Cumartesi Yalnızca dil değil, hayatı da öğrendiler

Yalnızca dil değil, hayatı da öğrendiler

13.04.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

İngiltere’ye au-pair olarak giden genç kızlar, bu tecrübenin hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlattı

Yalnızca dil değil, hayatı da öğrendiler

Yalnızca dil değil, hayatı da öğrendiler

İngiltere’ye au-pair olarak giden genç kızlar, bu tecrübenin hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlattı

ŞÜKRAN PAKKAN

Kimi zaman "modern köleler" olarak adlandırıldılar, hem çalışıp hem öğrenim gördükleri sistemin içerisinde mağdur oldular, kimi zaman aldıkları eğitim ve yeni bir kültür öğrenmenin avantajıyla amaçlarına fazlasıyla ulaştılar...
Au-pairler; Britanya’nın Türk dadıları... Belirli bir ücret karşılığında çocuklarına bakmakla sorumlu oldukları ailenin yanında yaşamlarını sürdürürken bir yandan yabancı dil öğrenmekle başladıkları serüvenlerinde kendilerine yeni kapılar açmayı başardılar. Kimi iki yıllık vizesini en verimli şekilde değerlendirmeyi başardı, aileleriyle iyi ilişkiler kurarak yepyeni bir hayata adım attı, hatta işi ya da evliliği dolayısıyla İngiltere’de kalmaya karar verdi... Kimi de, Türkiye’ye dönerek kendisine iş imkanları yarattı.

Au-pair’lik nedir?
Au-pair ("o-per" diye okunur) part-time dadılık sistemine verilen isim. Yanında kalacağı ailenin çocuklarına haftada maksimum 30 saat bakıcılık yapan kızlar, aile yanında özel bir oda ile birlikte temel gereksinimlerini de karşılıyor. Haftada 50-60 sterlin cep harçlığı ödenen au-pair’ler, dil okullarına gidip İngilizcelerini geliştiriyorlar. Temel sorumlulukları ise bakımını üstlendiği çocukların ev ödevi, yemek, oyun gibi işlerinde yardımcılık. Au-pair vizesiyle en fazla iki yıl kalınabiliyor. Au-pair olabilmek için 18-27 yaş arası, bekar ve en az lise mezunu olmak gerekiyor.

Kendisini İngiltere’ye gönderen şirkette yönetici oldu
Menekşe Koç 1994 yılında au-pair olarak başladığı macerasını şimdi, onu İngiltere’ye gönderen acentenin yöneticiliğini yaparak sürdürüyor. Bir yıl boyunca Londra’da dört yaşında bir çocuğa bakarak iyi derecede İngilizce öğrenen Koç, İ.Ü. Klasik Filoloji Latin Dili ve Edebiyatı mezunu. Dönüşte eski acentesine açtığı bir "teşekkür telefonu" kariyer planını değiştirdi. Şu anda gençlerin İngiltere rüyasını gerçek yapmak için çalışıyor.
Koç meslekteki başarısını au-pair olarak çalışmasına bağlıyor. Au-pair adaylarına ilk uyarısı, "İngiliz ailenin bir ferdi olacaksınız, üçüncü çocukları değil" oluyor. Koç adaylarına Amerikalıların sevilen dizisi "Charles İş Başında"nın gerçekle ilgisi olmadığını da vurguluyor.
Koç, İngiltere’de dil öğrenmenin yanı sıra kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendiğini "Kendimi İngiltere’de tanıdım. Sorumluluğu, organizasyon yeteneğini, enerjimi ve beyin gücümü kullanmayı yabancı bir ülkede yalnız kalarak öğrendim" diye anlatıyor.

"Beş çocuk gözümü korkutmuştu ama sonra birbirimize alıştık"
Türkiye’de fotomodellik, program hostesliği ve yapımcı asistanlığı yaptıktan sonra kendi deyimiyle "cesur bir kararöla Londra’ya gitmeye karar veren Nazer Türe, iki buçuk yıllık au-pair’lik serüveninin ardından 26 yaşında İngiltere’nin en büyük şirketlerinden birinde yönetici olarak çalışmaya başladı.
İstanbul Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olan ve İngiltere’de medya ve halkla ilişkiler kurslarına katılan Türe, İngiltere’deki başarı öyküsünü anlattı:
• Yurtdışına gelme fikrini bir arkadaşım verdi. Öğrenci olarak gelmenin yollarını aradım ama bütçeme uygun bir program bulamadım. Başta çok karşı çıkan oldu. Ama çok fazla seçeneğim yoktu ve geleceğim için endişelenmeye başlamıştım. İngiltere’ye gelmek hayatımda bir dönüm noktasıdır.
• Acentem sayesinde, ailemi gitmeden ayrıntılarıyla tanıma fırsatı buldum. Tek sorun, bakmam gereken çocuk sayısının beş olmasıydı. Başta gözüm korkmuştu ama sanırım şans yardım etti. Birbirimizi çok sevdik. Ailem, eğitimimle ilgili her karara destek oldu. Okul masraflarımdan uçak biletlerime karar ekonomik destek verdiler.
• Problemlerimiz olmadı diyemem, tamamen ayrı bir kültür ve bize tamamen yabancı kalan bir yaşam stili. Sorun yaşamak kadar doğal bir şey yok, önemli olan anlayışla yaklaşabilmek.
• Yaklaşık bir yılım dolu dolu İngilizce öğrenmekle geçti. Ardından medya ve halkla ilişkiler okumaya karar verdim. Bununla birlikte, iş İngilizcesi, halkla ilişkiler gibi kurslara katıldım. Maalesef uygun bir okul bulmak maddi açıdan pek kolay değil çünkü Türkiye AB üyesi olmadığından bizlere okul ücretleri normalin birkaç katına mal oluyor.
• Sayısını hatırlayamadığım kadar şirkete özgeçmişimi gönderdim. Sonunda aylık bir kadın dergisi olan Woman’s Journal’dan olumlu cevap geldi. Bir ay staj yaptıktan sonra derginin moda editörlüğü bölümünde asistan olarak görev yaptım. İngiltere’ye sadece İngilizce öğrenmek için gelmedim, bu nedenle kendimi geliştirmek için elimden geleni yaptım, iş bulmanın zorluklarına da bu nedenle katlandım. Şimdi asistan olarak başladığım bir moda-halkla ilişkiler şirketinde basın ve araştırma yöneticisi olarak çalışıyorum.
• AB üyesi ülke vatandaşı olamamanın sıkıntısını çektim ve ekonomik anlamda ciddi olanaksızlar yaşadım. Herkesin 60 sterlin ödediği okula ben 600 sterlin ödedim.


Eğitim için gitti, evlendi
Yabancı dilini geliştirmek için İstanbul’u bırakıp gittiği Londra’da önce "ikinci ailem" dediği İngilizlerle bir buçuk yıl aynı evi paylaştı, sonra bir İspanyola aşık oldu ve hayatını Britanya adasında geçirmeye karar verdi. Şimdi profesyonel dadılık yapan Ayşegül Şamdanlı (29), çocuklardan arta kalan zamanında konser organizatörü olan eşiyle birlikte çalışıyor.
"Şansım ve aileyi önceden tanımam, İngiltere’deki hayatımı tümden değiştirmeye yetti" diyen Şamdanlı, düğün yeri olarak da İngiliz koruyucu ailesinin bahçesini seçti. Düğününde, İspanyol müziği eşliğinde yapılan Türk dansları İngilizleri hayran bırakmış. Eşiyle birlikte İngiltere ve Türkiye’de değişik müzik dallarında konserler düzenleyen ve sık sık İstanbul’a gelen Şamdanlı, farklı bir kültür merkezinde olmaktan son derece memnun. Yaşama çok farklı bir açıdan bakabilme yetisine İngiltere’de sahip olduğunu düşünüyor.




CUMARTESİ