“Oyunculuk dersleri terapi gibi”

Hepimizde dans etme isteği uyandıran hareketli şarkılarıyla tanıyıp sevdiğimiz Atiye, bu hafta karşımıza bambaşka bir alanda çıkıyor. Cuma günü vizyona giren “Bana Git De” filminde Urfa’dan İstanbul’a şarkıcı olmak için gitmeye çalışan Leyal olarak izliyoruz onu. Daha önce konuk olarak birkaç projede yer alsa da “İlk gerçek oyunculuk deneyimim” dediği filmini ve tabii ki yeni çıkaracağı single’ını konuşmak için Ravouna 1906’da Atiye ile bir araya geldik.

“Bana Git De” vizyona girdi. Neler hissediyorsunuz?

“Bana Git De” için oynadığım ilk film diyebiliriz. İlk defa gerçekten oyunculuk yaparak yer aldım bir filmde. O yüzden çok heyecanlı bir süreç oldu. Müzikten yola çıkan bir hikaye. İki farklı karakter var. Biri İstanbul’da bir müzisyen ve doğuya kaçıyor. Diğeri tam aksi doğudan İstanbul’a gidip şarkıcı olmak istiyor ve bunun için her şeyi yapmaya hazır.

Oyunculuk yapan biri değilsiniz. Teklif nasıl geldi?

Yönetmenin ilk aklına gelen benmişim. Başka kimseyle görüşmemiş. Ben de şaşırdım açıkçası çünkü oyuncu değilim ama Leyal şarkı söyleyen hem de Arapça şarkılar söyleyen bir kız. Benim de baba tarafım Antakyalı, ben de Arapça şarkılar söylüyorum sahnede, herhalde onun da etkisi oldu. Bir de Leyal ile ortak noktalarımız çok; müziğe olan aşkımız, hiçbir şekilde yorulmamamız, pes etmeden hayallerimizin peşinde koşmamız... Ben onun kadar cesaretli olur muydum onun yerinde olsaydım bilmiyorum ama herkes gerçekten hayallerinin peşinden koşmalı ve hiçbir zaman da pes etmemeli.

Genel olarak böyle bir rolü canlandırmak nasıldı?

Çekimler başlamadan önce gerildiğim çok an oldu. Yapabilecek miyim, hakkını verebilecek, o heyecanı, o hissi yakalayabilecek miyim oynarken gibi bir sürü soru işareti vardı kafamda açıkçası. Ama o anda Urfa’da olmak, ekibin rahatlığı, yönetmenin samimiyeti, Tayanç’ın (Ayaydın) profesyonelliği bir araya gelince ben de rahatladım ve aktı.

“Urfa’nın mistik bir havası var”

Nasıl hazırlandınız karakterinize?

Beni tamamen yönetmenimiz hazırladı. Film çekimlerinden sonra ise bayağı “Oyunculuk yapmak istiyorum” demeye başladım. Oyunculuğu çok sevdim. Şimdi ders de almaya başladım. Bahar Kerimoğlu ile çalışıyorum. O kadar pozitif bir enerjisi var ki... Oyunculuk dersleri aynı zamanda bir terapi gibi de oluyor benim için çünkü içinde ne varsa hepsini ortaya koyuyorsun. Detayları saklamadan, hayatında ne olduysa tek tek anlatmak zorunda kalıyorsun. Her gittiğimde ağlıyorum ama o kadar iyi geliyor ki geçmişteki bütün çekmeceleri açmış oluyorsun. Bütün travmaların, üzüntülerin, korkuların, mutlulukların...

Partneriniz Tayanç Ayaydın nasıldı?

Rollerimiz gereği bir mesafe vardı aramızda ve bunu çok bilinçli bir şekilde yaptığını düşünüyorum. Çünkü Leyal ile Ali arasında da öyle bir mesafe var. Onun dışında kendisini çok seviyorum, çok büyük saygım var. Türkiye’nin en iyi oyuncularından biri bence.

Film birçok yerde çekilmiş, siz hepsinde bulundunuz mu?

Ben sadece Urfa’da bulundum. Şehirlerin hepsini gezemedim ama Urfa’ya bayıldım. Leyal gibi hissettirdi bana. Çok mistik bir havası var Urfa’nın.

“Özel hayatımda mutluyum”

Yeni projeler var mı?

Yazın bir ayım falan İsveç’te geçti. David Anthony ile birlikte çalışıyoruz. İngilizce, üç-dört şarkılık bir albüm projesi var. Muhtemelen yakında onu kliplendirip yurt dışı piyasasında çıkaracağız. Bir de 10 Aralık’ta Bremen’de sahneye çıkacağım. Bremen’de her sene Dünya Dans Şampiyonası yapılıyor. Ben de bu sene bu yarışmanın açılışını yapıyorum. Çok büyük bir etkinlik, 10 bin-20 bin kişilik bir arena. Heyecanlıyım çünkü doğum yerim Bremen ama ilk defa orada konser vereceğim. Dansçılar da açılışta benim dört şarkımla dans edecekler.

Seneye evleniyorsunuz diye bir haber okudum ama nasıl gidiyor ilişkiniz?

Özel hayatımda çok mutluyum ama evlilikten benim de haberim yok açıkçası, maratonda koşarken öğrendim. Öyle bir planımız yok şu an için ama yakın zamanda olur mu onu da bilmiyorum. Moda fotoğrafçısı o, Hollandalı. Çok uzun zamandan beri tanışıyoruz. Uzun zamandır süren bir dostluğumuz vardı ve o dostluktan çıkan bir durum oldu. Birbirimize çok destek oluyoruz. Hayal dünyalarımız da birbirine çok yakın. Çok şanslı hissediyorum kendimi.

“Bülent Ersoy’un yorumunu merak ediyorum”

Müziğe gelirsek, yeni bir şarkıyla karşımıza çıkmaya hazırlanıyorsunuz.

Evet, yeni bir şarkımız var: “Maazallah”. Aslında çok bilinen, sevilen bir şarkı. Zamanında Türkçe versiyonuna Şehrazat çok güzel sözler yazmış, Bülent Ersoy okumuş. Şimdi de yıllar sonra ben okuyorum. Tabii biz bu döneme göre yorumladık şarkıyı. Bir taraftan çok elektronik, bir taraftan çok oryantal. GZone dergisi ekibiyle LGBTİ farkındalığı için yaptığımız bir çalışma. Geçen hafta da klibini çektik. Umut Eker çekti, farklı ve ses getirecek bir klip olduğunu düşünüyorum. Beni de çok farklı göreceksiniz. Genellikle böyle iddialı cümleler kurmam ama gerçekten farklı oldu.

Şarkıyı Bülent Ersoy’dan sonra söylemek bir çekince yarattı mı?

Bugüne kadar hiçbir Bülent Ersoy şarkısı cover’lanmadı, öyle bir gerçek var. Bizim versiyon çok farklı olduğu için karşılaştırmak mümkün değil. Zaten benim bu şarkıyı Bülent Ersoy gibi okumam da mümkün değil. O yüzden bir çekincem olmadı ama tabii ki de merak ediyorum yorumunu.

Genel olarak çok kısa aralıklarla şarkı çıkarıyorsunuz. Bu bilinçli bir tercih mi?

Üç-dört ayda bir şarkı çıkarıyoruz son iki yıldır ama artık albüm yapmayı da düşünüyoruz, görüşmeler başladı. Uzun zamandan beri albüm yapmadığım için o süreci çok özledim; haftalarca stüdyoya kapanmayı, sadece müzikle ilgilenmeyi, farklı müzisyenlerle bir araya gelmeyi, farklı prodüktörlerle çalışmayı...