30.11.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
YAVUZ HAKAN TOK
Üniversite yıllarında türkü barlarda saz çalarak başladığı müzik macerası, onu geçtiğimiz yıl kazandığı Ülkenin En İyi Çıkış Yapan Şarkıcısı Ödülü’ne kadar götürdü. İlk albümüyle 2012 yılında bir fenomene dönüşen Mehmet Erdem’le yeni albümü “Hiç Konuşmadan” ve “Mehmet Erdem olmak” üzerine sohbet ettik.
Ülke çapında tanındığınızdan beri herkes aynı şeyi soruyor. Dışarıdan bir gözle bakarsanız kendinize, Mehmet Erdem’in sesi güzel mi sahiden?
Değişik... Bir ara internette “Yanlışlıkla balgam sökücü içerse müzik hayatı biter” diye bir espri bile dolandı benim hakkımda. Benim sesim küçüklükten beri bastı. Korolarda bas partiler hep bana verilirdi. Büyüdükçe daha da çatallaştı. Nodül de var. Bence insanlara değişik geliyor. Yüksek ses aralığında çok şarkıcı var zaten. Benim gibi söyleyen az olduğu için dikkat çekiyor. Bir de benim söylediğim tondan şarkılara eşlik etmek daha kolay galiba. Şarkı sözlerinin anlamı da böyle daha çok ortaya çıkıyor gibi.
Peki insanın hiç “Abi şu şarkıyı da haykırarak söyleyeyim” diyesi gelmez mi?
Ben enstrüman da çalıyorum ve konserlerde vokalin çok fazla ön planda olmasını sevmiyorum. Solist yüksek sesle söylemeyince enstrümanların sesi de daha rahat duyuluyor.
“Popüler olma kaygısı gütmeden de popüler olunabilirmiş”
İnsanlar neden sevdiler Mehmet Erdem’i?
Bence samimi buldular. Olduğum gibiyim çünkü. Sıcak buldukları birini çok uzakta görmek istemiyorlar. Şu an
belki de birinin evinde benim şarkılarım çalınıyor. Mesela aynı şarkımı günde 25 kere dinlediğini söylüyor biri. Bu bana fazla geliyor; bir hastalık gibi. Onun açısından gayet sağlıklı bir durum belki de. Bir yandan da insanların hayatında bu derece yer etmenin sorumluluğunu hissediyorum. Daha çok dikkat ediyorum kendime; sesime, yaşam tarzıma... Kötü bir algı oluşturmamaya çalışıyorum.
İlk albümü yaparken ne düşünüyordunuz? Olanlara ne kadar şaşırdınız?
O zaman zannediyorduk ki kısıtlı bir dinleyici kitlesine ulaşacağız ve bizi sadece onlar sevecek. Popüler olsun diye yapılmış bir iş değildi. Ama insanlar sevdi. Enteresan bir yere geldi olay. Demek ki popüler olma kaygısı gütmeden de popüler olunabilirmiş diye düşündük.
Tanınmak, popüler olmak egonuzu okşuyor mu?
Tanınınca ilgi arttı tabii. Mesela şuraya gelene kadar kaç kişiyle fotoğraf çektirdim. Bazen çok daha fazla da oluyor. Konser sonraları arabalarla takip edenler bile çıkıyor. Ama çok matah bir iş yaptığımı düşünmüyorum. Evet, yaptığım işe güveniyorum. Dünyanın neresine gitsem bu şarkıları bu düzenlemelerle çalarım ama dünyayı da değiştirmiyorum. Sadece sevdiğim şarkıları güzel düzenlemelerle söylüyorum. Havaya girecek bir durum yok yani.
“Ben içselleştirdiğimi düşündüğüm şarkıları söylüyorum”
Yeni albümün adı “Hiç Konuşmadan”. Ondan bahsedelim biraz...
Yine sevdiğimiz şarkılarla oluşturduk bu albümü. Yine “cover” şarkılar var. İlla benden şarkı olacak diye bir takıntım yok. Başkalarının şarkılarını söylemeyi de seviyorum. Mesela Fikret Kızılok “Bir harmanım bu akşam” demiş. Bu söylenmiş. Artık buna benzer yeni bir söz yazmaya çabalamanın bir anlamı yok. Ben içselleştirdiğimi düşündüğüm şarkıları söylüyorum. Zaten onlar benimmiş gibi hissediyorum.
Albümün çıkış şarkısı “Acıyı Sevmek Olur mu?” Acıyı sever mi Mehmet Erdem?
Kavram olarak hüznü severim ama bu melankolik bir durum değil. Sadece aşk acısı da değil. Hayattaki her şeye üzülebilir insan. Bu biraz Doğu kültürlerine has bir duyarlılık aslında. Hüzün kelimesinin İngilizcede karşılığı yok mesela. Dozunda acıyı severim evet. Duyarsız ve “lay lay lom” olmaktansa, böyle olmak daha iyidir.
Şöhret, aşk ihtimalini çoğaltan bir şey mi; yoksa öldüren bir şey mi?
Şöhret benim işim ve rafta bir yerde duruyor. Gündelik hayatımı etkilemiyor. İkisini ayrı tutuyorum. Tabii ki fazladan bir ilgi var; özellikle kadınlardan. Hoşuma gidiyor ama cinsel bir algı değil bu. Bir iş yapmışım ve bu beğenilmiş. Öyle görüyorum.
“Kum Gibi’nin tartışılacak tarafı yok”
Sekiz yıl süren bir Kardeş Türküler maceranız var. “Hâkim Bey” gibi protest denebilecek bir şarkıyla tanındınız ve bu albümde de bir Ahmet Kaya şarkısı var. Bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman Mehmet Erdem’in siyasi görüşü hakkında bir fikir edinebilir miyiz?
Barışçıl bir insanım. Altı senedir Beyoğlu’nda yaşayan ve sürekli sokaklara çıkan birisi için bunu söylemek zordur ama ben hayatımda hiç fiziksel bir kavgaya karışmadım. Muhalifim evet. Sistemin getirdiğine bir soru işareti ile bakarım. Bence bütün sanatçıların da öyle bakması gerekir. Körü körüne muhaliflik de değil bu. Ezilenin, sıkıntıda olanın, haksızlığa uğrayanın yanında olmak... Ama birinci düstur şiddetsizlik olmalı. Gandi yöntemi diyebiliriz. Sanatla, fikir yoluyla sorunları çözmek.
Ahmet Kaya şarkısı söylemeye karar verdiğinizde, taraf olma ihtimalinden çekinmediniz mi mesela?
Ahmet abiyle Kardeş Türküler zamanında birlikte konser de vermiştik. Şahsen de tanışmıştım. Albümde Barış Manço da var Ahmet Kaya da. İkisi de bu ülkenin gerçeği ve ikisi de güzel. Ahmet Kaya’yla tamamen aynı mı düşünüyorum? Hayır, düşünmüyorum ama “Kum Gibi” şarkısının da tartışılacak bir tarafı yok mesela. Çok güzel bir şarkı var ortada, çok güzel şeyler anlatıyor. Ben onu söylerim. Ne Ahmet Kaya sevenlere yaranmak ne de sevmeyenleri karşıma almak gibi bir niyetim var.