Ege Aydınlanma abidesi: Milli Kütüphane

Aydınlanma abidesi: Milli Kütüphane

17.10.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Aydınlanma abidesi: Milli Kütüphane

İzmirli ünlü edebiyatçı Halit Ziya, 14 Ekim 1890da Hizmet gazetesine yazdığı "İzmirin Hali ve İstikbali" başlıklı yazısında şöyle diyordu:"Bir şehrin başlıca şan ve şerefini artıracak tesisler müzehaneler ve kütüphanelerdir."Yazının yazıldığı tarihlerde İzmirde vakıf olarak kurulmuş birçok kütüphane vardı. 1879 tarihli vilayet salnamesi Hisar, Şadırvan ve Müftü camilerindeki kütüphanelerin varlığını anlatıyordu. Ayrıca, İzmir Rumlarına ait Evangelik Mektebinde 15 bin, Fransız Propaganda Okulunda da 10 bin ciltlik kütüphaneler bulunuyordu. Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla yenilenen Milli Kütüphane, kentin gurur duyacağı bir biçime bürünerek, 7 Ekimde okuyuculara kapılarını açtı. Yirmi yılı aşkın süredir çalıştığım, ancak yıpranmışlığına üzüldüğüm bilim ve kültür abidesi yapının yeni hali, beni çok duygulandırdı. Bir tarihçi olarak bu mekanın doğuş öyküsünü hatırlamama vesile oldu. Halit Ziya buna rağmen İzmirde "umumi kütüphane" bulunmadığını ve halkın yararlanamadığını ifade ediyordu. Yaklaşık aynı dönemde Nusret Hilmi isminde bir aydın, Ahenk gazetesinde umumi kütüphanelerin önemini yazıyor, hatta işlevini mekteplerle eş tutuyordu. Nusret Hilmi, İzmirde bir kütüphane kurulmasını önererek, hayırseverlere çağrıda bulunuyordu. Bu çağrıdan kısa bir süre sonra 1895te, Sarı Kışla civarında Osmanlı Kütüphanesi adıyla kütüphane kurulmuştu. Ancak uzun ömürlü olamamıştı. Osmanlı kütüphanesi İzmirde kütüphane kurma konusunda ciddi girişimler 1908den sonra gündeme gelmişti. Yusuf Rıza Efendinin Darül - İrfan Mektebinin müdürü Giritli Ali Refet Efendi, Askerî Kıraathanenin yanında okuma evi açmıştı. Burası Milli Kütüphanenin ilk adımı olarak değerlendirilmektedir. Bu kütüphane kısa sürede İzmirli aydınların ilgisini çekmişti. Masrafları karşılanamadığı için bir müddet sonra Eşrefpaşa semtine taşınmıştı. Merkezden uzaklaşıp okuyucu sayısı azalınca kapanmak zorunda kalmıştı. Buraya ait kitaplar daha sonra Milli Kütüphane tarafından satın alınmıştı.1908de II. Meşrutiyetin ilanı eğitim, bilim ve kültür alanında da önemli canlanma yaşanmasına neden oldu. İzmirin umumi kütüphane sorununu yeniden gündeme getirdi. Okuma evi... Bu dönemde Türk milliyetçiliği siyasal bir düşünce olarak ortaya çıkmıştı. İzmirdeki Türk gençlerinin eğitim seviyesi gayrimüslim cemaatlerin gençlerine nazaran düşüktü. Türk gençlerinin kütüphane aracılığıyla eğitilmesi, milliyetçi düşüncelere sahip olması ve toplumun kalkınması arzulanıyordu.Bu doğrultudaki ilk adımı 1910 yılında avukat Kadızade İbrahim Refik Bey atmış, varlıklı İzmirli ailelerin katılmasıyla Heyet - i Tesisiyeyi kurmuştu. Kütüphanenin kuruluşunu hızlandırmak için dönemin etkili siyasi organı İttihat ve Terakki Fırkası devreye girmiş, İzmirdeki sorumlusu Küçük Talat (Muşkara) görev üstlenerek Milli Kütüphane ve Teşvik-i Maarif Encümenini kurmuştu.Encümende İzmirin kültür ve eğitim hayatının önemli isimleri yer almıştı. Encümen süratli çalışamayınca Talat Beyin çabalarıyla yeni yapılanmaya gidildi ve Mahmut Celal (Saygun) Bey görevlendirildi. 1912de Celal Beyin oluşturduğu "Milli Kütüphane Encümeni" aktif bir çalışma içine girmişti. Bir yandan kütüphane için yer hazırlanıyordu. Öte yandan kütüphane zenginleştirilmeye çalışılıyordu. Kampanyalarla kitap toplanıyordu. Kütüphanenin bina sorunu İttihat ve Terakki Fırkasının girişimleriyle çözüldü. I. Beylerde Salepçizade Yahya Paşanın konağı kiralandı. Konağın selamlık kısmı kütüphaneye tahsis edilmişti. Düzenlemelerden sonra 6 Temmuz 1912de Türkiyenin milli unvanlı ilk kütüphanesi İzmirli okuyuculara kapılarını açmıştı. İttihatçılar, kütüphaneyi aydınlanmanın en önemli aracı olarak görüyordu. Milli kalkınmanın aydınlanma sayesinde olacağına inandıklarından, imparatorluğun en kozmopolit bölgesinde böyle bir girişimi gerçekleştiriyorlardı. 1912de hizmete girdi Milli Kütüphanenin ekonomik açıdan kendi ayakları üzerinde durabilmesi için, İzmirli hayırseverlerin destekleriyle konağın karşısındaki boş arsada 400 koltuklu ahşap Milli Sinema inşa edilmişti. Sinema, ilgiyle karşılanmış, geliri kütüphaneye devredilmişti. Kütüphaneye 1912deki açılışından İzmirin 1922deki işgaline kadar süreçte İttihat Terakki ve Vilayet, büyük destek vermişti. Kütüphanenin gelişmesi ve bina sorununun çözülmesi için, eski hapishane civarında arazi tahsis etmişti. 1915te kütüphaneye gelir sağlayacak sinema ve patinaj salonlarının inşasına başlanır. Ancak savaşlar döneminin bunalımları ve ardından işgal yılları projeyi sekteye uğratmıştı. Kurtuluştan sonra sinemanın inşaatına öncelik verildi. Milli Sinema ve Tiyatrosu 1926 yılında tamamlanarak, İpekçi kardeşler tarafından Elhamra adıyla işletilmeye başlanır. Milli Sinema da kuruldu Sinemanın geliriyle kütüphanenin inşasına başlanmış ve 1933 yılında tamamlanmıştı. Sermet Tahsinin imzasını taşıyan neo - klasik tarzdaki binanın açılış töreni, Cumhuriyetin 10uncu yılına denk getirilerek, 29 Ekim 1933te gerçekleştirilmişti. Gazi, çok beğendiği ve İzmir seyahatlerinde ziyaret ettiği Milli Kütüphanenin gelişmesi için, basılan tüm eserlerin buraya gönderilmesi emretmiş ve kütüphanenin zenginleşmesine ön ayak olmuştu. 1939da milli unvanı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanan kütüphane, kuruluşundan bu yana İzmirin ve Türkiyenin aydınlanmasında üstlendiği görevi günümüzde de sürdürmektedir. ege@milliyet.com.tr Gazi çok beğenmişti

Yazarlar