Cumartesi Türkiye'nin ilk moda yazarlarından biri

Türkiye'nin ilk moda yazarlarından biri

20.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Attilâ İlhan Demokrat İzmir gazetesinde çalışmaya başladığı dönemde moda ve magazin yazıları yazıyordu

Türkiyenin ilk moda yazarlarından biri

malphan@milliyet.com.tr Tamam, iki yıl önce kaybettiğimiz Attilâ İlhan'ın kasketi olsun, atkısı olsun, stil sahibi biri olduğunu anlamak güç değil. Ama oturup da insanların giyimini eleştireceğine ihtimal vermezdim.Öğrenir öğrenmez "Doğru mu bu?" diye sormak için İlhan'ın son asistanı Belgin Sarmaşık'ı aradım. "Doğru" dedi, "Attilâ İlhan 1960'ların başında Paris'ten döndüğü zaman yazacağı romanlarına konsantre olmak istiyormuş. Bu yüzden Demokrat İzmir gazetesindeki onu çok zorlamayacak bir serviste çalışmaya karar vermiş. Magazin şefi olmuş, ayrıca moda yazıları yazıyormuş." Attila İlhan her ne kadar işini hafif tutmak istese de bir süre sonra gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş. Maalesef Belgin Sarmaşık'ta da yok bu yazıların hiçbiri. Attilâ İlhan arşivine bunların küpürlerini katmamış. Milliyet İzmir Bürosu'ndan Banu Şen ve Mehmet Çalıkoğlu'nun yardımıyla bu küpurlardan birkaçına ulaşabildim. Çalıkoğlu bütün bir gün boyunca Demokrat İzmir'lerde İlhan'ın yazılarını tek tek aradı. Geçtiğimiz hafta TV8'de "Ve Moda" adlı moda programını yapan Nur Onur'la laflıyorduk. O söyledi. Türkiye'de ilk "Kim şık kim rüküş" köşesini kim hazırlamış biliyor musunuz? Attilâ İlhan. Köşesinin adı ise "Dedim Dedi" imiş. Ben çok şaşırdım buna. Nur Onur, Attilâ İlhan'la çalıştığı dönemde kendisi söylemiş bunu ona ve eklemiş: "Moda konusunu hiç hafife alma." Belgin Sarmaşık'ın söylediğine göre Attilâ İlhan pek alışveriş etmezmiş. Yıllarca aynı ceketleri, pantolonları ve gömlekleri giyermiş. En sevdiği renk neftiymiş. Perdesi bile bu renkteymiş. Bordo, hardal sarısı ve kahverenginin tonları da diğer sevdiği renkler arasındaymış. Lacivert ve griyi hiç sevmezmiş. Bizim siyasilerin bayıldığı iki renkli çizgili kravatları da asla takmazmış. Buradan gözüme girdi işte. Sarmaşık giyim konusunda İlhan'dan fikir alırmış: "Gözü çok iyiydi. Zaten çok üzerine gitmediği resim konusunda da yetenekliydi."Sarmaşık'a İlhan'ın giyim konusundaki bilgisinin Paris'te yaşamış olmasının getirdiği bir şey olup olmadığını sorduğumda "Hayır. Attilâ İlhan Parisli kadınları çok zevkli bulmazdı. 'Onlar hakkında niye böyle dediklerini de hiç anlamam' derdi" yanıtını verdi.Dediğim gibi Attilâ İlhan'ın moda yazıları yazması çok hoşuma gitti. Kim bilir, belki büyüyünce ben de Attilâ İlhan olurum. İlhan Parisli kadınları zevkli bulmazmış Bilmem hatırlar mısınız? Fatih Terim, Fiorentina'nın teknik direktörü olduğunun ikinci günü saçlarını geriye taramaya başlamıştı. Daha öncesinde saçlarını yana tarıyor (Türk erkekleri kellerini kapamak için kulağın hemen üstünden saçlarını alıp öteki yana yatırır ya, işte ondan!), jöle ya da briyantin kullanmıyordu. Şimdi ise saçları geriye taranıp jöleyle yapıştırılmış vaziyette. Fatih Terim'in saati Terim saati de sağ koluna takıyor. Genelde sağ koluna saat takanlar solaktır. Ama Fatih Terim solak değil. Bir de sağcıların eskiden beri saati sağ kola takma gibi bir eğilimi vardır. Peki Terim neden sağ koluna takıyor? Son günlerde televizyonda da kendisine rastladıysanız sağ eliyle yüzünü silmesi ve saati kameranın kadrajına sokması dikkatinizden kaçmamıştır. E bir de bildiğiniz gibi teknik direktörler maçı da daha çok sağ elleriyle yönlendirir. Buradan Terim'in saatini gösterme gibi bir çaba içerisinde olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz? Bilmiyorum, siz karar verin.Terim gömleğinin cebine de gözlüğünü yerleştirmiş. Siz ne yaparsınız? Gözlüğünüzü cebinize atarsınız, değil mi? Terim gözlüğün sapını gömlek cebinin dışına sarkıtmış. Bunu da İtalyanlardan öğrenmiş olabilir... Gelelim saat mevzuuna... Radikal Gazetesi Haber Koordinatörü Ertuğrul Mavioğlu'nun geçenlerde takım elbiseye ihtiyacı olmuş. Gazetedeki çocuklar da demişler ki "Dur abi biz ayarlayalım".Ertuğrul'u Ramsey'e yönlendirmişler. Soluğu Ramsey'de alan Ertuğrul'un önüne teker teker takım elbiseler çıkarılmış. Tezgahtar çocuk sayıyor:"Bu takımdan bakanlara veriyoruz. Bundan ise milletvekilleri ve orta düzey yöneticilere..."Ertuğrul diyor ki: "Bakanlara verdiklerini görsen, kumaşı bebek teni gibi yumuşacık."Tam o sırada mağazanın içinde birileri seslenmiş: "Bakanlara şu kadar takım elbise istiyorlar! Hazırlayın."Neyse, Ertuğrul oradan bütçesine uygun bir takım seçerek ayrılmış.Ama takımları statüye göre sınıflandırmaları ilginç değil mi? Yeni satış stratejisi politikacılar üzerinden yürütülüyor demek. Sınıf sınıf takımlar