Cumartesi 'Pişmanlıklarım geride kaldı'

'Pişmanlıklarım geride kaldı'

08.02.2020 - 07:03 | Son Güncellenme:

Mezuniyet sınavı parçası olan “Güneyli Bayan” ile sahnelere dönen Dolunay Soysert, “Hayatımda geçmiş ve pişmanlık ilişkisini bitirdim. 40’lı yaşların en tatlı tarafı bu” diyor.

Pişmanlıklarım geride kaldı

 

Hep bir mücadele içerisinde olmuş Dolunay Soysert. Küçükken babasının işi gereği sürekli şehir değiştirdikleri için köklenememiş hiçbir yere. Büyürken de “çilleri ve kızıllığı”yla kavgaya tutuşmuş. Neyse ki çilleri ve kızıllığı kazanmış. Birçok tarihi karakteri canlandıran başarılı oyuncu, mezun olurken ileride sahnede oynamayı hayal ettiği “Güneyli Bayan” artık. Soysert, “20 yaşımdayken mezuniyet parçası olarak seçtiğim ‘Güneyli Bayan’ 25 sene sonra karşıma, artık vakti geldi denilerek konulunca hayır diyemezdim. Devir dönüyor, sistemler değişiyor ama ne yazık ki metnin düşünce özgürlüğü hakkında söyledikleri hâlâ güncel. Keşke seneler önce yazılmış bu oyunun sözü hâlâ burada durmasaydı. Bu hiçbir şeyi değiştiremediğimizi gösteriyor” diyor. Güzel oyuncuyla, Park Dedeman Levent’te buluştuk. Lillian Hellman olmaktan koronavirüse, 40’lı yaşlardan köklenme sorununa pek çok şeyi konuştuk.

Haberin Devamı

Pişmanlıklarım geride kaldı

- “Güneyli Bayan” farklı dönemlerde sahnelendi ülkemizde. Size Lillian Hellman olmayı kabul ettiren neydi? Bugünden bakınca bize ne anlatıyor?

Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden mezuniyet parçamdı “Güneyli Bayan.” Yaşı ileri bir kadındır Lillian Hellman, o yaş için oynanmayacak bir sınav parçası seçmiştim. Neden bunu seçtin, diye sorduklarında da Dashiell Hammett ile Lillian Hellman’ın aşkından çok etkilendiğimi bu yüzden seçtiğimi söylemiştim. Hocalarım, daha çok yolu var, keşke daha uygun bir şeyler seçseydin dediğinde bir gün bunu sahnede oynayacağım demiştim. “Güneyli Bayan” kitabını bana Günay Karaca hediye etmiş, içine de “Bir gün hayallerinin gerçek olması dileğiyle” yazmıştı. İlk teklif geldiğinde o kitabı buldum. Dedim ki zamanı gelmiş. 20 yaşımdayken mezuniyet parçası olarak seçmiş olduğum “Güneyli Bayan” 25 sene sonra karşıma artık vakti geldi denilerek konulunca hayır diyemezdim. Teklifin Rutkay Aziz’den gelmesi de önemliydi. 25 yıl önce “Cumhuriyet” filminde Latife ve M. Kemal Atatürk olarak kamera karşısına geçmiştik. Onca yıldan sonra aynı sahneyi paylaşmak heyecan verici. Diğer yandan devir dönüyor, sistemler değişiyor ama ne yazık ki metnin düşünce özgürlüğü hakkında söyledikleri hâlâ güncel. Oynarken keşke bu kadar güncel olmasaydı dedim. Bu hiçbir şeyi değiştiremediğimizi gösteriyor.

Haberin Devamı

- Geçmiş her zaman önümüzdedir, şeklinde bir replik var oyunda. Geçmişe baktığınızda karşınıza çıkan bir pişmanlığınız var mı?

Hayatımda geçmiş ve pişmanlık ilişkisini bitirdim. 40’lı yaşların en tatlı tarafı bu. Pişmanlığı tecrübe olarak algılamaya başlıyorsunuz. O olmasaydı bugün ben olmazdım. Niye böyle yaptım gibi serzenişte bulunmuyor, bana hangi noktada hizmet etmiş diye düşünüyorum. Bir de sonraki aşamada aynı şeyle sınanmamak konusunda dilekte bulunuyorum. Öğrenmemek konusunda inatçı olduğum şeyler de var hayatta. Israrla karşıma çıktığında biliyorum ki öğrenene kadar kurtulmayacağım. Tecrübeleri hatırlamayı seçiyorum. Geçmiş her zaman önümüzde, öyle de olmalı.

- 40’lı yaşlar size ne öğretti?

Haberin Devamı

Ne hissettiğin gerçekten çok önemliymiş, hiç yaşımı hissetmiyorum. Enerjim ve yapacağım çok şey var. Sağlık ve motivasyon için sürekli duacıyım. Sağlığım olmadan bunları yapamayacağımı biliyorum. Bu benim için çok öncelik kazandı. Bu yüzden yaş benim için tatlı bir şey ifade etmeye başladı. 

- Sağlığa çok fazla vurgu yaptınız, son günlerde herkes koronavirüsü konuşuyor. Bu tür salgınlar sizde panik yaratıyor mu?

Aslında takıntılı değildim. Çocuklar pencereden sarkarlar çünkü bir sonraki evre konusunda bilgisizdirler. Keza cahiller için de geçerli. Bilgisizlik insana cesaret verir. Bilgilenmek tehlikeli ve hareketimi kısıtlayan bir şey olmaya başladı. Sağlık konusunda bilgilenmek pek hayrıma olmadı. Çok didikliyorum, didikledikçe korkuyorum. Koronadan korktum tabii ki! Komplo teorilerinden uzak kalmaya ve didiklememeye çalışıyorum ama evet tedirgin oluyorum ve korkuyorum.

- Hayatı büyük bir düş olarak tanımlıyorsunuz, bu düşün içinde nasıl bir oyuncusunuz?

Duygusal anlamda zaafları olan bir oyuncuyum hayatın içinde. Çabuk kırılan biriyim. Kırgınlığımı da çok kolay söyleyemiyorum. Küsmeyi de beceremediğim için o kırgınlıkla kalbim ağrıya ağrıya gezdiğim zamanlar çok olmuştur. Mücadeleci yapım itibarıyla bu beni ayakta tuttu. Çatışan bir karakterim. Duygusal yanımla mücadeleci yanım en fazla çatışan taraflarım. “Kalk bakalım bu nasıl hal” diyen bir Dolunay var bir de “Ama canım çok yanıyor” diyen Dolunay. İkisi birbiriyle sürekli dövüş halindeler.

Haberin Devamı

- Oyunda canlandırdığınız karakter Lillian Hellman iyileşmeye inanmıyor. Peki siz?

İyileşmeye inanmıyorum diyor ama sonrasında da “Benim yapımdaki bir insanın yaralarının çok iyileşmeyeceğini bilirim” der. İyileşmeye inanmıyorum yara izi kalır çünkü. Artık kanamaz, kabuk tutmuştur. Ama yaranın orada olduğunu bilirsiniz. Belki de durmalıdır da. O tecrübeyi hatırlamanız için orada durması iyidir. İyileşelim ama tam olarak iyileşmemeliyiz de… Durmalı ki hatırlayabilelim.

- Eğer farklı bir dönemde yaşama şansınız olsaydı gelecek ya da geçmiş hangisini isterdiniz?

Haberin Devamı

70’leri severim, orada kalmayı da isterdim. Bulunduğumuz çağdan memnun değilim. Çok duygusal ve kırılgan kalıyorum. Yakalamakta da zorlanıyorum. Sistemin, yeteneğin algısını, popülarizmi, görünürlüğü ve görünmezliği çok adaletsiz değerlendiren bir sistem olduğunu düşünüyorum. Diğer insanlara sürekli olarak bakmaya, onlarla aranızdaki farkı düşündürtmeye iten bir sistemin içerisindeyiz. Sosyal medyayla ilgili böyle bir sorunum var. Orada olmazsanız yok ilan ediliyorsunuz. Olursanız devamı için savaşmak zorundasınız. Herkesi savaş haline sokan bir çağın içerisindeyiz. Ben “akşam müsaitseniz annem size gelecek” zamanlarının çocuğuyum. 70’lerin ve 80’lerin ruhunu severim, oralarda kalmayı isterdim.

Pişmanlıklarım geride kaldı

“GÜZELLİK ALGIM PROTOTİPİN DIŞINDA”

- Çilleriniz ve kızıllığınızla mücadele etmişsiniz. Sizce güzel olmak ne anlama geliyor?

Güzellik algım prototip güzellikten başka bir noktada. Belki bu yüzden ergenliğimde kendimle savaşım vardı. O zaman beynim daha prototip bir yerde duruyordu ve bir türlü oraya uyamamakla ilgili savaşım vardı. Zamanla başkalarına gösterdiğim iltiması kendime de göstermem gerektiğini öğrendim. Güzellik yarışmalarından hoşlanmam. Standart için zorlandığımız o yeri her zaman reddettim.

“DEMODE BİR BEYNE SAHİBİM”

- Sürekli görünmek oyuncunun gizemini yok eder, diyorsunuz. Hâlâ aynı fikirde misiniz?

Aynı fikirdeyim, çünkü sanatla medyanın farklı yerlerde durduğunu düşünüyorum. Sanat yapacak ve hikayenize insanları inandıracaksanız gizeminizi korumanız gerekiyor. Fakat siz gizemli kaldıkça sektörde görünmezliğiniz ilan ediliyor ve akla gelmez hale geliyorsunuz. Bütün hayatımı gözler önüne seriyorum ve buna rağmen hikayelerimi anlatacağım ve inandıracağım diyorsanız ayakta alkışlarım ama yapabilene henüz rastlamadım. Benim anlatacağım hikayeler var. Kendimi ifşa edersem hikayelerin inanırlılığı konusunda endişe duyan demode bir beyne sahibim.

- Babanızın işi gereği şehir değiştirerek yaşamışsınız. Bu durum size ne kattı?

Köklenemiyorsunuz. Şu anda da köklenememe problemim var. Bir evde üç seneden fazla yaşayamam. Gidilmesi gerektiğini düşünürüm. Artık kapıya bir kamyonet dayansın da şu eşyaları bir yüklesin gibi bir düşünce oluyor.  Belki de o mobil yaşantının getirdiği bir şey.