Dünya Araştırmasını mahalle bakkalına bırakan dâhi! Kendine 'solucan' dedi, haftalarca süt içti

Araştırmasını mahalle bakkalına bırakan dâhi! Kendine 'solucan' dedi, haftalarca süt içti

02.08.2023 - 06:33 | Son Güncellenme:

47 yaşına geldiğinde artık ailesinin evindeki çatı katından ayrılmanın vakti geldiği konusunda ikna oldu ve kendine yeni bir ev buldu. Ancak gut ve sarılık hastalığına yakalanmıştı. Ömrü boyunca tırnaklarını pembeye boyayan, haftalarca süt içen bu garip adamı ise kimse anlamıyordu. Bir müddet sonra tek başına yaşadığı evden de kovuldu. İşte araştırmasını mahalle bakkalına bırakan dâhinin duyanları hayrete düşüren hikâyesi.

Araştırmasını mahalle bakkalına bırakan dâhi Kendine solucan dedi, haftalarca süt içti

Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - İnsanlık adına katkı sağlayan bilim insanlarının adları sadece yaşadıkları dönemle sınırlı değil. Yaptıkları buluşlarla adını tarihe yazdıran ve hem yaşadıkları dönemde hem de gelecekte saygıyla anılan bu isimler arasında elbette bazı istisnalar da yer alıyor. Bu kişilerden biri de İngiliz elektrik mühendisi, fizikçi ve matematikçi Oliver Heaviside. İşte tuhaf ve kendine has davranışlarıyla yaşadığı dönemde çoğu zaman yadırganan ancak insanlığa sunduğu katkıyla bugün dahi hatırlanan Heaviside'ın duyanları hayrete düşüren hikâyesi.

Haberin Devamı

Araştırmasını mahalle bakkalına bırakan dâhi Kendine solucan dedi, haftalarca süt içti

Oliver Heaviside, 1850 yılında İngiltere'nin Camden Town bölgesinde dünyaya geldi. Çocukken yakalandığı bir hastalık yüzünden işitme kaybı yaşamasının sıkıntısını ömrü boyunca yaşadı. Okulda yaşıtlarıyla anlaşamadığı için zamanla içine kapandı ve sessizleşti. Yaşadığı bu hastalığa rağmen okul hayatında oldukça başarılı olan hatta yapılan sınavlarda çeşitli dereceler alan Heaviside, 16 yaşına geldiğinde kendiyle ilgili önemli bir karar aldı.

Aslında okulda çok başarılıydı ancak akademi pek de ona göre değildi. Bu yüzden okulu bıraktı ve her şeyi kendi öğrenmeye karar verdi. Önce Mors alfabesini, beraberinde Almanca ve Dancayı öğrendi çünkü kariyer planı bir telgrafçı olmaktı. Üstelik tüm bunları başaracaktı. Önce Danimarka'ya gitti ardından yeniden İngiltere'ye döndü ve mesleğine devam etti. Fakat bu durum çok da uzun sürmedi.

Haberin Devamı

HAYATINI TEPEDEN TIRNAĞA DEĞİŞTİRMEYE KARAR VERDİ

Mesleğini icra ederken bir yandan da kişisel ilgisi olan elektriğe olan merakını diri tutan Heaviside, bir telgraf hattındaki kesin hasarı matematiksel formüllerle belirleyen bir sistem geliştirdi. Bu, o yıllarda telgraf haberleşme sistemi için yapılmış büyük bir buluştu. Geniş yankı uyandıran buluşu için istediği fiyatı vermeyen şirketinden 24 yaşında emekli olarak ayrıldı. Heaviside, buluşunun hak ettiği değeri görmediğini anladığında Londra'daki evine geri döndü ve orada çatı katında kendine bir yaşam alanı kurarak daha da içine kapandı. Hayatını tepeden tırnağa değiştirmeye karar veren Heaviside, kişisel araştırmalarına öncelik verdi ve vaktinin tamamını elektrik alanında harcamaya başladı.

Heaviside, İskoç matematikçi James Clerk Maxwell‘in 'Elektrik ve Manyetizma Üzerine İnceleme' adlı eserini detaylıca inceledi ve Maxwell’in elektrikli ve manyetik alanların davranışını açıkladığı yirmi denklemi dörde indirdi. Onun bu yaptığı çalışma aslında Maxwell'in denklemlerini daha anlaşılır bir hale getirmişti.

Einstein, Maxwell’i "Newton’dan sonraki en büyük fizikçi" olarak nitelendirmişti ve onun denklemlerini anlaşılır kılan aslında Oliver Heaviside’ın çalışmalarıydı. Fakat bunun çok az kişi farkındaydı.

Yaptığı hiçbir buluşu gerçekten tanınmak için yapmayan, her geçen yıl giderek daha da içine kapanan Heaviside neredeyse 30 yıl boyunca yalnızca yürüyüş yapmak için odasından çıktı. Önce Maxwell'in çalışmalarını sadeleştiren sonrasında 'Kalkülüs hesabı'nı geliştiren Heaviside, telgraf haberleşme sistemindeki sorunlar için de bir dizi çözüm buldu.

Haberin Devamı

TIRNAKLARINI PEMBEYE BOYADI

47 yaşına geldiğinde artık ailesinin evindeki çatı katı odasından ayrılmanın vakti geldiği konusunda ikna oldu ve kendine yeni bir ev buldu. Ancak gut ve sarılık hastalığına yakalandı. Çok az kişinin onu gerçekten anlaması ve geri kalan insanların onu dışladığı bir gerçekti. Tek başına yaşadığı evinden komşuları onu dışladığı için ayrıldı ve erkek kardeşine yakın bir yerlere taşındı.

Heaviside, kendisiyle pek de barışık değildi. Ailesine yazdığı mektupların sonunda kendisinden 'solucan' diye bahsederdi hatta imzası solucan anlamına geliyordu. Ancak ondaki tek gariplik bu değildi. Bir gün evindeki tüm eşyaları atıp duvarlarını granit bloklarla kaplamış, yatak ve koltuğunu da granit bir malzemeden yapmıştı. Tüm bu tuhaf davranışları yetmemiş ömrü boyunca tırnaklarını pembeye boyamış, günlerce hatta haftalarca yalnızca sütle beslenmişti.

Haberin Devamı

Araştırmasını mahalle bakkalına bırakan dâhi Kendine solucan dedi, haftalarca süt içti

ARAŞTIRMALARINI MAHALLEDEKİ BAKKALA BIRAKTI

Yaptığı çalışmalarla o yıllarda tanınmaya başlayan Heaviside, birileri onu tanıdıkça daha da içine kapanmış, yaptığı tüm çalışmaları gizliden gizliye yazmış, birine mektup gönderecekse kendi adını kullanmamış hatta yetmemiş birlikte iş yaptığı 'Electrician' adı dergiye yazılarını bile oldukça tuhaf yollarla göndermişti. Yaptığı araştırmaları dosyalayıp mahallesindeki bakkala bırakan Heaviside kimseyle iletişim kurmamak için belki de kimsenin aklına gelmeyecek yöntemler buldu.

Takvimler 1902 yılını gösterdiğinde 'Encyclopaedia Britannica' için yazdığı bir maddede, dünya atmosferinde telsiz dalgalarının yerküre eğimini izlemesine olanak veren bir iletken katmanın varlığını öngördü. Bu çalışmanın sonunda da bu alana onun anısına 'Heaviside katmanı' adı verildi.

Öldükten sonra bile buluşları hâlâ konuşulan Oliver Heaviside, çok az kişi tarafından kıymeti bilinen ve iletişim kurabilmek için çabalanması gereken biriydi. Yaşadığı işitme sorunu, iletişim kurmaktan yana olmayan tavırları ve tek kişilik hayatındaki pek de sıradan olmayan tercihleri onu diğer bilim insanlarıyla kıyaslandığında benzersiz yapmaya yetti.