13.02.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Özge Altınok LOKMANHEKİM - Anne-çocuk - ozge.altinok@milliyet.com.tr www.sehrincocukhali.com
Her doğum günümde olduğu gibi bu sene de neler yaptım, yeni yaşımda neler yapmak istiyorum diye bir liste hazırladım... Dönüp bakınca annelikten sonra hayatımın tamamen değiştiğini ve her yıl yeni yaşımdan beklentilerimin farklılaştığını görüyorum. Kurumsal hayatta terfi, ödül ya da zam beklerken, daha iyi projelerde görev almak isterken anne olduktan sonra oğlumun adım attığını, boyama yaptığını ya da merdivenleri tek başına çıktığını görmeyi beklediğimi anladım.
Yaşlanma korkusu
Hayattan beklentim değişiyor. Kariyerle, işle ilgili beklentim yok mu? Elbette var ancak konu çocuk olunca listemde hepsi ikinci planda kalıyor. Üstelik geçtiğimiz dört-beş yılda yaptığım alternatif kariyerimin baş mimarının da kendisi olduğunu söyleyebilirim. O olmasaydı bugün bu köşeyi yazmayacağım gibi sitem
ya da çocuk kitabım “Kemal’in Londra Günlüğü” de olmayacaktı.
Gelin görün ki 36 yaşıma bir gün kala yaşlanmaktan korkmadığımı söyleyemeyeceğim. Yaşlanmak derken, kaz ayaklarımın olmasını, saçımdaki beyaz tellerin sayısının artmasını ya da artık daha çabuk yorulmamı kastetmiyorum. Bunların olacağını biliyordum, bunlarla yaşamayı da öğrenirim, sorun değil. Beni korkutan şey, zamanımı düzgün bir şekilde kullanamamak. Her şeye yetişmeye çalışırken anı, içinde bulunduğum zamanı kaçırmak ve sonrasında geriye dönüp baktığımda beni mutlu edecek o küçük ama kıymetli “an”ları hatırlayamamak.
Kendime kızmayacağım
Kitap okumak istiyorum, çocuk gelişimi dışında yeni yazarların romanlarını ve henüz okuyamadığım dünya klasiklerini de okumak istiyorum. Aylık dergileri ve süreli yayınları da bu listeye eklemek gerek elbette. Kendime bakmak istiyorum. Zaman içinde yaşlanan cildimin nemlendiriciye, saçlarımın bakıma, ağrıyan sırtımın egzersize ihtiyacı var.
Ailemle daha çok vakit geçirmek istiyorum. Annemle haftada bir çay içip sohbet etmek, babamla dünyada neler olup bittiğini konuşmak, kardeşimle sinemaya gitmek istiyorum. Arkadaşlarımla buluşmak istiyorum. Birlikte uzun uzun oturmak; çocuklardan, işten güçten, hayattan konuşmak, dertleşmek ve paylaşmak istiyorum. Oğlumla resim yapmak, oyun oynamak, yatmadan önce kitap okumak istiyorum. Eşimle İstanbul’u gezmek, akşamları oturup sohbet etmek, tüm gün olan biten her şeyi tek nefeste heyecanla ona anlatmak istiyorum.
Bahçemde ekip dikmek istiyorum. Kendimize yetecek kadar domates, kabak, bir-iki dal fasulye, salatalık ve biber, dereotu... Fotoğraf çekmek istiyorum, şehrin sokaklarında dolaşmak ve renkleri, kapıları, denizi çekmek istiyorum. Oscar’a aday olan ve ödül alan ama henüz izlemediğim tüm filmleri izlemek istiyorum ayaklarımı uzatıp. Oğlumla ve eşimle seyahat etmek istiyorum, Sidney’de balinaları izlemeyi Barselona sokaklarında dolaşmayı ya da Malta’da denize girmeyi hayal ediyorum.
Ancak artık tüm bunları bir yaşa, bir yıla sığdıramayacağımı biliyorum. Bu nedenle de yeni yaşımda yapamadıklarım, yetişemediklerim için kendime kızmayı bırakmaya karar verdim. Her sabah uyandığımda o gün yapmak istediklerimi ve yapmam gerekenleri sayıyorum, listeler yapıyorum. Ama her akşam yastığa başımı koyduğumda yapamadıklarım sebebiyle içimi bir huzursuzluk, mutsuzluk kaplıyor, hiçbir şeye yetişemiyormuşum hissi çöküyor.
Sindirerek yaşayacağım
36 yaşımdan beklentim kendimle barış imzalamak. Mükemmel değilim, tüm bunları yapmak, herkese zaman ayırmak istesem de bunun mümkün olamadığını biliyorum. Geriye kabullenmek kalıyor. Okuyamadığım kitapları görüp moralimi bozacağıma, bak bugün de birkaç sayfa okuyabildin diyorum kendime. Haftada üç yerine iki kere spora gittiğimde kızıp bırakmıyorum, bu koşturmada bunu da yapamayabilirdin diyorum.
36 yaşımdan ikinci beklentim ise “an”ın tadını çıkarmak, onu kaçırmamaya çalışmadan, sonrasını düşünmeden. Oğlumu kendi kendine oynarken seyrettiğimde, bir bardak sıcak çay içerken, güzel bir havada dolaşırken... İçime çeke çeke yaşayacağım hayatı, bolca şükrederek sahip olduklarıma ve olamadıklarımın da bir sebebi olduğunu düşünerek.
Hoşgeldin 36, bu sene seni yavaş yavaş yaşayacağım, içime sindire sindire, koşmadan, koşturmadan...