Cumartesi “Herkes ünlü olunca boşanır; ben önce boşandım, sonra ünlü oldum”

“Herkes ünlü olunca boşanır; ben önce boşandım, sonra ünlü oldum”

21.03.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Vedat Özdemiroğlu 20 yıldır Türkiye’nin en önemli mizah yazarlarından. Ama stand-up gösterisi, TV programı, reklam oyunculuğu derken artık sokaktaki adamın da tanıdığı biri oldu

“Herkes ünlü olunca boşanır; ben önce boşandım, sonra ünlü oldum”

Henüz 19 yaşındayken mizah dergisi Gırgır’da yazmaya başlayarak kısa sürede Türkiye’nin en iyi mizah yazarları arasında yer almayı başardı başarmasına ancak sahne ve kamera önü onun için çok yeni. Vedat Özdemiroğlu, bir anda hiç alışık olmadığı bir hayata adım attığını anlatıyor bize. Onu sokakta gören önünü kesiyor, imza istiyor, fotoğraf çektiriyor. Şu sıralar özellikle de Erdem Yener ile birlikte rol aldığı Flexi Card reklamıyla adından söz ettiriyor. Uykusuz’un en önemli yazarlarından biri olan Özdemiroğlu’nun Kanaltürk’te programı da var: “Türkçe Sözlü Hafif Komik V.Ö.”.
Kendisiyle geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesi Karikatür ve Mizah Kulübü’nde gerçekleştirdiği gösteri öncesi görüşme fırsatı bulduk. Bu şöhret karşısında aslında biraz da şaşkın olduğunu anlattı bize. Bir anda hayatının değiştiğini söyleyen Özdemiroğlu, eşinden boşanmış olmasını bile esprili bir dille yorumlamadan da edemedi: “Millet şöhreti bulunca karısından ayrılır, ben karımdan ayrılınca şöhret oldum!”


Bir anda gösteriler, televizyon programları ve reklam filmleriyle  karşımıza çıktınız. Eşinizden bile boşanıp, yeni bir hayata atıldınız. Bir kariyer planlaması mı yaptınız?
Plan yaptıysam ne olayım... Millet şöhreti bulunca karısından ayrılır ben karımdan ayrılınca şöhret oldum! Boşandıktan sonra özgürlüğün faydası oldu sanırım. Sürekli eşiniz ve oğlunuzu güldürmek güzel bir şey ama başkalarını da güldürmek istiyorsunuz arada bir. Zaten eski eşim artık bana zor güler. Bana sinirli bu aralar. Onunla tekrar eskisi gibi oturup konuşmak çok isterim.

Şöhreti biraz geç yakaladınız...
Evet, ancak yazar olarak biliniyordum. Hatta burada başarıyı çok erken bile yakaladım. 40 yaşındayım. 19 yaşında Gırgır’da, dünyanın üçüncü büyük mizah dergisinde yazmaya başladım. 2004’ten önce yılda bir söyleşi yapıyordum, insan içine pek çıkmazdım. Vizyona çıkmam gerçekten zaman aldı...

Yavaş yavaş kamera önüne geçmeniz nasıl oldu?
Reklam yazarlığı da yapıyordum. Arkadaşlar reklamlarda oynamamı istediler. Ben de naz yapmadım. Böylece deşifre oldum. Arkadaşlarla yaptığım geyik muhabbetlerini program haline getirdim. Sahneye de çıkıyorum şimdi.
Kredi kartı reklamında oynuyor ama kartı yok

Şöhret hoşunuza gidiyor mu?
Yazar olarak yaptığım kitle bana yeten bir kitleydi. Bundan ötesi daha sürpriz ve şaşırtıcı. Şöhret kısmı değil de işin kendisi, espri bulmak, anlatmak çok hoşuma gidiyor. Hayatım değişti. Eskiden tokalaşan, fotoğraf çektiren oluyordu tek tük ama şimdi bir yıl boyunca olan bir ayda oluyor. Bir gün, ilk reklama çıktığımda sokakta beni bir tinerci çocuk durdurmuştu. Reklamın sloganı “Paşa gönül kriterleri”ydi. Yanıma gelip, “Abi paşa gönül kriterleri” demişti. Ona kadar gitmiş demek bu lafım...

Reklam yazarlığı da yaptınız. Hangi reklamlarda imzanız var?
21 reklamda imzam var. Mesela Kadir İnanır’lı, Aysel Gürel ve Deniz Akkaya’lı Bonus reklamları, Van Hooijdonk ve Gazanfer Özcan’lı Cola Turka reklamları, kendi oynadığım Digitürk reklamı, ayrıca Tolga Çevik ve Demet Evgar’lı Digitürk reklamlarında epey bir emeğim geçti. Yıldız sakızlarına burçlara göre maniler yazılması fikri de benden.

Flexi Card reklamının da metnini siz mi yazdınız?
Hayır. Ama kendimden bir şeyler kattım, dayanamadım. Aslında reklam yazarıyken gıcık oluyordum oyuncuların doğaçlama yapmalarına. Ama izin istedim. Mesela “Komşuculuk ilişkileri ölmüştü, ne ara canlandı?” dedim. Vücut diline ve mimiğe çok dayalı olmadan yapılan, sinirli komik bir tarzım var. Bu nedenle de bu “lanet komşu” rolü için beni uygun gördüler.  

Çekimler nasıl geçti?
Ara ara sinirimiz bozulup gülüyorduk. Erdem Yener topuğunu kırmıştı ve alçılar içindeydi. Buna rağmen ustaca oynadı. Helal olsun. Benim daha önce oyunculuk deneyimim olmuştu. Gençken amatör tiyatromuz vardı. Bir reklamda da oynamıştım. Sahne de insanı geliştiriyor. Ancak her yazar gibi, kendi yazdığım oyunda oynamayı tercih ederim. Bu arada reklamında oynuyorum ama hayatımda hiç kredi kartım olmadı. Cebinde olmayan bir parayı harcama mantığı bana ters.

Beğendiğiniz mizah yazarları var mı?
Atilla Atalay, Umut Sarıkaya ve Kemal Kenan Ergen’i çok beğeniyorum. Ayrıca Ferhan Şensoy Türkçeye bir lehçe kazandırmış, yaşayan efsanedir. Daha da bir sürü vardır. Beni bağışlasınlar... 


“Engin Günaydın’ın filminde mahallenin abisini oynayacağım”
Stand-up gösterinizde özel hayatınızdan bahsediyorsunuz. Hiç tedirginlik yaşıyor musunuz?
Anlatana kadar oluyor ama anlattıktan sonra geçiyor. Mesela bir gün bir tanıdıklara gitmiştik, evde yoklardı. Babam da geri dönmedi, “Nevzat bey üzülür” dedi. Biz de abime kapıyı kırdırttık, girip içeride bekledik gelmelerini. İnsanlar evlerine geldiğinde hiç de yadırgamadılar, “Hoşgeldiniz” dediler. Yeterki espri olsun. “Ayıp mı oldu” ya da “Küfürlü mü?” diye düşünmüyorum. 

Engin Günaydın’ın bir filminde oynayacağınızı söylemiştiniz...
Engin benim için bir rol yazmayı düşünmüş. Bir gün bana böyle bir teklifte bulundu, ben de “Olur” dedim. İşin içinde Engin Günaydın, Binnur Kaya ve Settar Tanrıöğen varsa güzel bir film olacaktır. Mahallenin abisi olacağım herhalde. Ama ne hikayeyi biliyorum ne de diyalogları...