Cumartesi "Kutlamayı zirveden indiğimizde yaptık"

"Kutlamayı zirveden indiğimizde yaptık"

20.08.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Himalayalar'daki 8 bin 35 metrelik Gasherbrum II'nin zirvesine çıkmayı başaran altı kişilik Türk ekibi: "Tepede ne coşku ne heyecan vardı. Biz zirvedeyken hiçbir zaman birbirimizi kutlamayız. Sevinçten havalara zıplamayız. Kutlamayı en güvenli yerde, ana kampa indiğimizde davullu zurnalı yaptık. Sevinçten ağlamaya başladık"

Kutlamayı zirveden indiğimizde yaptık

oguven@milliyet.com.tr "8 bin 35 metre de nedir ki?" demeyin. Himalayalar'daki Gasherbrum II, dünyanın en yüksek 13'üncü dağı. Bu yıl iki dağcı bu bölgede yaşamını yitirdi. Sadece 7 kişi zirveyi görebildi. 22 Temmuz'da Türk ekibi de bunlardan biri oldu. Türkiye'nin ilk takım tırmanışını gerçekleştirerek tarihe geçtiler. Finalin bir başka sonucu daha vardı. Serhan Poçan'ın karısı Burçak Özoğlu ve Bora Maviş'in karısı Elif Eylem Koç bu yüksekliğe çıkan ilk Türk kadın dağcılar oldu. İki aya yakın dağda kalan ve geçen hafta dönen ekip sorularımızı yanıtladı. Her biri bugüne kadar irili ufaklı birçok dağa tırmandı. Ama 20 Haziran onlar için yeni bir heyecandı. Serhan Poçan, Bora Maviş, Serkan Girgin, Soner Büyükatalay, Burçak Özoğlu ve Elif Eylem Koç bu tarihte Pakistan'a vardı. Hedefte 8 bin 35 metrelik Gasherbrum II vardı. Bora Maviş: 8 bin metrenin üzerinde kendimizi merak ettiğimiz içindir belki. Birçok şey yaşıyorsunuz; limitleri zorluyorsunuz, insanda inanılmaz bir arkadaşlık duygusu oluşuyor. Elif Eylem Koç: Dağcılığa adım atmışsanız bu tür yükseklikler işin bir parçası haline geliyor. Kendinize hedefler koyarsınız. Türkiye'de bugüne kadar 8 bin metreye çıkan bir takım yoktu, kadın hiç yoktu. Biz bunu gerçekleştirmek istedik. Önümüzde yeni bir hedef daha var: Everest. İnsan neden 8 bin metreye çıkmak ister? "7 bin 400 metrede ilerlerken bir cesetle karşılaştık" Serhan Poçan: Fiziksel hazırlık bir yıl sürdü. Bir yıl boyunca haftanın üç günü koştuk. Antrenman olsun diye Türkiye'nin değişik yerlerindeki dağlara tırmandık. Neredeyse olimpiyatlara hazırlanır gibi hazırlandık.Serkan Girgin: Psikolojik hazırlık aşaması çok önemliydi. Biz 5 bin metre yükseklikte ana kamp oluşturduk. Zirveye doğru günlerce gidip gelmeler oldu. Bunlar insanı yıpratıyor, tüketiyor, sinirlerini boşaltıyor. Buna kendimizi hazırladık. Gasherbrum II'ye çıkarken ne tür hazırlıklar yaptınız? Soner Büyükatalay: O tür sahneleri filmlerde görürsünüz. Biz hiçbir zaman böyle bir şey yaşamadık. Olsaydı zaten Gasherbrum II'de yanımızda olmazdı o kişi. Filmlerde görürüz, dağa tırmanan ekipten biri sorumsuzluk yapar ve insanları tehlikeye atar falan. Böyle bir durum oldu mu? Soner B.: Yemek! Kurufasulye, pilav, et yemekleri burnumda tüttü. Mutfağa girmeyen adam sohbetlerde annesinden duyduğu yemek tariflerini verir oldu. Burçak Özoğlu: Ağırlık olmasın diye tek bir kitap götürdük. Sırayla o kitabı okuduk. Kamp yaptığınız yerde toplandığınızda muhabbet ne üzerine olurdu? Serhan P.: Her yukarı çıkış tehlike içeriyordu. Derinliği 60 metre olan dev buz çatlaklarından atlıyorduk. Düşerseniz ve hemen çıkarılamazsanız cesedinizi bile bulamazlar. Ana kamptan her uzaklaştığımızda o tedirginliği yaşayarak çıktık. 7 bin 400 metrede uzun süre önce ölen bir dağcının cesediyle karşılaştık. Soner B.: Yükseğe uyum sağlamak için 6 bin 500 metrede biraz zaman geçirmek istiyorduk. Hava birden kötüye gitti. Diğer dağcıların hepsi inmişti. Orada üç gün mahsur kaldık. Hiç tehlike atlattınız mı? Serhan P.: Tepede ne coşku ne heyecan vardı. Dönmemiz gerekiyordu çünkü rüzgar başlamıştı. Zaten biz hiçbir zaman zirvede birbirimizi kutlamayız. Zirvede sevinçten havalara zıplanmaz. Kutlama en güvenli yerde, ana kampta yapılır. Biz de öyle yaptık. İndikten sonra birbirimize sarılıp ağladık. Burçak Ö.: Ana kampta hiç beklemediğimiz bir şey oldu. Bu yıl bu dağın zirvesini sadece 13 ekip görmüştü. Aşçımız, yardımcısı ve bizi koruyan Pakistanlı güvenlik görevlisi bizi davul zurnayla karşıladı. Boynumuza kolyeler taktılar, meşrubat ikram ettiler. Diğer ekiplere karşı biraz mahcup hissettik kendimizi. Zirveye çıkınca hissedilen duygu neydi? "Şehirde yaşamak da tehlikeli" Elif E. K.: Bence şehirde yaşamak da tehlikeli. Dağa giderken annem hep dikkatli olmamı söyler ama ben dağdan indikten sonra mutlaka bir yakınımın başına bir şey gelmiştir. Biri trafik kazası geçirmiştir, biri yolda ayağını burkmuştur... Yaptığınız işle ilgili eğitim almışsanız korkmanıza gerek yok. Burçak Ö.: Dağcılık biraz da hırslı insanların yaptığı spor. Biz oraya macera olsun diye gittik dersek yalan söyleriz. Biz bunu hedeflediğimiz için korku yoktu. 8 bin metreye çıkan ilk Türk takımının dışında zirveye ulaşan ilk kadın da sizsiniz. Hiç korkmadınız mı? "Altı kişi iki ayda 45 kilo verdi" Serhan P.: Su ve çay önemliydi. Çin eriştesi, kağıtta satılan tonbalığını, kuru kayısı, kuru incir, fındık ve fıstığı ihmal etmedik... Dağcılar için özel olarak üretilen hatta içinde et bile olan yiyecekler vardı. Elif E. K: Bu yiyeceği saydık ama altı kişi iki ayda toplam 45 kilo verdi. Bunda elbette yüksekliğin de etkisi oldu. İster istemez kilo kaybediyorsunuz. 50 kiloluk Elif ve ben beşer kilo verdik. Bazılarımız dokuz kilo zayıfladı. İki ay boyunca ne yediniz ne içtiniz? EKİP LİDERİ SERHAN POÇAN ANLATIYOR" Saat 15.00'te yatıp gece 02.00'de kalkıyorduk. Kahvaltımızı yaptıktan sonra tırmanış başlıyordu. Çünkü hızlı yol almak için havanın en dingin, karın en sert olduğu bu saatler idealdi. Çadırda kaynattığımız sularla iki ayda iki kez banyo yaptık. İki ayda sadece iki kez banyo yaptık"