Cumartesi Yemek fotoğraflarını kitapta toplayacak

Yemek fotoğraflarını kitapta toplayacak

24.07.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Swissotel The Bosphorusun şefi Christopher Peach, yemek yapmakla kalmıyor, yaptığı yemeklerin fotoğraflarını da çekiyor. Dokuz yıldır yemek fotoğraflayan şef bu çalışmaları içeren bir kitap yapmak istiyor

Yemek fotoğraflarını kitapta toplayacak

axcum011.jpg Christopher Peach hem Swissotel The Bosphorus İstanbulun executive şefi hem de bir yemek fotoğrafçısı. Uzakdoğuda başladığı fotoğrafçılığı hobi edinen şef "Bir gün ciddi ciddi yemek fotoğrafçısı olmaya karar verirsem olaya daha sanatsal yaklaşırım. Sergi de açarım. Aslında yemek fotoğrafçılığında iyi para var" diyor. Yemek fotoğrafçılığı dışında saha hokeyi, kung fu, dalgıçlık gibi hobileri olan İngiliz asıllı şef Bahreyn doğumlu. Peach babasının yağ fabrikasında çalışması nedeniyle Bahreynden sonra Yeni Zelanda ve Dubaide yaşamış. İngilterede Hotel Chefs ve Bournemouth&Poole Collegedan mezun olan Peach, Güney Afrika, Çin, Hong-Kong, Dubai ve Mısırda şeflik yapmasının, babasının işi nedeniyle farklı ülkelerde yaşamasının yemek kültürünü geliştirdiğini söylüyor. Uzakdoğuda çalıştığım otelin executive şefi haftalık bir yemek dergisi için yazıyordu. Her hafta hazırladığı yemekler dergi için profesyonel fotoğrafçı tarafından çekiliyordu. Bu yemeklerin fotoğraf için nasıl hazırlandığı, çekim aşaması ve detayların önemi gibi şeyler ilgimi çekti. 1995te zevk için yemek fotoğrafları çekmeye başladım. Yemek fotoğrafçılığına nasıl başladınız? Bir kitapta bir araya getirmeyi düşünüyorum ama sergileyecek kadar yetenekli miyim bilmiyorum. Bir gün ciddi ciddi yemek fotoğrafçısı olmaya karar verirsem sanatsal yaklaşırım, sergi de açarım. Aslında bu işte iyi de para var. Bu fotoğrafları sergilemeyi düşünüyor musunuz? Jelatin ve yağ kullanarak yemeklerin daha taze görünmesini sağlıyoruz. Bazen yemeği boyayarak renklendiriyoruz. Yemekleri bir arada tutmak için aralarına kürdanlar yerleştiriyoruz. Yemek fotoğrafçılığında yemeklerin daha güzel görünmesi için nasıl hilelere başvuruyorsunuz? "Mutfakta çalışanlar vampirlere benziyor" Cruiser Line gemisinde şef olmuşsunuz. Gemide şef olmak zor muydu? Epey zordu. Haftanın yedi günü sabahları da akşamları da çalışıyorduk. 1200 kişi için üç öğün yemek yapıyorduk. Tonlarca malzemeyi bir arada alıp depolara yerleştiriyorduk. Ama su çok dalgalı olduğunda midesi bulananların olması en çok biz aşçıların işine yarıyordu çünkü kimsenin aklına yemek gelmiyordu. İlk olarak Queen Elisabeth II Son zamanlarda ayıramıyorum. Aşçılık çok yoğun bir meslek. Bu bir hayat biçimi. Şefler, aşçılar, mutfakta çalışanlar vampirlere benziyor. Çünkü gündüz içeri giriyoruz ve gece olana kadar da dışarı çıkamıyoruz. Hafta içi 12, hafta sonu 15 saat çalışıyoruz. Dalgıçlık, savunma sporları, saha hokeyi gibi hobileriniz var. Aşçılıktan zaman ayırabiliyor musunuz bunların hepsine? Tatil zamanında mutfağa giriyorum ama o gün işten geldiysem ve yarın da işe gideceksem kesinlikle mutfağa girmiyorum. Eşim hallediyor. Evde mutfağa girmiyorsunuzdur herhalde... Uzakdoğuya ilgim kung fu ile başladı. Güney Afrikada öğrendiğim bu sporu Çin ve Hong-Kongda sürdürmek istedim. Buradaki otellerden gelen teklifleri biraz da kung fu için kabul ettim. Çince biliyorsunuz, Uzakdoğu sporları yapıyorsunuz. Nedir bu Uzakdoğu merakı? Türkiye konum olarak öyle bir yerde ki Doğunun da Batının da lezzetlerini barındırıyor. Zaten Türk mutfağını ilginç kılan da tüm bu kültürlerin lezzetlerini içinde taşıması. Bu özellikleri nedeniyle Türk mutfağını çok seviyorum. Özellikle de kebaplarınızı ve zeytinyağlılarınızı. Biber dolma, taze fasulye, ezme, bakla ve kısır da bir harika. Türk mutfağını hakkında ne söyleyeceksiniz? Evet, biraz. Ama ağır olarak nitelendirilen yemekler genelde daha zengin yemeklerdir. Mesela hünkarbeğendi gibi. Bazı Türk yemekleri size ağır gelmiyor mu? Oteldeki düzenimi oturtuktan sonra Fethiyeye dalış yapmaya gideceğim. Boğaza dalmak da hiç fena olmazdı. Türkiyede dalmak istediğiniz bir yer var mı? "Elle yemek yemek güzel bir yolda çıplak ayakla yürümek gibidir" Yemeğe olan ilginin yükselmesine insanların seyahat yapmasındaki artış neden oldu. Başka bir ülkeye gidip onların kültürlerini ve yemeklerini görüyorsunuz. Geri döndüğünüzde bunu ülkenizdeki insanlarla paylaşıyorsunuz. Mesela ben köri soslu tavuğu ilk kez Taylandda gördüm ve öğrendim. Ülkeme döndüğümde bu yemeği arkadaşlarım için yaptım. Yemeğin dünyada yükselen bir trend olmasının nedeni ne? Beş yıldızlı otellere giderken "Kıyafetim uygun kaçar mı?", "Yeterince şık mıyım?" sorularıyla boğuşuyorlar. Ama otel restoranlarında müşteri, mönüde olmayan bir şeyi isteyince çalışan sayısının fazla olması nedeniyle diğer restoranlardan daha rahat cevap verebiliyorsunuz. İnsanlar otellerin restoranlarına girmeye neden çekiniyor? İngilizler bildikleri yemeği sipariş ederler. Yeni yemekler denemekten hoşlanmazlar. Fransızlar zaten en başından kendi yemeklerinin en iyisi olduğunu düşünür. Türkler de kendi yemeklerini seviyor. Ama yeni nesil, restoranlarda yemekten hoşlanıyor. Onlar için tabaklarındaki yemek pek de önemli değil. Mekana önem veriyorlar. Araplar yemeğe, lükse, paraya ve eğlenceye çok bağlılar. Çinliler ve Uzakdoğulular her şeyi yemeyi severler. Zaten Çinliler için bir atasözü vardır. Sandalye dışında dört ayaklı her şeyi yerler diye. Bu kadar çok ülkede şeflik yapmış biri olarak ulusları karşılaştırır mısınız? Hayır pek değil. Hem elle yemek yemek çok zevklidir. Eliniz temiz olduğu sürece tabii. Elle yemek yemek, güzel bir yolda herkes ayakkabıyla yürürken çıplak ayakla yürümek gibidir. Herkes senin çıplak ayaklarına bakıyor olabilir ama içlerinde o yolu en iyi hisseden ve ondan zevk alan aslında sensindir. eberkoz@milliyet.com.tr Arapların elle yemek yemeleri sizi şaşırtmış mıydı?