Cumartesi "Kelebek ve kurdele kullanmaktan hâlâ sıkılmadım"

"Kelebek ve kurdele kullanmaktan hâlâ sıkılmadım"

18.11.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tuvanam markasıyla İngiltere'nin ünlü mağazası Harrods'a giren Tuvana Büyükçınar: "Yıllar önce, vitrinimdeki kelebeklerle süslü bir etek sayesinde fark edildim. Hâlâ da tasarımlarımda onları kullanmadan rahat edemiyorum"

Kelebek ve kurdele kullanmaktan hâlâ sıkılmadım

axcum011.jpg Röportajı yaptığımız atölyenin girişi dünyanın dört bir yanındaki butiklere gidecek giysi kolileriyle dolu. Büyükçınar ofisinde oradan oraya koşuşturuyor. Telaşlı. "2007 Yaz Koleksiyonu'nu kazasız belasız tamamlamadan rahat etmeyeceğim" diyor. Sütlü kahvesinden bir yudum alıyor ve başlıyor Harrods'a kadar uzanan moda macerasını anlatmaya. Modacı Tuvana Büyükçınar dört koldan tasarımın içinde. Butik A46, organizasyon şirketi A46 Organizasyon, Tuvanam markası ve tasarım ürünlerini ağırlayan Lobi mağazası. Son zamanlarda adını sık duyma sebebimiz ise Tuvanam koleksiyonunun Harrods'ta satılacak olması. Lise 1 öğrencisiyken annemin de çalıştığı Vizyon dergisinde moda editörlüğü yapıyordum. Bu dönemde Cemil İpekçi'yle birkaç defilede çalışma şansım oldu. Ancak sonra araya başka şeyler girdi. Hayalim yurtdışında iç mimarlık okumaktı, mekanları giydirmek istiyordum. Londra'da bir üniversitenin iç mimarlık bölümüne kabul edildim. Ama yurtdışında okumaktan vazgeçtim. Çünkü şimdiki nişanlım ve ortağım Selim Demir'le o yıllarda ilişkimizin Romeo ve Juliet dönemini yaşıyorduk. Ondan uzak kalmak istemedim. Modaya ne zaman, nasıl, nerede bulaştınız? Evet. Ve Mimar Sinan Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü'ne girdim. Bu sırada tasarım objeleri satan iki dükkan açtım. Ardından A46, 1999 yılında üç ortakla kuruldu: Selim'in annesi Çipe Demir, annem Ayşe Ataklı ve ben. Ve erkek arkadaşınız uğruna Türkiye'ye geri döndünüz. "Beni Candan Erçetin fark etti ve tanıttı" A46'nın vitrini için kelebeklerle süslü bir etek hazırlamıştım. O eteği Erçetin aldı, sahnede giydi. "Haydi sahne kostümlerimi yap" diyerek beni o dünyaya soktu. Talep artınca iki yıl önce kendi markam Tuvanam'ı yarattım. Sizi ilk keşfeden ünlü Candan Erçetin olmuş. Çocuksulukla seksapeli bir arada kullanan, fark edilen kadının koleksiyonu. İpeğe çok ağırlık veriyorum. Hindistan'dan özel olarak dokunan kumaşlar alıyorum. Kelebek, fiyonk, Swarovski taşlar, canlı renkler kullanmadan rahat edemiyorum. Bana "Yeter artık kelebek, kurdele kullanma" diyenler var. Türkiye'de ilk ben kullandım onları. Hâlâ da vazgeçemiyorum. Tuvanam koleksiyonunun ana hatlarından bahseder misiniz? Harrods'a girecek koleksiyonları seçen ekip Londra'daki mağazamızda görüp beğenmiş markayı. Koleksiyon şubattan itibaren yer alacak. İşlemeli tuniklerim, abiye elbiselerim satılacak. Fransa'daki Bon Marche, Dubai'deki Harvey Nichols'tan sonra 2007 yaz koleksiyonunuz Harrods'ta da satılacak. Teklif nasıl geldi? Ortadoğu'yu sallıyoruz. Orada bir defile yapsam tüm Arabistan toplanır. Koleksiyonum en çok Arap ülkelerinde satılıyor. Araplar Tuvanam'ın canlı renklerini, boncuklarını, abartısını seviyorlar. İlginç olan, en çok sattığımız ikinci ülke İrlanda, üçüncüsü ise İtalya. Harrods'tan alışveriş yapanların büyük kısmı Araplarmış. Rengarenk kıyafetleriniz nedeniyle Arapların markanızı çok beğendiğini biliyoruz. Tuvanam'ın en çok sattığı ülkeler hangileri? Kullandığımız kumaşlar, renkler, desenler, taşlar, abartılı tasarımlar benziyor. İnsanlara Cavalli'yi hatırlatmak hoş ama beni Dolce&Gabbana'ya benzetseler daha mutlu olurum. O markayla ruhumda bir benzerlik var çünkü. Tarzınızı Cavalli'ye benzetiyorlar. Esinleniyor musunuz? "Genç kızlar Ebru Akel, Lara Kamhi ve Berrak Tüzünataç'a benzemek istiyor" Allahtan sanatçılar var ki yaptığım abartılı kostümleri giyecek kişi buluyorum. Candan Erçetin dekolteyi çok dozunda kullanır. Tasarımlarımda beni hep özgür bırakır. Sadece ne renk yapayım diye sorarım ona. Bir kez tenkit etti. Kabarık eteklerden sıkılıp "Yeter artık mezuniyet kızı olmayayım. Biraz daha Yunan tarzına kayalım. Kumaşlar dökümlü olsun" dediğinde hak verdim ona. Nilüfer hanım renkli giyinmeyi pek sevmiyor. Taş ve işlemelerden sıkılmış. Sadeliğe düşkün. Ona zümrüt rengi elbise dikmek istediğimi söylediğimde "Bana kimse bu rengi giydiremezdi ama sen yakışacağından eminsen kabul ediyorum" dedi. Ve giydi. Nil çok çılgın. Deli bir tasarım yapınca "Bunu Nil görmeli" derim. Hepsi grubuna renkli ve spor kıyafetler yakışıyor. Nükhet Duru dekolteyi, farklı tasarımları kendine yakıştırmasını biliyor. Nil Karaibrahimgil'den Seda Sayan'a, Nilüfer'den Demet Akalın'a pek çok ünlüyü giydiriyorsunuz. Ünlülerin tarzlarını anlatır mısınız? Kim dekolte sever, kim iddialı renkleri tercih eder, kim kendini tamamen size teslim eder? Onunla özdeşleştim. A46 diyorum tanımıyorlar, Ebru Akel'i giydiriyorum diyorum "Aaa, o sensin" diyorlar. 10 yıllık arkadaşız. Ebru provaya bile gelmez. Dikerim, ben giyerim, denerim, yollarım... Hiç itiraz etmez. Mezuniyet partisi yaklaştığında genç kızlar A46'ya tur düzenliyor. Grup halinde gelip "Ebru Akel şu tarihte şunu giymişti, benzerini bana diker misin?" diye soruyorlar. En çok onun, Lara Kamhi ve Berrak Tüzünataç'ın giydiklerini takip ediyorlar. Hâlâ en çok Ebru Akel'in modacısı olarak anılıyorsunuz. "Şarkı çok tempoluysa sallantılı elbiseler yapıyorum" Yaşına, fiziğine ve karakterine. Göğüs problemi olanlar, ince kollarından rahatsız olanlar var. İşim iç mimarlığa benziyor. Nasıl binanın içinde dekor yaparken taşıyıcı kolonlara dikkat ediyorsan, metrekareye, tavan yüksekliğine göre seçim yapıyorsan kıyafet dikerken de kişinin fiziksel kusurlarını örtüyor ve güzel yanlarını ortaya çıkarıyorsun. Şarkı sözleri, şarkının temposu çok önemli. Çok tempolu bir şarkıysa sallantılı elbiseler yapıyorum. Keşke benimle çalışan sanatçıların hepsi dans eğitimi alsa, benim kıyafetlerim daha çok ön plana çıksa. Sahne kıyafeti ve klip kostümü tasarlarken nelere dikkat ediyorsunuz?