Cumartesi “Sergiden önce köylerdeydim”

“Sergiden önce köylerdeydim”

28.02.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yeni sergisinden önce köylerde zaman geçirdiğini söyleyen Elif Boyner: “Normalde muhatap olamayacağım insanlara temas etmeye ihtiyaç duyuyordum”

“Sergiden önce köylerdeydim”

Elif Boyner’le “Orijinal Kopya” başlıklı yeni sergisini ve son sergisinden bu yana geçen sürede neler yaptığını konuşmak için buluştuğumuzda karşımda hiç beklemediğim kadar rahat ve canayakın bir insan buldum. Boyner sorularımada aynı tavırla cevap verdi. Bir önceki sergisini açtıktan sonra düştüğü boşluğu, o boşluktan kurtulmak için yaptıklarını anlattı... Boyner’in sergisini Galata’daki Öktem&Aykut Galeri’de 7 Mart’a kadar gezebilirsiniz.

Haberin Devamı

Yeni eserleriniz nasıl ortaya çıktı?

Bu sergideki çoğu şey tekerrür üzerine. Tarihe bakınca da her şeyin tekerrür ettiğini, değişenlerin sadece oyuncular olduğunu görüyoruz. Hikayeler çok fazla değişmiyor. Sanatçıların içinde bulunduğu sisteme dokunan işler de var. Sergiyi oluştururken sanat piyasasını anlatmak için bir oksimoron arıyordum. “Orijinal Kopya” böyle çıktı ortaya, çok da mantıklı geldi.

Son serginizden bu yana neler yaptınız?

Kafamda sürekli açacağım sergi hakkında fikirler vardı. Sürekli “olmuyor, içime sinmiyor” filan diye düşünüyordum. Bir de bir önceki sergimde kafamdaki her şeyi kusmuştum. Bu nedenle “Şimdi ne yapacağım?” diye de soruyordum kendime.

Boşluğa düştünüz yani...

Biraz öyle oldu. Bir de uzun süre kendimi kapatınca yeni işler üretmediğim için bir özgüven eksikliği de oldu.

Haberin Devamı

İstanbul’da mı çalıştınız?

Türkiye içinde çok gezdim. Normal hayatım sırasında muhatap olamayacağım insanlara temas etmeye ihtiyaç duyuyordum.

Nerelere gittiniz?

Kastamonu’da çok vakit geçirdim mesela. Ege’de çok kaldım. Şöyle bir şey olmuştu: Gezi olayları sırasında biber gazından kaçanlara atölyemi açmıştım. O sıra atölyeme sığınan çocuklardan birinin abisi bana ayda bir hediyeler yollamaya başladı; zeytin, zeytinyağı, sabun... Bu nedenle bu adama mesaj atıp onun köyüne gittim ve birkaç haftamı orada geçirdim.

“Tahmin yürütüyoruz, elitist fikirler bunlar”

Böyle bir deneyim size neler kattı?

Kendi hayatımıza temas etmeyenler hakkında hepimizin bir fikri var, tahmin yürütüyoruz. Fakat çok yapay ve elitist fikirler bunlar. Uzaktan konuşmak çok kolay. Kendimize öyle bakabiliyor muyuz? Belki biz de çok b.ktan karakterleriz. Bence bir şey hakkında konuşmadan önce işin içine girip bakmak gerek. Bir de ben tanımadığım insanların arasında daha rahat hissediyorum kendimi sanırım.

Neler sordular size?

Mesela bahsettiğim adamla birlikte kahvehaneye gidiyordum, oraya kadınlar gelmediği için “Ne ayak bu kız?” der gibi bakıyorlardı. Kameramla gezdiğim için çok soru sormadılar, herkes kendi hikayesini anlattı. 30 yıl evvel plak çıkaran bir adam vardı mesela. Onlarca av hikayesi dinledim.

Haberin Devamı

Peki kadınlar?

Kadınlar tarlalarda çalışıyor. Yalan söyledim, sanatçı olduğumu söylemedim onlara. Sanatçı dediğim zaman televizyonla ilgili bir şey sanıyorlar çünkü. Öğrenciyim dedim. İlk başta tutuklardı ama ben de onlar gibi giyindiğim zaman açıldılar.

Tüm bu hikayelerden yarattığınız işler sergilenecek mi?

Kendi atölyemde küçük bir şey olabilir.

“İstanbul beni görsel olarak tatmin ediyor”

Ne kadar farklı yerlerde gezerseniz gezin yaptığınız işler İstanbul üzerine. Bu kentle bağlantınız bu derece güçlü mü?

Evet. Arada kendime “Başka bir şehirde yaşayıp orada üretebilir miyim?” diye soruyorum. Fakat hep korkuyorum. Çünkü benim aklıma ne gelirse gelsin ucundan İstanbul çıkıyor. İstanbul beni görsel olarak çok tatmin ediyor.

Şimdiki haliyle bile mi?

Tatminden kastım “mutluluk veriyor” değil, üretim açısından. Açıkçası mutluluk vermiyor. İğrenç.

İnsanlar hâlâ Boyner ailesinden olmanıza şaşırıyor mu?

Bitti galiba o. İnsanlar aştı onu.

Haberin Devamı

Köydeyken söylemiş miydiniz soyadınızı?

Hayır. Söylediğim zaman bambaşka bir ilişkiye dönüşüyor insanlarla aramdaki. Sorsalar söylerim ama direkt “Ben Elif Boyner” demiyorum. Bir anlamı yok.

“Triatlon yapmak istiyorum”

“Kürk Mantolu Madonna”yı kısa filme çevireceğinizi okudum. Var mı bir gelişme?

Hayır. Küçük bir hayaldi o. Yapmayı planladığım işlerin başlıklarından bir kitap çıkar.

Diğer sanat dallarıyla ilişkiniz nasıl?

Sinema manyağıyım. En sevdiğim iş. Ben zaten videoya sinema sayesinde geçtim sanırım. Resim yeterli gelmiyordu. Bence sinema en ideal sanat. Çünkü hiçbir sanat dalı sinema kadar insana ulaşamıyor. Ne kadar çok insana ulaşırsan o kadar iyi.

Sanatı çıkardığınız zaman hayatınızda sizi motive eden ne kalıyor?

Triatlon yapmayı çok istiyorum; bir yarışmaya katılmak. Kendinle yarışma fikri çok hoşuma gidiyor. Egonu bastırıyorsun çünkü yarışırken.

Ironman’de mi yarışmak istiyorsunuz mesela?

Evet. Kasımda. Nasıl yapacağımı bilmiyorum ama. “Yapabilirsin, yapabilirsin” diyorlar ama bilmiyorum nasıl olacak. Sergi yüzünden iki aydır spor yapamadım çünkü doğru dürüst.