Cumartesi “Vicdan geliştirilmedikçe yaralar kapanmaz”

“Vicdan geliştirilmedikçe yaralar kapanmaz”

23.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

İstanbul Caz Festivali’nin açılışında sahne alacak Türkiye’nin ilk kadın caz piyanisti Nilüfer Verdi, “Artık kadın erkek konuları rafa kalksa pek iyi olur ama erkekler hâlâ egemenliklerinden ödün vermek istemiyor” diyor.

“Vicdan geliştirilmedikçe yaralar kapanmaz”

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın bu yıl 25’incisini düzenlediği Caz Festivali, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası ile konuk sanatçıların açılış konseriyle salı akşamı başlıyor. Konuk sanatçılar arasında Türkiye’nin ilk kadın caz piyanisti Nilüfer Verdi de var. Verdi’yle festivali, caz müzikte kadın-erkek dengelerini konuştuk.

Haberin Devamı

- Caz Festivali 25 yaşında. Bir parçası olmak nasıl hissettiriyor?

Festivalin 25. yılının olması benim için ayrıca anlamlı; çünkü lise ikinci sınıfta İstanbul Festivali adı altında başlamış olan bu festivalde kalın bir kitapçık olan broşürleri bir sepet içinde Açık Hava Tiyatrosu’nda satmak ile görevliydim, bu işi gönüllü olarak yapıyorduk, uzun elbise giyme şartımız vardı. Benim görev aldığım Açık Hava Tiyatrosu’nda on gün üst üste Azerbaycan halk dansları, sonra Moskova dans gösterisi gibi gösteriler vardı. Aradan birkaç yıl geçti, bir davette Sayın Nejat Eczacıbaşı caz festivalinin başlayacağını ve Miles Davis’in sahne alacağını söyleyince heyecandan boynuna sarılmıştım. Bizler için çölde su bulmak kadar önemliydi. Kendisini rahmetle, saygı ve minnetle anıyorum. Vizyon sahibi olmak böyle bir şey, umarım Türkiye daha nice 25 senelerini kutlar festivalin.

Haberin Devamı

- Türkiye’nin ilk kadın caz piyanistisiniz. Bu unvanı taşımanın olumlu olumsuz tarafları neler oldu?

İlk olmanın bir avantajı oldu mu bilemiyorum. Bence mesleki bir başarı değil bu alanda ilk olmak; özel bir beceri gerektirmiyor caz piyanistliği, mesela ilk astronot olmak gibi bir şey değil; erkek fiziği ve becerisi gerektirmiyor sadece ilgi duymamış daha öncekiler, şarkıcı olmak her zaman daha büyük bir avantaj olmuş hepsi bu. Dezavantajı ise ilk yıllarımda “Hadi çal da görelim“ gibi saçma haller ile karşılaşırdım, artık bunlar söz konusu değil, kadın piyanistler bir ordu gibi geliyorlar arkamdan şükürler olsun ki.

“Erkekler ödün vermek istemiyor”

- Festival programında kadın sanatçıların niceliksel olarak daha az temsili söz konusu. Caz hâlâ erkek egemen bir alanda icra ediliyor diyebilir miyiz?

Artık bu yüzyılda kadın erkek konuları rafa kalksa pek iyi olur ama birbirinden korkan iki tür aslında. Erkekler hâlâ korku içindeki egemenliklerinden ödün vermek istemiyorlar. Maalesef söylediğiniz gerçek, daha dengeye oturması için zaman gerekiyor demek ki.

- İlk iki albümünüz “Mânâ” ve “İzhar”ı kadınlara adadınız. “Unutmayın” parçanız kadına yönelik şiddetle ilgili. Sizi bu alanda üretmeye iten duyguyu nasıl tanımlarsınız?

Haberin Devamı

“Unutmayın” şiddete, tacize, tecavüze uğramış kadınlar için yazılmış bir ağıt. Maalesef güçlünün güçsüze zulmü... Eğitim ile vicdan geliştirilmedikçe bu yaralar ne kapanır ne de son bulur. Ben eğitimli ve çağdaş bir ailenin çocuğu olmama rağmen aile içi ilişkilerimiz ve zaafiyetlerimizden dolayı 4 yaşında mağdur oldum. Baba koruyucu, anne besleyici dengeleri çok önemli. Aile dizimi ile neden, niçin sorularıma cevap bulabildim ve kendimi mümkün olduğunca şifalandırdım. Yaşam içinde suçlu suçsuz yok, olan var, neden niçin var, bunları anlayabilmek yaşama farklı bir pencereden bakmayı oğretiyor kişiye. Hepimizi göz yaşlarına boğan siyah yavru köpeğe bunu yapan da bir zaman bebekti, onu böyle canavarlaştıran nedenler ne olabilir? Ötekileştirmeden buna baksak derim, ceza elbette caydırıcı bir mekanizma, mutlaka olmalı ama esas nedenleri de halı altına süpürmemeliyiz diye düşünüyorum.

- Son dönemde genç kuşak caz müzisyenlerin yükselişine tanık oluyoruz. Takip ettiğiniz isimler var mı?

Haberin Devamı

Genç kuşak müzisyenler şahaneler, bayılıyorum hepsine, onlardan bir tanesi ile çalıyor olacağım, çok kabiliyetli pırıl pırıl gençler, hayranım hepsine, takip ediyorum müzisyenlerimizi, yolları açık olsun hepsinin.

“Vicdan geliştirilmedikçe yaralar kapanmaz”

“Caz isyan müziği, ağıtlarımız gibi”

Cazın bir isyan müziği olduğunu söylüyorsunuz. Diğer yandan Türkiye’de caz görece seçkin bir çevreyle sınırlı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alışkanlık diyelim, kulak alışık olduğu şey ise daha rahat ediyor... Bu kadar basit bence. Kulağı daha karmaşık müziğe alıştırırsan onu arar ama kapitalist sistemin dayattığı gibi uyuşturan ve salağa çeviren tek düze melodi, söz, ritme alıştırırsan daha zenginini beyin kabul etmez kolay kolay ve kaçar. Caz isyan müziği olarak çıktı, bizim ağıtlarımız gibi, ama evrensel müzik ile kaynaştı, biz bu konuda emekliyoruz hâlâ, “Knidost” albümüm de böyle bir proje, doğu-batı kaynaşması, içimizden geldiği gibi.