Cumartesi “Şapkaya âşık olana ben de âşık olurum”

“Şapkaya âşık olana ben de âşık olurum”

02.07.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Merve Bayındır üniversitede psikoloji okudu, yeni bir hayata başlamaya karar verdiğinde kendine bir de yeni meslek seçti: Şapka tasarımcılığı

“Şapkaya âşık olana ben de âşık olurum”

Önceki Pazar, Gazi Koşusu’nda yüzlerce kişi arasında bir kadın çarptı gözüme. Pardon, yanlış söyledim: Bir şapka çarptı. Pembeler, morlar, sarılar, tüyler, çiçeklerle dolu bir şapka. Eflatun elbiseli genç kadına yaklaşıp şapkasını nereden aldığını sordum. “Ben yaptım” dedi. Tanıştığım kadının adı Merve Bayındır. 30 yaşında. Kanada’da psikoloji okumuş, mesleğini yalnızca dört yıl yapmış.
“Annem meme kanseri oldu. İki yıl çok zor bir mücadele geçirdik birlikte. Kendime bile iyi gelemiyordum, bıraktım psikologluğu...”
Şimdi Çekmeköy’deki atölyesinde kıyafetler, ayakkabılar ve şapkalar tasarlıyor. Bu atölye, annesinin fikri. Kanseri atlatan annesi, yeni bir hayata başlamak istemiş burada. Merve Bayındır o güne kadar yalnızca kendi giydiklerini yaratan biriyken bir dalmış pir dalmış işe. “O öyle olsun, bu böyle olsun” derken birden kalemi ve makası almış eline.

“Bazı şapkalar iki ayda tamamlanıyor”

14 yaşında Dostoyevski’leri hatmetmiş bir çocuğun hayal gücü, nihayet 30’una yakın akacak bir su bulmuş böylece. Üstelik o çocukluğun içinde terzi anneannesine tariflerle elbise diktirmek, midye kabuklarından evler yapmak, Barbie bebeklerine elbiseler dikmek de var.

“Yine de bana sorsalardı bu elbiselerin, bu şapkaların çıkacağına hayatta inanmazdım.”

Merve Bayındır kıyafet ve ayakkabıları yalnızca çiziyor. Şapkalar ise bizzat elinden çıkıyor. Hem de hiç eskizi yapılmadan.
“Başlarken ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Önüme kumaşı alıyorum, oradan nereye gidiyorsak... Bir şapkanın tamamlanması 4-5 hafta, bazen de iki ay sürüyor. Tıkanıyorum, bırakıyorum, geri dönüyorum.” Atölyedeki bir oda şapkalarla dolu. Ama ne şapkalar... Üzerlerinde ne kuş eksik ne de çiçek. Takması, takıp da sokağa çıkması yürek ister. “İngiltere’de şapka statü göstergesidir. Şapkanızın büyüklüğü, ne kadar asil bir aileden geldiğinizi gösterir. Benim için o kısmı olsa da olur, olmasa da olur. Benim şapkalarım cesaret göstergesi. Özgürlüğü, kadınlığı ifade ediyor benim şapkalarım. Kimi çok şeker, kimi de çok şehvetli.” Türkiye’de şapka tasarlamak, bir miktar Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi... Bir de böylesini tasarlamak, iyiden iyiye iddialı. Merve yaptığı her şapkayı bir kez giyip sokağa çıkıyor ki, rüzgarda ne hale geldiklerini görsün. Bu şapkalarla sokakta “görünmez” olmak mümkün değil tabii. Her gören bakıyor, dönüp bir daha bakıyor. Ve bu bakışlarla eğleniyor Merve.

“Taşıyabilecek kadınlarda görmek isterim”

Şapka Devrimi adı altında bir devrim geçirmiş bir ulusun şapkayla imtihanı başarılı değil kısacası...
“Atatürk şapkayı modernlik göstergesi olarak sunmuş. Bence Atatürkçülüğün sembolü olabilir şapka, olmalıdır da... Bugün Meclis’e başörtüsüyle girilebiliyor ama şapkayla girilmiyor. Tuhaf değil mi?” Merve Bayındır imzalı şapkaların fiyatları 150 TL ile 800 TL arasında değişiyor.
“Çok satıyor dersem yalan söylemiş olurum. Ama fena değil satışlar, özellikle de fötrler. Taşıyabilecek kadınlar var, onlarda görmek isterim şapkalarımı. Ama şapkaya aşık insan az... Şapkaya âşık olana ben de âşık oluyorum.”
Şapkaları www.gardolaponline.com adresinden satın alabilirsiniz.


“Gözlerim çok kıymetli, saklamak için mavi lens takıyorum”

“Ben 6 ay öncesine kadar lens takmıyordum, lensi çok yapmacık bulurum. Hâlâ da öyle... Benim gözlerim çok kıymetlidir. Onlar yalnızca yakınlarıma ve bana ait. Yani gözlerimi göstermek için değil, saklamak için lens takıyorum.”


“Şapka ustaları asla sırlarını vermez”

Şapka tasarımı hayal gücü istediği kadar teknik de istiyor tabii. Başa nasıl oturacak, ağırlık merkezi nerede olacak, ölçüsü nasıl belirlenecek, dikiş hizası nereye gelecek... Meğer şapka ustaları sırlarını asla vermezlermiş. Bu gerçeği “Bana öğretir misiniz?” dediği her ustanın kapısından kös kös dönerek öğrenmiş Merve Bayındır. Dünyanın en ünlü şapka tasarımcılarından Philip Treacy’e bile yazmış. Cevap da almış: “Sana nasıl yapılacağını gösteremem”. Sonunda İngiltere’den getirdiği kitaplar ve DVD’lerle çalışmış şapka yaratmayı. Tabii en çok da yapa yapa...
Ustası yok ama “tanrı”sı var: “Eğer bu işte bir tanrı varsa, Galliano’dur. Defilelerini izlerken gözlerim doluyor. Size sadece bir elbise sunmaz, size o elbisenin içinde hangi kadın olmanız gerektiğini de anlatır. Hayalim bir gün onunla birlikte defile yapmak... ”