Cumartesi Validenizin kızlık zarının son hali!

Validenizin kızlık zarının son hali!

22.07.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Validenizin kızlık zarının son hali

Kızlık zarlarımızın niçin bu kadar önemli olduğunu ve asırlardır pek çok şeyin neden onun üzerinde döndüğünü hala anlamış değilim. Bana sorsanız altı üstü bir uzantı. Ama bu sıradan uzantı bazen Önder Somerin formülü hâlâ keşfedilememiş içkisi sonucu kaybedilen, bazen yerli yerinde durduğu ispatlandığında altınlara tahvil edilen ve çoğu zaman da bir "gerdek gecesi telaşlı damat"ın elinde, anlayamadan "kaybettiğimiz" en değerli şeyimiz. Hatta bisiklete binerken bile heba olabilen bu nadide parçamız bakın insanlığın başına ne haller açmış. Onun uğruna seks ticareti yeni kazanç kapıları bulmuş, teknoloji sınırlarını zorlayıp bekaret kemerini keşfetmiş, kitaplara konu olmuş ve uğruna cinayetler işlenmiş. Ve hala işlenmekte. Sonuncusu, geçen hafta basından da takip ettiğiniz Ayşe gelinin olayı. Hani şu Barış Çolak isimli, aklı çüküne kaçmış oğlanın, bakire çıkmadı diye kızı öldürüp kendisinin de köprüden atladığı olay. Katilin intihar etmediği, ailesi tarafından saklandığı iddia ediliyor. Yaşıyorsa biraz beklesin onu kurtaracak bir kanun maddesi mutlaka çıkar. Şaşırdınız mı, niye? Yeni yasadan "Evlenme vaadiyle kızlık bozma"yı çıkartıp, "Reşit olmayan bir kıza tecavüz edip hamile bırakan sanığa" ve "Töre cinayetlerine" ceza indirimi uygulayan değerli yasa koyucularımız başımızda olduğu sürece hiç şaşırmamalısınız. Böylece bu kifayetsiz adamlar cinayetlerine devam edecek, bizim kızlık zarı son darbeyi de meclisimizden alarak ortalarda dolanıp duracak demektir. Hele "bakire çıkmama sonucu" soluğu hastanede alan yeni gelinin yaşadıkları ise ayrı bir trajedidir. Diyelim hayatınızdan onca erkek geçmiş veya dokuz çocuk doğurmuşsunuz, hatta hastalık nedeniyle bile olsa, ayaklarınızı sapan şeklinde açıp vajeninizi birinin yüzüne 30 santim kala "açmışsınız". Böyle yatarken çekingenlik duymayan kadın yoktur. Kaldı ki, elin adamı sizi hastaneye "ahlakınızı ispat" için götürmüşse! Şerefiniz bu muayene sonucuna bağlıysa. O amaçla "ellenen" bir genç kızın ruhunda fırtınalar kopar. Bu yüzden bu tür jinekolojik muayeneler kanunlarla yasaklanmalıdır. Kanımca Türk kadınının, AB ve dünya gözünde taşıdığı en büyük utanç da budur.Bekaret önemli midir? Bence bir tek, sizi başkalarıyla yatmakla suçlayan kocanızın, o hastane koridorunda onca insanın önünde, "bekaret raporunuzu" gözüne sokabildiğiniz anda önemlidir. Anlaşılan bekaretten kafalarımızı eğitmekle veya Batılı olmakla filan kurtulamayacağız. Tek çözüm Tanrının biz kadınlara acıyıp şu zarlarımızı bir mutasyonla dumura uğratması. Yani pul pul olup dökülürler inşallah...Uzun yıllar önce okuduğum Aziz Nesinin "Tatlı Bedüş"ünden bir alıntıyla bitirmek istiyorum bu konuyu. Aklımda kaldığı kadarıyla. Okuyanlar bilir, parasızlıktan bizar olmuş Anadolulu iki fakir genç vardır romanda. Bunlara biri der ki, "Önce zengin kızlar bulacaksınız, tercihen bakire olacaklar ve siz bu kızları iğfal edeceksiniz ki üzerinize kalsınlar." Bunun üzerine bizimkiler de yollara atarlar kendilerini. Sonunda üstü açık son model bir araba ile dolaşan iki güzel kızla tanışırlar. Derhal bir ev partisi düzenlenir ve kızlar davet edilir. Akşam olur, bakireler kapıda görünür. Yine tavsiye üzerine kızlara bol içki içirilecek ve bir an önce kendilerinden geçmeleri sağlanacaktır. Ama bizim iki salak kendileri komaya girer ve sızıp kalırlar. Ayıldıklarında anlaşılır ki kızlar zaten "o yolun yolcusudur"... Benim bu hikayede en güldüğüm yer çocuklardan birinin "kızlık"la ilgili cehaleti ve itirafı. "Ben" diyor, "söylemesi ayıp o güne kadar kızlık zarı nasıldır bilmem, üstelik kimseyi iğfal etmişliğim filan da yoktur." Bu noktada da erkeklere "acıyasım" geliyor iyi mi? Yazara e-mail Banka vs. gibi kurumlarımızda, kimlikle ilgili bilgilerinizin güvenilirliği açısından, "Annenizin kızlık soyadı" sorulur. Benim de her seferinde aklıma aynı hinlik gelir, için için gülerim: "Şimdiki durumla ilgili bir bilgi ister miydiniz acaba?" Bir Türk kadını olarak hayatımızı sürekli, "Ben kızken" ya da "Benim kızlığımda" diye başlayan o milatla tarif ettiğimizden, sonunda resmi dairelerimize bile sirayet ettiği aşikar. Böylece bizim belden aşağı -her daim değişen- ahvalimizin, resmi organlarımızca güvenlik kodu şeklinde kullanılmasına şaşmamalı.