Cumartesi "Özkök'ünküler kadar iyi şaraplarım yok"

"Özkök'ünküler kadar iyi şaraplarım yok"

21.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Poyrazoğlu'ndan elma dolması

Özkökünküler kadar iyi şaraplarım yok






Ali Poyrazoğlu 2004 yılında birçok projeyle karşımızda. Yeni oyunu "Havada Bulut"a yer bulmak hayli zor. Bir yandan filme çekilen Aziz Nesin hikayesi "Koltuk"ta başrolü oynuyor. Biri oynayacağı, biri yazıp yöneteceği olmak üzere iki film de kapıda. Bir yandan kitaplar hazırlıyor, kendisiyle yapılmış röportajları, denemelerini topluyor, anılarını yazıyor. Tabii bu arada radyo programları devam ediyor.
Ali Poyrazoğlu hepsini anlatıyor...


Ben 50 oyun okurum, bir tane seçerim. Şimdi de iyi, farklı bir karakter, rol bulmam gerekiyordu. Eric Chappel'in bu oyununu getirttim. Uyarladım olmadı, oturdum baştan yazdım.


Ben ona her telefon edişimde, "Sana verdiğim emekleri haram ediyorum" derdim. Bu oyunla tiyatroya döndü.


Piyasada şu anda ün yapmış olan iyi oyuncuların aşağı yukarı hepsini ben yetiştirdim. Devlet Konservatuvarı dışındakiler. Bir de benim kabare dönemim var. Herkes benim sahibi olduğum Yeşil'in sahnesine çıktı. Orada Uğur Yücel'in, Cem Özer'in hocaları oldum. Cenk Koray'ı sahneye çıkardım ilk olarak.


Türkiye'de daha stand up'ın lafı bile edilmezken ilk stand up'lar Yeşil Kabare'de yapıldı. Komedinin başrolde olduğu bir kulüptü.


Stand up'ların içi biraz boşaltıldı. Geyik muhabbetine dönüştürüldü. Oysa ciddi bir iştir. Sosyal eleştiri yok oldu.


Provalarda istediğim zaman, bilinçli olarak bağırır çağırır, terör yaratırım. Bunu çoğunlukla oyuncuları sarsmak, kendine getirmek için yaparım. Ama bu televizyonda olmuyor, suratları düşüyor, kamera yakalıyor.


Ben hiç kavga etmem, suratımı da asmam. Devamlı çare ararım, kurtarmaya çalışırım. Bana bağrılabilir ama ben bağırmam.


Ben seyirci sıkıntısı olmayan bir tiyatro yönetiyorum. Yıllarca kumbaraya para atar gibi bugün bana gelen seyircileri tek tek biriktirdim. Bir sürü güzel, cesur oyun sahneledim. Yönetici iyi bir yöneticiyse kriz anları için ek bir planı olmalıdır. Benim her zaman vardır. O yüzden tiyatrom uzun yıllardır ayakta duruyor. Para konusunda ise çok çingeneyimdir, müthiş cimriyimdir. Paranın, zamanın, bilginin yerinde ve soylu bir şekilde harcanması gerektiğini düşünürüm.


Söylememek lazım ama evet kazandığım paranın bir kısmını buna ayırıyorum. Çok mühendisim, mimarım, eczacım, doktorum var. Ve sadece düğünlerine gidiyorum, çocukları olursa ziyaret ediyorum.


TRT için sekiz ayrı Aziz Nesin hikayesi çekiliyor. Ben de Ömer Kavur'un yönettiği "Koltuk" isimli filmde oynuyorum. Aziz Nesin'in yaşamımda çok ayrı bir yeri var. Benim tiyatromun Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu ismini almasına o karar verdi. İlk oyunumu o yazdı; "Hakkımı Ver Hakkı".


İyi şarap severim, kırmızı şarap içerim. Ama Ertuğrul Özkök'ünküler kadar iyilerini içemiyorum.


Aslında hocalık, tiyatro, çevirmenlik; hepsi palavra... En büyük ustalığım aşçılık. Ben aynı çatı altında farklı yaşam biçimlerinin birlikte var olabileceğine çok inanan bir insanım. Bunun da bir uyum yaratabileceğini düşünürüm. Mutfakta da bunu gerçekleştirmeye çalışırım.

Elma dolmasını anlatayım. Kanuni Sultan Süleyman'ın baş yemeğiymiş. Ekşi, yeşil elmayla yapılıyor. Büyük elmanın kabuklarını soymadan içini oyuyorsun, altında yarım parmak kalınlığında elma bırakıyorsun. Bir tarafta etli dolma içi hazırlıyorsun. Tencerenin içine biraz yağ, biraz da kabuğu soyulmuş siyah üzüm ile bir tülbente sardığın tarhunu atıyorsun. Tarhunu 10 dakika sonra çıkarmalısın yoksa acı olur yemek. O üzümleri yağda iyice pişiriyorsun. Onun ortasına elma dolmalarını yerleştiriyorsun. Kavurduğun fıstığı, kuru kayısıyı, bademi üstüne koyup, kapağı kapatıp, pişiriyorsun.


Bu film ve Ömer Kavur ruhuma çok iyi geldi. Çünkü kendini, ne istediğini bilen bir yönetmen. Melek ama şöyle yanları da var: Oynarken not veriyor, "7,5; bir kere daha çekelim" diyor. Dobermanı var. O da seyrediyor. Biz oynuyoruz, dönüyor dobermana bakıyor, "Kulağını oynatmadı, beğenmedi, bir daha oynayın" diyor.


63'üncü filmimi Atıf Yılmaz çekecek: "Eğreti Gelin". Deniz Akkaya ile oynuyorum. Ondan sonra haziranda kendi senaryom, kendi çekeceğim bir film var. Prodüktör, Sinan Çetin. Herkesin intikamını alacağım ondan.


Can Yayınları'ndan çıkacak olan "Ali Poyrazoğlu ile Konuşmalar" benimle yapılan röportajlardan oluşuyor. Bir de kısa öyküler çıkacak, "Define Adası" diye. Ayrıca denemeler olacak.


Benimki çıktığı zaman ben Avrupa'ya gideceğim, altı ay sonra geleceğim. İsim vererek de yazarım çünkü ya anlatacaksın ya anlatmayacaksın. Seneye çıkar herhalde.


Yazarlar