Cumartesi "Tartıştık ama onu unutamadım"

"Tartıştık ama onu unutamadım"

14.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Tartıştık ama onu unutamadım"

Tartıştık ama onu unutamadım




İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna anlatıyor
"Reyhan hanımla Yalova'da bir arkadaşımı ziyaret ettiğim sırada tanıştım. Ben askerliğimi yapıyordum. Arkadaşımın evine ziyarete gitmiştim. Arkadaşımın eşi de Reyhan hanımın arkadaşıymış. Orada karşılaştık. Hatta münakaşa ettik. Reyhan hanım yaptığı bir tabloyu arkadaşına hediye etmiş. Tabii ben tablonun ona ait olduğunu bilmiyordum. Tabloyu duvarda görünce tenkit etmeye başladım. Reyhan hanım da eserini savundu. O karşılaşmadan sonra bir yıl görüşmedik. Ama karşılaşma yıldırım çarpmasını beraberinde getirmişti. Reyhan hanımı unutamadım ve bir yıl sonra Yalova'da tekrar karşılaşabilmek için konuyu arkadaşlarıma açtım. Arkadaşlarımız bizi bir araya getirdiler. Yalova-İstanbul arasında mektuplaşmaya başladık. O mektuplarda birbirimizin hayata bakışını, görüşlerini tanıma fırsatımız oldu. Reyhan hanımı İstanbul'a davet ettim. 1981'de Yıldız Parkı'ndaki Malta Köşkü'nde konuştuk. Parkın içinde yürürken de kendisine evlenmeyi düşündüğümü ifade ettim. Evlilik üzerine konuştuk. Yani evlenme teklifi orada oldu. Reyhan hanım da olumlu baktı ve 30 Nisan 1982'de evlendik."

Reyhan Gürtuna anlatıyor
"O gün kapıyı Müfit bey açınca yanlış geldiğimi zannettim. Hatta o zamanlar onu evli de zannettim. Müfit bey bıyıksızdı. Saçları kısacıktı ve daha kiloluydu. Müfit beyi bıyıksız olarak ilk ve son kez orada gördüm. Ama şunu söyleyeyim, bıyık ona çok yakışıyor. O karşılaşmada nezaketinden ve sesinden etkilendim.
Bir yıl sonra ikinci karşılaşmamızda bıyıklıydı. Tekrar aynı evde bir araya geldik. O zamanlar evlenmeye niyetim de yoktu. 10 yıl daha evlenmem diye düşünüyordum. Ama Müfit bey fikrimi değiştirdi. Malta Köşkü'nde bana şiir okumuş ve evlenme teklif etmişti."

Ali Müfit Gürtuna'nın mektubu
Sevgili Reyhan,
Bir iş seyahatim sebebiyle Ankara'da bulunduğum için mektubunuza birkaç günlük gecikmeyle cevap verebiliyorum.
Mektubunuzda ifade ettiğiniz hususlar ve hassasiyet gösterdiğiniz değerler, benim de iştirak ettiğim ve yıllar yılı savunduğum kavramlardır. Bu yaklaşımınız, aynı zamanda toplumumuzun yıllardır eksikliğini hissettiği ve hasret kaldığı ruh dinamizminin takdire şayan bir tezahürüdür. Daha sonra bu hususları, daha geniş görüşmekten memnuniyet duyacağım.
Görüşemediğimiz süre içerisinde çok düşündüm. Sizdeki ruh temizliğini, yüzünüzdeki asil güzelliği, bakışlarınızdaki çocuksu masumiyeti düşündüm. Yokluğunuzda sizi ne kadar aradığımı; beni derinden ne kadar etkilediğinizi, kalbimin derinliğinde hissettim. Hislerimin, yüreğimin alamayacağı şekilde gittikçe büyüdüğünü ve hücrelerime kadar yayıldığını görmek, inanın beni hem şaşırttı hem de çok sarstı. Üsküdar, Salacak'ta Boğaz'ı ve karşı kıyıları gören bir mekanda bu mektubumu yazıyorum. İki demli çay söylüyorum. Aslında söylediğim iki demli sükunet. Biri bana da, diğeri kimin için? Şaşırıyorum. Başladım, bitiremiyorum. Hayatımın en naif, ömrümün en güzel cümlelerini peş peşe dizmek istiyorum.
Dışarıda kar, beyaz bir gelinlik gibi İstanbul'u örtüyor. Ben de bir kar tanesi olsam, şebnem misali yanaklarınıza konsam istiyorum. Bu duygularla ürperen kalbimin derininden size ve bütün insanlığa dua ediyorum. Toprakta çiçek, yüreklerde sevgi, yüzlerde tebessüm hiç eksilmesin!
Sizi yüce Allah'a emanet ediyorum.
Müfit, Mart 1981

Not: Siz de uygun görürseniz 24 Mart Salı günü saat 15.00'te Yıldız Korusu Malta Köşkü'nde görüşmek ümidiyle.

Yazarlar