Cumartesi Üç boyutlu heykel elbiseler

Üç boyutlu heykel elbiseler

14.03.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Elif Cığızoğlu moda dünyasının son dönemde en çok parlayan isimlerinden. Donna Karan’ın yanında staj yaptı, erkek koleksiyonu için tasarımlar hazırladı. Şimdi üç boyutlu heykellere benzettiği kıyafetleriyle ünlüleri giydiriyor

Üç boyutlu heykel elbiseler

Modayla ilgilenmeye ne zaman başladınız?
Annem ve babam mimar. Küçükken “Ben de mimar olacağım” diyordum. Ama üniversiteye hazırlanırken hangi mesleği seçeceğim konusunda kararsız kaldım. Aile dostumuz, tasarımcı Önder Küçükerman’a danıştım. Küçükerman o zaman Mimar Sinan Üniversitesi’nin dekanıydı. “Moda bölümü çok güzel, sevebilirsin” diyerek aklımı çeldi. Zaten ben ortaokulda ablamın, arkadaşlarımın stil danışmanıydım. Şunu giy, bunu giyme diye yönlendiriyordum onları. Ablama farklı kombinler hazırlayıp onun fotoğraflarını çekiyordum.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Giyim Tasarımı Bölümü’nü bitirdim. Ardından Amerika’da FIT’te (Fashion Institute of Technology) ve Paris American Fashion Academy’de moda tasarımı üzerine dersler aldım.

“Elbiselerin içindeki korseler vücudu toplar, ince gösterir”

Donna Karan’ın yanında staj yaptıktan sonra orada işe girmişsiniz. İki yıl boyunca markanın erkek koleksiyonunu hazırlayan tasarımcılardan biriymişsiniz. Şu anda yaptığınız tasarımlara bunun etkisi yansıyor mu?
Elbette. Sert formları, keskin hatları çok seviyorum. Feminenliğin içine biraz da maskülen bir hava katmanın gereğine inanıyorum. İleride yeniden bir erkek koleksiyonu tasarlayacağım. Kadınla kıyaslandığınızda erkeği giydirmek daha zor. Erkek koleksiyonlarını yenilerken ancak küçük detaylarla oynayabiliyorsunuz. Kadın pek çok şeyi kaldırabiliyor ama erkekte hemen çizgiyi aşabiliyorsunuz. Bu zorlayıcı yanını seviyorum.

Örneğin bir davette görüldüğünde “Bu Elif Cığızoğlu’nun tasarımı dedirten” nedir?
Benim kıyafetlerimin çıkıntıları, sert formları var. Biraz fütüristik tarzdalar. Her birinin içinde mutlaka gepiyer bulunuyor. Bu yüzden kıyafetlerim mum gibi duruyor.

Gepiyerin işlevi ne?
Eski dönem korseleri vardır ya, elbisenin içine bu korselerden dikiliyor. Vücudu topluyor. Kadını iki beden daraltıyor. Beli kalın olanın belini daha ince gösteriyor. Göğsü küçükse büyütüyor, büyükse küçültüyor. Kalçaları da küçültüyor. Askıya asıldığında elbisenin içinde bir beden varmış gibi duruyor. Elbise kendini bırakmıyor. Müşterilerimin Elif Cığızoğlu markasını tercih etmesinin en büyük nedenlerinden biri gepiyer.

Güzel görünmek için kısa süreli bir işkence çekiliyor yani. Korseyle saatlerce durmak zor olmalı.
Dik durmak, dik oturmak zorundasınız. Bütün gece bir kalıbın içerisinde duruyorsunuz. Korseye katlanıyorlar çünkü kadınlar bu elbiselerle görünmek istedikleri gibi görünüyor.

Türk kadını en çok neresini beğenmiyor?
Belinin kalın olmasını sevmiyor. Gepiyerle bu kusurunu örtmeye, belini ince göstermeye çalışıyoruz.

Sizin elbiselerinizin formları bozulursa tüm havası sönecek gibi. Nasıl muhafaza etmek gerekiyor?
Üzerinde çok ince işçilik var. Her parça elle tutturuluyor. Eve geldikten sonra “Şunu bir kenara atayım” diyebileceğiniz kıyafetlerden değiller. Nazik davranmanız, hemen asmanız gerekiyor. Diğer kıyafetler arasında fazla sıkışmaması önemli. Formları bozulmamalı. Çünkü benim tasarımlarımın büyük çoğunluğu üç boyutlu. Onlara üç boyutlu heykeller diyorum.

Renkler konusunda cesursunuz.
Canlı renkleri severim. Elim bir türlü siyaha gitmez. Turuncular, morlar, lilalar, kırmızılar, fıstık yeşilleri... Yaz koleksiyonunda turuncu ile somonu karıştırdım. Çok güzel oldu.

Genelde hangi kumaşlarla çalışırsınız?
İpek, ipek-saten, ipek-krep ve deri.

Yaz koleksiyonunuzda neler öne çıkıyor?
İpek şifon uzun elbiseler, ipek-saten mini kokteyl elbiseleri, kalem etekler, dar elbiselerle giyilebilen bolero şeklinde küçük ceketler.

Size ilham veren bir dönem var mı?
1930’lar ve 50’ler. Balon etekler, ince beller, eldivenler... Sahafları gezip o dönemlere ait dergiler, kitaplar alıyorum. Bir de Audrey Hepburn’ün stiline hayranım.


“Aşk-ı Memnu’da gördüler, günübirlik İstanbul’a gelip elbise diktirdiler”


“Aşk-ı Memnu”da oynayan Beren Saat ve Nebahat Çehre’in dizide giydiği kıyafetlerin birkaçı sizin imzanızı taşıyor. “Nebahat Çehre’nin elbisesinden istiyorum” diyerek kapınızı çalan oluyor mu?
Çook. Nebahat Çehre’nin geçenlerde giydiği saks mavisi gece elbisesinin ve Beren Saat’in giydiği turuncu elbisenin markamın bilinirliğinde büyük etkisi oldu. E-posta ile, telefonla tebrik ettiler. Dizide elbiselerimi gördükten sonra atlayıp günübirlik İstanbul’a gelenler, elbise siparişi verenler oldu.

Giydirdiğiniz ünlüler kimler?
Belçim Erdoğan, Bengü, Burcu Kara, Verda Penso, Aylin Tahincioğlu, Deniz Berdan, Etel Baler.
n Siz de sadece kendi kıyafetlerini giyen modacılardan mısınız?
Evet, kendi tasarımlarımı giyiyorum. Belli bir yerden sonra başka markalara ihtiyaç duymamaya başladım. Ama belki de bu ilk hevestir. Sonra tekrar başkalarının tasarımlarını giyebilirim. Örneğin Viktor&Rolf’u, Balenciaga’yı, Givenchy’i ve Balmain‘i...