Cumartesi İstanbul'u House Cafe'ler sarıyor

İstanbul'u House Cafe'ler sarıyor

22.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Son birkaç yılın en "in" mekanlarından The House Cafe'ler tüm İstanbul'a yayılıyor. Üç taneydiler, bu yaz üç tane daha açıldı, sayıları altıya çıktı: Kepekli ürünleriyle, tenis kortu manzaralı Etiler Hillside; Ortaköy'ün beyaz örtülü şubesi The Fine; Anadolu yakasını boynu bükük bırakmayan Caddebostan...

İstanbulu House Cafeler sarıyor

The House Cafe gazetecilerin, sanatçıların, hatta hahamların ve rahiplerin tercih ettiği Beyoğlu Tünel'de ve "İki saat de olsa beklerim" diyerek kuyruğa giren müşterileriyle deniz kıyısındaki Ortaköy şubesinde hizmet vermeye başladı. Ama namının yürümesi durmadı, "Anadolu yakasında neden yoksunuz?" sitemleri, kalabalıktan yer bulamayanların sıkıntılarıyla birleşti, geçtiğimiz haziranın ilk iki haftasında House Cafe'nin sahipleri atağa geçti. Üç yeni şube daha açtı: Etiler Hillside, Caddebostan ve Ortaköy'dekine kapı komşusu Fine. Önce genel bir House Cafe profili çizelim. Sahipleri üç ortak: Canan Baltacıoğlu, Ferit Baltacıoğlu ve Ramazan Üren. Kafelerin dekorasyonu ödüllü mimarlar Seyhan Özdemir (kendisi aynı zamanda ortaklardan Canan Baltacıoğlu'nun kardeşi) ve Sefer Çağlar'ın şirketi Autoban'ın elinden çıkma. Ahşap ağırlıklı ama birbirinden farklı sandalyeleri, masalarıyla renklenen dekorasyonu, Teşvikiye'de ilk açılan kafedeki geleneği devam ettirmek için mutlaka kullanılan, etrafında toplanılan uzun masası, özenli, lezzetli ama sunumuyla daha "spor" yemekleri, genç, güzel kız-erkek garsonları... Teşvikiye'de 2002 yılında açılan, ismini de "Evinizdeki rahatlığı burada yaşayın" anlayışından alan The House Cafe, özellikle de bahçesinin açılmasıyla öyle ünlenmişti ki geçen yıl gelen taleplere dayanamayıp üçlemişti. Eskileri bilenler bilir deyip yenilere geçelim. Etiler Alkent sitesinin içindeki Hillside City Club'daki kafelerin en rahat görüneni. Zaten raketin tenis topuna her çarptığında çıkardığı sesi dinleyerek, beyaz şortlu müşterilerin sık sık içtiği şekersiz (ama isterseniz tatlandırıcılı) buzlu çayınızı içerek sedirlerden birine yayıldığınızda kendinizi bir tatil köyünün spor-fitness bölümünün kafesinde hissetmemeniz mümkün değil.Giriş katındaki kapalı bir alandan ve kortları gören teras bölümünden oluşan bu The House Cafe'de ahşap ağırlıklı dekorasyon, renkli minderli sedirlerle yumuşamış. Mönü ise aynı gibi görünse de burada diğer House Cafe'lerden alıştığınız pizzaları, hamburgeri, yani daha ağır, kalorili yiyecekleri göremiyorsunuz. Makarna kepekli, tostlar kepekli, sandviçler kepekli, her şey kepekli. Bol sebzeli, salatalı...Müşterilerin çoğu Hillside'a spora gelenler. Ve tabii Alkent sitesi sakinleri. Ama bir o kadar da dışarıdan, The House Cafe müdavimi de buraya uğramaya başlamış. Ortaklardan Canan Baltacıoğlu "Eşofmanları, şortlarıyla geliyorlar. Kendilerini atabilecekleri rahat bir yer arıyorlar. Burası tam da öyle bir yer" diyor yeni şubelerini anlatırken. Eşofmanlarınızla gidin Caddebostan şubesi Anadolu yakasının tek The House Cafe'si. Ama bir cadde gezintisi sırasında önünden geçebileceğiniz bir yerde değil. Sahil yolundaki McDonald's'ın arkasında. Yüksek tavanlı bir giriş katı, ayrıca Adalar manzaralı bir terası var.Terastaki uzun mermer bar sadece beklemek için değil, kahve ve içki yudumlamak için de tercih edilebilir. Barın üstünde koca kaseler içinde sunulan mevsim meyveleri bazen atıştırma seviyesini geçmenize neden olabilir. Caddebostan'daki şube daha çok Ortaköy'dekinin benzeri. Tavan işlemeleri, ayna tuğlalarıyla biraz daha süslüsü. İkisinde de deniz ürünlü yemekler diğerlerine oranla daha fazla. İsteyene ızgara balık da var, ahtapotlu risotto da. İkisi de akşamüstü barı olarak ilgi görüyor. Geçtiğimiz çarşamba gecesi saat 22.00-22.30 civarında uğradığımızda, bizi beklemek üzere bara aldıklarında bu duruma biz de şahit oluyoruz. Bağdat Caddesi'nde uzun süredir bir yer açmayı düşündüklerini belirten Baltacıoğlu "En güzel The House Cafe de burası oldu. Çok huzurlu bir yer" diyor. "En iyisi Caddebostan" Ortaköy Fine ise diğer The House Cafe'lerden biraz farklı, en azından öyle olacak. Asıl açılışı eylül, ekim civarında yapılacak. Beyaz örtüler üzerinde, büyük kadehler içindeki şarap eşliğinde yemek yenecek bir yer olarak tasarlanmış. Siyah mermer masalarıyla, örtüleri ve servisiyle daha şık bir yer.Şimdilik Ortaköy'deki The House Cafe'nin mönüsünü sunuyor. "Aynı mönüyü daha şık masalarda yemek isteyen müşterilerimiz de oluyor" diyor Baltacıoğlu. Daha sonra burada farklı bir mönü sunulacak. Baltacıoğlu'nun anlattığına göre daha deneysel, daha küçük porsiyonlu ama zengin bir mönü: "Fine dining mönümüz olacak. Benim de böyle bir hevesim vardı her zaman. Biz çok güzel, lezzetli yemekler yapıyoruz ama onları kafeye uyduruyoruz. Daha spor yemekler oluyor. Burası farklı olacak." Daha şık masalar İstanbul'da bir-iki kafe daha açmayı düşünüyorlar. Bir tane de yurtdışında, "iki metropolden birinde" The House Cafe olması için çalışma içindeler. Yaz aylarında bir pazar brunch'ı yapmak şart diyorsanız deniz manzaralı bir kahvaltı için Caddebostan veya Ortaköy'ü tercih edebilirsiniz. Ama Baltacıoğlu "Asıl Teşvikiye'deki bahçemiz brunch için mükemmel" diyor, bilginize. The House Cafe'de beğendiğiniz bir mobilya olursa sorun. Sizi Autoban'a yönlendireceklerdir, aynı ürüne siz de alabilirsiniz. Teşvikiye dışındakiler 01.00, 02.00 gibi kapansalar da mutfaklar ortalama 22.30-23.00 civarında kapanıyor, haberiniz olsun. Ortaköy ve Caddebostan'daki kafelerin önünde park görevlileri var. Diğerlerinde arabanıza yer bulmak size kalmış. Sıra Avrupa'da Ortaklardan Canan Baltacıoğlu her The House Cafe'den bir yemek önerdi... Hillside'da kepekli penne arabiata.Ortaköy'de deniz mahsulleri spagetti.Teşvikiye'de rokfor, ceviz, avokado pizza.Tünel'de tavuk noodle.Caddebostan'da kuzu pirzola ya da ahtapot, avokado risotto. Birinde kepekli makarna, birinde kuzu pirzola