Cumartesi Yaratıcı gençler için tasarım atölyesi kuruyor

Yaratıcı gençler için tasarım atölyesi kuruyor

24.02.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Esin Maraşlıoğlu genç tasarımcıları tekstil sektörüyle ve modayla buluşturacak: "Etraftan beslenirken, eğer onu aktaracak üretiminiz yoksa, o içinizde pislik olarak kalmayı sürdürüyor. Altı yıl içinde de çok doldum ve yeni proje üretmeye karar verdim. Gençlerle birlikte, beni daha çok heyecanlandıracak bir iş yapmak istedim"

Yaratıcı gençler için tasarım atölyesi kuruyor

axcum021.jpg 2001'de Show Off mağazasının kepenklerini indiren Maraşlıoğlu, modaya altı yıl aradan sonra yeni bir projeyle dönüyor. Rüyalarına bile giren, hakkında konuştuğunda gözlerini dolduran bir proje üstelik... Maraşlıoğlu, Levent Oto Sanayi Sitesi'nde açacağı atölyesi Designloft'ta genç tasarımcıları tekstil sektörüyle ve modayla buluşturacak. Bu projeyi konuşmak için buluşuyoruz Maraşlıoğlu ile. Teybi kapattığımızda ettiğimiz muhabbet çok daha hoş. Çünkü işi söz konusu olduğunda çok titiz davranıyor. Sadece ondan bahsetmek istiyor. Sınırları var, özel hayatıyla ilgili sorulardan rahatsız oluyor. Ne kızını ne özel hayatını ne de günlük yaşamını açıyor size. Esin Maraşlıoğlu pek çok kişi tarafından Show Off markasıyla tanındı. Ardından Cem Özer'le evliliğini konuşur olduk. Ona giydirdiği kat kat gömlekleri ve şalvarı da tabii... Son yıllarda ona magazin sayfalarında rastlıyoruz sadece. Katıldığı davetlerde kıyafetleriyle en çok o dikkat çekiyor. Sutyenini giysisinin sıradan bir aksesuvarıymış gibi kullanmasını, jean'inden çıkan g-string'ini hatırlayanlar olacaktır. Modayla çocuk yaşta bile iç içeydim. Babam tekstilciydi. 1980'lerin başında Hilton otelinde düzenlenen tekstil fuarlarında dolanırdım babamla birlikte. Bizim firmanın yaptığı penyeler, trikolar benim üzerimde denenirdi. Prova mankeni gibi çalışırdım. İlk kez 8 yaşımdayken babamın kataloğunda mankenlik yaptım. Kendimi bildim bileli giysilerin üzerine yorum yapar, kendimden bir şeyler katmaya çalışırdım. "Bu kazak iyi ama kolunu yırtmak istiyorum, sırtı çapraz olsa" derdim. Bu durum gençlik yıllarımda bende giysi hazırlama isteği uyandırdığı için, kişisel yorumlarımı kattığım birçok giysi hazırladım. Zaman içinde yakın çevremden tarzım için iltifat almaya başlayınca "Neden daha geniş kitlelere ulaşmayayım?" dedim ve kendi markamı yarattım. Ve altı yıl Show Off markasını yürüttüm. Modaya nasıl bulaştınız? Babam o dönemde felç geçirmişti. Hep hastanedeydim. İşe ayıracak zamanım yoktu. Ardından babamı kaybettim. Hani insanın hayatı sorgulama dönemi olur ya ona denk geldim. "Neredeyim, nereye gidiyorum?" derken, hayatımın muhasebesini yaparken işte de dur noktasına geldim. Modadan elinizi eteğinizi çekeli altı yıl olmuş. Size "Artık durmam gerek" dedirten neydi? Evet. Modaya 24 saatinizi vermeniz gerekiyor. Uyandığınız andan itibaren gözlem yapmalısınız. Dünyayı algılayış biçiminiz çok önemli. Etraftan öyle çok besleniyorsunuz ki, onu aktaracak üretiminiz yoksa, o içinizde pislik olarak kalmayı sürdürüyor. Birikiyor, birikiyor ve içiniz doluyor. Altı yıl içinde de çok doldum ve yeni bir proje üretmeye karar verdim. Gençlerle birlikte, beni daha çok heyecanlandıracak bir iş yapmak istedim. Artık kendi kendimi heyecanlandıramam çünkü. Moda tüm gününüzü ayırmanız gereken bir iş miydi sizin için? "Çok dişi bir proje" Designloft genç moda tasarımcılarını tekstil sektörüyle ve modayla buluşturmak için kurulan bir tasarım atölyesi. Türkiye'de tasarım atölyesi anlayışıyla çalışacak ilk kuruluş olacak. Kumaştan ipliğe, personelinden makinesine kadar gençlere altyapıyı sağlayacağız. Onlara üretme şansı vermenin yanı sıra Türk hazır giyim sektörüyle buluşmaları için de kendilerini gösterecek alanları yaratacağız, markalara ulaşmalarını sağlamaya çalışacağız. Eğitmenlerle ve konusunda uzman pek çok ünlü isimle çalışacağız. Bu kadar yılda edindiğim pek çok arkadaşım bu projenin içinde yer alacak. Kapımız sadece giysi tasarımcılarına değil, yaratıcı her insana açık. Ev tekstili, aksesuvar, lamba... Ayrıca atölyeye katılanlar Kanyon Alışveriş Merkezi'ndeki mağazamızda da tasarımlarını sergileyecek. Modaya Designloft projesiyle dönmenizdeki amaç neydi? İçimin bir tarafı çok istiyor açıkçası. Bu proje çok dişi bir proje. Her gün yeni şeyler doğurabilir. Siz de gençlerin verdiği enerjiyle tekrar bir koleksiyon hazırlarsınız belki. Adaylar moda eğitimi almış veya alıyor olmak zorunda değil. Yaş sınırımız yok. Kadın, erkek, dış giyim, iç giyim, mayo ve aksesuvar gibi farklı kategorilerde tasarım yapanlar kendi grupları içerisinde değerlendirilecek. Proje içinde yer almak isteyenlerin 15 parçalık 2007 yaz koleksiyonlarına ilişkin çizimleri ile birlikte, özgeçmişlerini bu ayın son haftasına kadar şahsen veya posta yoluyla projenin tüm iletişim çalışmalarını yürüten Mile İletişim'e iletmeleri gerekiyor. (Mile İletişim, Açelya Sok., Güzaltan Apt., No:2, D: 3 / Maçka) Atölyeye katılacakların sayısı şimdilik 10'la kısıtlı. Başvuru için ne yapmak gerekiyor? Mart ayında başvurular değerlendirilecek. Projede yer alması uygun bulunan gençler çalışmalarına atölye bünyesinde başlayacak. Martın üçüncü haftası provalar ve üretim çalışmaları gerçekleştirilecek. 1 Mayıs'ta ise projenin lansman etkinliği olarak "Designloft by Esin Maraşlıoğlu" defilesi düzenlenecek.Ayrıntılı bilgi için: www.designloftistanbul.com Proje tam olarak ne zaman ayaklarının üzerine duracak? "Estetik olarak çok takıntılıyım" Hayatımı yaşarken hep bir kamera gözünden kendime bakarım. Bir de estetik olarak çok takıntılıyım. Estetik olan şeyleri seviyorum. Ama görüyorsunuz, sizin için poz verirken olduğu gibi kamera karşısında hiç rahat değilim. Bir röportajınızda "Duş alırken bile poz veririm" demişsiniz. Neden duşta bile? Ruh halimi yansıtacak kıyafetleri bulmakta zorlanmadım. Yılların birikimiyle ortaya çıkan bir gardıroba sahip olmayı seviyorum. Eskiyle yeniyi, markayla marka olmayanı karıştırmak hoşuma gidiyor. Kıyafetlerimde tek tek bakıldığında farklı bir şey göremezsiniz. Yorum farkı vardır o kadar. Pantolon-ceket takımları bir askı gibi giymeyi hiç sevmem. Çünkü klişe giyim tarzı yaratıcılığı öldürür. Butiğinizin kapanmasının ardından gardırobunuzu nasıl "beslediniz"? Hiçbir şey için ne asla ne de mutlaka diyorum. Bir şeye ait olmak istersiniz, dibine kadar içine girer ve yaşarsınız. Ya da bir anda oradan uzaklaşmak istersiniz. İki evlilik yaptınız. Bundan sonra bir daha evlenmem gibi kararlı bir cümle kurar mısınız? "Alkış alma merakım vardı ama doydum" Kendime konsantre oldum. Kızıma, aileme, dostlarıma, hayatıma... Hem anne hem evlat hem sevgili hem dost hem işkadını olmaya kalkıştığınızda hepsinde yarım kalıyorsunuz aslında. Şimdi bakıyorum da modayla ilgilendiğim o yıllarda ciddi bir telaşa girmişim. Alkış alma, beğenilme duygusuna kanalize olmuşum. Alkış alma merakım vardı ama doydum. Benim karşıma çıkan durumları değil, durumların beni yönettiği bir dönemi yaşamışım farkında olmadan. Altı yılda neye konsantre oldunuz? Tasarım yapmak dahilerin işi. Dünyada 15-20 kişiye tasarımcı diyebilirim. Tasarımcı, bildiğimiz şeyleri çok daha yeni bir tarzla yorumlayan insandır. Tasarım yeni bir söz söylemek, yeni bir fonksiyona yol açmaktır. Mesela Philippe Starck benim için tasarımcıdır. Yaratıcılık doğuştan geliyor. Ben yaratıcı biriyim. Kendimi tasarımcı olarak tanımlamaktansa life style'ı olan biri olarak tanımlamayı tercih ederim. Yaşam dilim farklı diğerlerinden galiba. Benim gibi insanlar alternatif yaşam biçimleri sunar. İsminizin önüne modacı, tasarımcı gibi sıfatların koyulmasından rahatsızsınız. Ne densin istersiniz kendinize? Siz kendinizi ne olarak görüyorsunuz? Aslında hem bir lütuf hem de bir ceza. Çünkü sizi bir türlü huzurlu bırakmıyor. Hatta bazen sizi toplumun dışına itiyor. Başkaları gibi olmamak, dünyayı onların bakışının dışında görmek ve izlemek sizi bir başınıza bırakabiliyor. Mesela herkes izlediği filmin öyküsüne dalarken ben ışığı, kamera oyunlarını, kıyafetleri, trendleri takip ediyorum. Filmin konusuna giremeden bunları düşünüyorum. Bunları gözlemledikten sonra eğer üretim yapamazsam ruhum şişiyor. Böyle doğmak bir lütuf mu peki? Yaklaşık yedi yılda birkaç kez röportaj yaptım. Benimle röportaj yapmak isteyenleri reddettim. "Benim şu anda söyleyeceğim bir şey yok" dedim. Ortaya bir şey çıkarmadan, kendimde röportaj yapma hakkı görmedim. Magazinin de farklı bir algısı var. Kimseye telefon açıp "O öyle değil, böyle" de diyemem. Sosyal hayatımın magazin basını tarafından yorumlanması dışında, gündem yaratmak için özel bir gayretim olmadı. Bu röportajı yapmamızın nedeni yeni projeniz. Ama siz altı yıl önce işinizi bırakmış olsanız da hep gündemde kaldınız. Hemen hemen her gün bir gazetede fotoğrafınız var. Hoşunuza gidiyor mu bu? "Bu gece çıkıp da kendime bir baktırayım diye düşünmüyorum" Doğru, hiç pişti olmadım. Bu benim hayat duruşum. Günlük hayatımda korkak davranıp da "Dur ben bu gece çıkıp da kendime baktırayım" demiyorum. Sizin cesur dediğiniz şey bana o kadar olağan geliyor ki... Yurtdışındaki trendleri takip etmek için çok sık seyahat ediyorum. Farklı ülkelerde kendimi çok rahat hissediyorum. O ülkelerin dekoru içine kendimi koyduğumda hiç aykırı durmuyorum. Burada aykırı duruyorum. Kim ne der diye düşünerek yaşamıyorum ama. Türkiye'deki bir kadın için cesur bir duruşum olabilir. Arkadaşlarım da benimle aynı çizgide. Bizim dünyamızda bunlar aykırı değil, cesur değil. Hayata bakışımızın bir parçası sadece. Pek çok kişi gibi ben de kıyafetlerinizden dolayı sizi cesur buluyorum. Türkiye'de sadece iç çamaşırı olarak kullanılan sutyeni elbisenizin bir parçası gibi kullandınız. Jean'den çıkan g-string'i ilk kez sizin üzerinizde gördük. Magazin sayfalarının deyimiyle kimseyle "Pişti oldu" diye yazılmadı fotoğrafınız üzerine. Siz kendinizi cesur buluyor musunuz?