduğunu söyleyen Odabaş yurt dışında bir galeriyle de sergileri için anlaşma sürecinde. Başarısının sırrını titiz ve düzenli çalışmasında görüyor ve satışlarının da

“Hepsi farklı;  insan DNA’sı gibi”
başarılı olduğunu belirtiyor.

Haberin Devamı

“Cem Yılmaz çok destek veriyor”

“Biraz Anlatılmaz ki” (alttaki) çok özel bir iş oldu. Cem Yılmaz gibi sinemacı birine gitmesi benim için ayrı bir onur oldu. Cem Yılmaz’ın müthiş bir koleksiyonu var. Seçtiği eserleri kendi zevkiyle belirliyor. Ve bir sanatçıyı o kadar güzel onore ediyor ki, “Bir sanatçının eserine sahip olmuyorum ki, o işe verdiği zamanı, emeği duvarımda misafir ediyorum” diyor röportajlarında da. Uzun bir süredir dostluğumuz da oldu, sağ olsun çok destek veriyor eserlerime.
Üç-dört eserim var kendisinde.”