Cumartesi Mücevherlerin “kozmik dansı”

Mücevherlerin “kozmik dansı”

26.04.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Atomlar, elementler, çekirdekler, evreni oluşturan büyük patlama Zeynep Erol’un takılarıyla hayat buluyor. “Cosmic Dance / Kozmik Dans” adını taşıyan koleksiyonun malzemeleri pırlanta, elmas, kristal, kuvars, altın ve gümüş

Mücevherlerin “kozmik dansı”

Özgün takılarıyla tanınan Zeynep Erol’un 29 Nisan’da açacağı son sergisi “Cosmic Dance” adını taşıyor. Erol sergisinin konusunu anlatırken, “Kozmos’ta ilk patlamadan bu yana atomlar, elementler, çekirdekler bir yandan dans ederek tekrar özüne dönüyor. Takılarım insanların, evrenin özüne dönüşünü simgeliyor. Tasarımlarımın formları da dansı çağrıştırıyor” diyor.
Erol’un takıları heykele benzese de bazen takı boyutu ona yetmiyor, küçük geliyor. İki yıl önce heykel yapmaya başlıyor Erol. Takı tasarımcısının ileride tamamı heykellerden oluşan bir sergi açma hayali var.

Haberin Devamı

Sergideki heykellerinde lav taşı kullandı
Erol sergi için çalışmalarını sürdürürken boyunu büyütmek istediği 10 takıyı heykele dönüştürüyor: “Takılarla ifade ettiğim duyguları ‘Cosmic Dance’ta heykellerle bütünleştirmek istedim.”
Erol takının konsepti hangi malzemeye ihtiyaç duyuyorsa onu kullanıyor. Sadece değerli taşlarla değil, değersiz malzemelerle de çalışıyor. Camı, çakıl taşlarını, deniz kabuklarını, tüyleri altınla, pırlantayla buluşturuyor: “Bir tüy bazen bir gümüş tasarımımın içinde pırlantadan çok daha etkili durabilir.” 
Erol bu defaki sergisinde yıldızları anlatmak için küçük pırlantalar, işlenmemiş, kaba kesim elmaslar, ilk patlamayı temsil etmek için ise kristaller ve kuvarslara yer vermiş. En çok kullandığım malzeme dediği 18 ayar yeşil altından yine vazgeçmemiş. Ancak bu sefer ateş elementini simgelemek için kırmızı altınla da çalışmış. Heykellerini oluşturan malzeme ise bronz ve Endonezya’dan getirtiği lav taşları. “Cosmic Dance”ta, diğer sergilerinde olduğu gibi tüm takılarının gümüş versiyonları da sergilenecek.
Sergi 18 Mayıs’a kadar Zeynep Erol Takı Galerisi’nde ziyaret edilebilir.

Haberin Devamı

“Aklıma bir tasarım geldiğinde sokak ortasında kaldırıma oturup çiziyorum”

Erol takı tasarımı yaparken seyahatlerinden, gittiği ülkelerden ilham aldığını anlatıyor. Tam bir Hindistan hayranı. Her yıl üç-dört kez mutlaka Hindistan’a gidiyor: “Hindu felsefesinden, ülkenin renklerinden, insanlarından, binalarından besleniyorum.“
Takı tasarımcısı seyahatlerinde karalama defterini yanında taşıyor. Ne hayal ettiğini unutmamak için aklına bir çizim geldiği anda karalama defterini açıyor: “Sokak ortasında olsam bile bir kaldırıma oturuyor ve hayalimi resmediyorum.” Ama atölyesinde takıya hayat verirken çizdiğinden çok farklı bir model ortaya çıkarabiliyor. Bu durumu şöyle açıklıyor: “İlk tasarımın dışına da çıkıyorum. Hayal gücüm beni nereye götürüyorsa oraya gidiyorum.”
“Eserlerim her iki kültürün harmanı”
Yalnızca yabancı ülkelerden değil, İstanbul’dan da besleniyor, Sufilikten de. “Tarihsel altyapımızdan etkileniyorum. Desen ve form olarak Osmanlı’yı kendime örnek alıyorum ama dönemin tasarımlarını modernize ederek geleceğe taşıyorum.
20 yıl önce, Kapalıçarşı’da bir sadekarın yanında başladığım takı serüvenim Kapalıçarşı’dan kopmamamı sağladı” diyor. Yenilikleri takip etmek için oraya da uğruyor. Erol bu çarşının takı ve mücevher işinin mutfağı olduğunu söylüyor. Oranın canlılığını başka hiçbir ülkede görmediğini belirtiyor.

Haberin Devamı

Takılarını yaparken modayı yansıtma endişesine kapılmıyor

Erol’un tasarımları hem Doğu’nun hem Batı’nın etkisiyle ortaya çıkıyor: “Doğu kültürüyle büyüdüm. Ama çocukluğum Almanya’da geçti. Batı eğitimiyle yetiştim. Benim takılarım her iki kültürün harmanı, sentezi.”
Takı modasını pek önemsemiyor. Takılarını yaparken modayı yansıtma endişesine kapılmadığını söylüyor. Takıyı sanatsal bir obje olarak adlandırıyor. Tasarımlarını takılabilir sanat eseri olarak görüyor. Ve bir sanat eserinin modasının geçmeyeceğine, eskimeyeceğine inanıyor: “Tasarımlarım aynı sanat eserlerinde olduğu gibi zaman geçtikçe kıymetleniyor.”