Cumartesi Mutfaktaki misyoner

Mutfaktaki misyoner

21.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Oğlum daha küçükken, eve gelir gelmez mutfağa dalar, orada öylece dururdu. Ne yaptığını sorunca da "İlham bekliyorum" derdi. Meğer büyüyünce aşçı olacağının sinyallerini verirmiş

Mutfaktaki misyoner

donatellapiatti@hotmail.com "Gerçek bir aşçı olamayacaksın anne" diye başını sallıyor oğlum. Tüm dikkati büyük bir sükunetle yapraklarını ayırdığı çileklerde."Zaten ben 'gerçek' bir aşçı olmak istemiyorum ki... Bir eve bir aşçı yeter... Ben mutfaktayken eğlenmek, oynamak, keşfetmek ve en önemlisi tat almak istiyorum." Gülümseyerek bana bakıyor ve muhteşem kokulu bir çilek tıkıyor ağzıma... Harika kokuyor bu çilekler! "Hayret, evin önünden geçen seyyar satıcıdan aldım, bu kadar lezzetli olacaklarını hiç tahmin etmezdim" diyorum şaşkınlıkla. O kendi ağzına iki çilek birden atıyor (her zamanki oburluğuyla) ve hâlâ konuşabiliyor: "Bu mevsimde bütün çilekler lezzetlidir, eğer siz 'mutfakta oyun oynayan kız çocukları' onları gerektiği gibi yıkamasını bilirseniz...""Eeeeee bay çok bilmiş, nasıl yıkanmalı bu çilekler? Kursuna, okuluna falan mı gitmek gerekiyor?""Çilekler yapraklarıyla akan suyun altında iyice yıkandıktan sonra süzülüp, yaprakları en son ayıklanmalı... Ancak bu şekilde tatlarını ve kokularını koruyabilirsin" diye cevaplıyor beni sabırla."Bak sen, hiç bilmiyordum" derken yakalıyorum kendimi, buzdolabının kapağını açmış karşısında dikilen oğluma bakarken... Orada öylece durmuş kim bilir neye bakıyor gene? Bu küçüklüğünden beri süregelen bir alışkanlık. Kapıdan içeri girer girmez koşarak mutfağa gider ve kim bilir neye bakarak ya da neyi düşünerek orada öylece dururdu. "Aç mısın?" diye sorardım, "hayır" derdi. "E ne yapıyorsun peki buzdolabının önünde?" "İlham bekliyorum." Bense anlamazdım, halbuki o naif sinyallere bakarak asla benim istediğim gibi bir genetik mühendisi olmayacağını, aradığı ilham ve mutluluğu mutfakta, aşçı olarak bulacağını anlamalıydım!"Anne büyüyünce ne olmak istediğime karar verdim. Aşçı olacağım.""Hımmm ne tatlı bir fikir. Ama sen Greenpeace gönüllüsü, veteriner, astronot, kuyumcu ya da polis olmak istemiyor muydun?" diye hatırlattım ona, bunun da diğerleri gibi çocukça bir kapris olduğunu düşünerek."Hayır, öyle değil. Şef olmak istiyorum ben... Artık biliyorum, benim misyonum bu..." Böylece gerçekten bir şef oldu. İşte ben de buzdolabının açık kapısının önünde durmuş yeni bir ilham bekleyen bu "misyoner şefi" izliyordum şimdi."Anne, dün hazırladığım vanilyalı kremaya ne oldu?""Karınla ben yedik onu. İçine koyduğun malzemeleri merak ediyorduk. Söylemek istememiştin!""Aferin size! Çilekler için lazımdı o bana... Neyse, bizim asillerin 1500'lerde yaptıkları gibi balzamik sirkeyle hazırlayacağız demek ki! Nasıl rafine bir lezzet, inanamayacaksın!" Biliyor musun, ben yemek pişirirken ya da başkalarına bir tarif tavsiye ederken hep o son derece pratik kurala bağlı kalıyorum: En azla en çoğu yapabilmek! Bol çeşit, bol hayal gücü, bol neşe, bol lezzet ama az zamanda, çok fazla harcama yapmadan ve en önemlisi fazla uğraşmadan!" En tatlı ve kokulularından seçmeye özen gösterdiğiniz çilekleri doğrayıp kaselere koyun. Üzerlerine birkaç yaprak nane serpiştirin, birkaç damla da balzamik sirke. Vanilyalı ufak bisküvilerle servis yapın. Afiyet olsun! Balzamik sirkeyle tatlandırılmış çilek tatlısı Balzamik sirke, içine hiçbir koruyucu ya da aromatik madde katılmadan hazırlanan tamamen doğal bir üründür. Keskin ve karakteristik bir kokusu, makarnadan ete ve tatlılara kadar çok çeşitli yemeği zenginleştiren, taklit edilemez, dengeli bir tatlı-ekşi tadı vardır. Klasik sirkeden farklı bu sirkenin izine ilk 1541 yılında, Modena'da, büyük sirke üreticisi Kont Guido Rongoni'nin belgelerinde rastlanır. Kont balzamik sirkeyi yeşil salataları tatlandırmak için önerir ve yapımını şöyle açıklar: Her şeyden önce değişik boylarda ahşap fıçılar gerekli. En uygun ahşap çınar, kiraz, kestane ve duttan elde edilir. Fıçılar en büyükten en küçüğe sıralanıp, kaliteli beyaz şarap ve piyasada çok yüksek fiyatlara satılan balzamik sirkenin değerli "ana" maddesiyle doldurulur. Sonra ilk fıçıya beyaz üzüm şırası konulur ve asırlardır değişmeyen geleneğe bağlı kalınarak fıçıların ağızları sadece ince keten bir örtüyle örtülüp üstlerine birer nehir taşı konur!Fıçılar yazları çok kuru ve sıcak, kışları soğuk yerlerde muhafaza edilmelidir. Her yıl fıçının içindeki sıvı bir küçük boy fıçıya aktarılır. İlkine de yeni üzüm şırası ilave edilir. Bu işlem, ancak en az 10-12 yıl tekrar edildikten sonra "genç" ama kullanılabilir bir sirke elde edilir! İdeal olgunlaşma içinse 20 yıl gerekir! Dolayısıyla "sahte"lere dikkat! "Gerçek" olanların üzerinde, taklit edilemez Modena tescilli markası var! Balzamik sirke

Yazarlar