Cumartesi İstanbul bir caz kenti mi?

İstanbul bir caz kenti mi?

04.12.2010 - 01:31 | Son Güncellenme:

Önde gelen caz sanatçılarının sahneye çıktığı İstanbul dünyanın yeni caz merkezlerinden biri olmaya aday. Ülkemizdeki “caz uzmanları” çoğunlukla durumdan memnun. Ancak “Caz eğitimi veren bir okul açılmalı” diyorlar

İstanbul bir caz kenti mi

26 Ekim akşamı İstanbul için çok özel bir gündü. Dünyanın en önemli caz sanatçılarından Marcus Miller, Patricia Barber ve Herbie Hancock aynı gece şehrin değişik mekanlarında sahneye çıktı. Caza merakı iyi bilinen Hürriyet yazarı Sedat Ergin bu fevkalade duruma dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Amerika’nın saygın caz dergilerinden DownBeat’in en iyi 12 caz sanatçısı listesinde bulunan bu isimlerin İstanbul’da olmalarından yola çıkarak İstanbul’un dünyanın ilk beş hatta ilk üç caz merkezinden biri olduğunu söyledi.
Caz kulübü işletmecileri, festival organizatörleri ve müzik eleştirmenlerine bu görüşe katılıp katılmadıklarını, Türk caz dinleyicisinin nasıl bir profile sahip olduğunu sorduk.


“Türkiye, barındırdığı caz yeteneklerinin farkında değil”
Sedat Ergin (Hürriyet yazarı)

Yazımda bahsedemediğim nokta, Türk cazcılarının da son 10-15 yılda büyük bir inkişaf gösterdiğidir. Türkiye’de enstrümanının hakkını veren, Avrupa, Amerika’daki kulüplerde sahne alabilecek müzisyenler var ama Türkiye bu yeteneklerin farkında değil. İstanbul’daki caz dinleyicisindeki artış İKSV’nin düzenlediği İstanbul Caz Festivali ile ivme kazandı. Dört-beş yıldır da belirgin bir yoğunlaşma var. Açılan yeni mekanlar, düzenlenen festivaller, bankaların sponsorluğu ile artan finans desteği de bunu destekliyor.
Yalnızca yabancı cazcıları ağırlamak önemli bir caz merkezi olabilmek için yeterli değil. Türkiye’nin cazda uluslararası alanda kendini kabul ettirmiş marka isimler de çıkarması gerekiyor. Bu alanda yetenekten yana bir sorun yok. Ama gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri mecralar çok sınırlı.


“İstanbul en baba cazcıların rotasında”
Mehmet Tez (Milliyet yazarı)

İstanbul dünyanın önemli caz merkezlerinden biri olma yolunda. En baba cazcıların turne rotasında yer alıyorsa, ki alıyor, bu önemli bir göstergedir. Ayrıca memlekette çok önemli müzisyenlerimiz var ve dünyada da ses getiriyorlar. Ama ben İstanbul’un kendine has kültürü, kalabalığı ve çeşitliliği içinde “Bir ... kenti” gibi tek bir unvanla yetinmediğine inananlardanım. Türk caz dinleyicisi yüksek eğitimli, genel kültüre sahip, müzik zevki gelişmiş bir kitledir ve giderek gençleşmektedir. İKSV’nin caz festivali güzel bir profil koyuyor önümüze. Akbank Caz da aynı şekilde. Kısacası caz müzelik bir müzik değildir. İstanbul’da caz müziğinin çok değişik türlerine ilgi var ve şehrin içinde bulunduğu kültürel gelişim devam ederse artacağını da düşünüyorum.


“Caz kenti lafı pembe bir rüya
Zuhal Focan (Nardis Jazz Club)

İstanbul’un cazda dünya markası olduğuna katılmıyorum. Herbie Hancock konseri sanıldığı gibi dolu değildi. Patricia Barber konserinin gerçekten dolu olup olmadığını bile bilmiyorum. Sonraki hafta Salon’da Terence Blanchard konserinin olduğu gün Nardis’te de dünyanın sayılı piyanistlerinden Kenny Drew Jr. konserinde parmakla sayılacak kadar az sayıda insan vardı. Caz kenti diyebilmek için sunumun çokluğundan çok tüketimin çokluğu olması gerekiyor bence. Ayrıca içinde ciddi caz eğitimi olmayan tek şehir İstanbul. Var olan tek okul (Bilgi Üniversitesi) eğitimini beş sene evvel durdurdu. Türk caz dinleyicisi dünyadakinden farklı değil. Nitelikten çok nicelik farkı var. Yani izleyici az. Avrupa’nın en önemli caz kulüplerinden Bird’s Eye’da gelirlerinin önemli bir kısmı sponsor, devlet ve belediyenin kültür fonlarından geliyor. İstanbul’da ise kapıda bilet satmak durumundasınız ve bunun yüzde 52’si vergi ve rüsüma gitmekte. Bu şartlar altında caz kenti lafı pembe bir rüyadır.


“Caz merkezi olmak için burada üretim yapılmalı”
Pelin Opçin (İKSV-İstanbul Caz Festivali organizatörü)
Tam anlamıyla “caz merkezi” dememiz için sadece üretileni sergilemek değil, burada üretimler yapılmasına önayak olmak gerek.
Türkiye’nin köklü bir caz geçmişi var. 50’lerden başlayarak caza yer veren klüpler ve müzikholler, ülkemizde yetişen ve uluslararası arenada çalışma fırsatı bulmuş değerli müzisyenler bulunuyor.


“Müzisyenler İstanbul’a gelmek için yarışıyor”
Aytek Sermet (İstanbul Jazz Center’ın sahibi)

İstanbul için önde gelen caz merkezi demek konserler anlamında doğru ama bir de bunun müzisyen ayağı var ki bu konuda çok gerilerdeyiz. Caz basçısı sayımız 10’u geçmiyor, keza davul ve piyanist sayımız da çok az. İlgi var ama eğitim veren okullar yok. Gerçek caz dinleyicisi caz kulüplerini takip edenlerden oluşur. Ben festivallerde gördüğüm insanlara hiçbir caz kulübünde rastlamadım. Caza kendini adamış izleyici İstanbul’da 3 bini geçmez ama hızla artıyor. Caza karşı artan ilginin globalleşme ve İstanbul’un tanınmasıyla alakası var. Müzisyenler İstanbul’a gelmek için adeta yarışıyor. Caz dinleyicisinin artması için devletin müzik okullarına, konser salonları caz kulüplerine destek vermesi gerekiyor. Cazda da bir Hüseyin Sermet, bir Fazıl Say çıkarmamız gerekiyor.