Ege Dolmakalem gibi olmak....

Dolmakalem gibi olmak....

08.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Dolmakalem gibi olmak....

* * * Aradan geçen yıllara rağmen, bitmedi bu dolmakalem sevdâsı bende. Aksine yeni dolmakalem dostları edindim, sohbetlerine katıldım. Bir yazımda, dolmakalem kullanmak, "dolmakalem"e sahip olmaktan daha fazlasıdır" diye yazdığımı hatırlıyorum; Gerçekten de öyledir... Geçen zaman, bir dolmakalem sahibi olmanın, dolmakalemi taşıyabilmeye yetmediğini öğretti bana. "Dolmakalemin hakkını vermek, paranın satın alamadığı birşeydir" derken, bildiklerimi, gördüklerimi ve duyduklarımı saklı tutmayı tercih ediyorum. Kapağının açılmasından, tekrar ceketin iç cebine yerleştirilmesine kadar bir sembolizması vardır. Ritüel'in gölgesinde bir çift kol düğmesi, bir de beyaz yaka mendili gizlidir. Bazen iyi soğutulmuş bir kadeh beyaz şarap, bazen küçük bir napoliten kaçamak... Kâh acemaşirân, kâh bir nefeslik lavanda... Tekrar yazalım; "Gibi olmama hali"ni anlatır. Anonim değildir dolmakalem; kişiye özeldir. Popülist değildir; özgündür, buram buram bireysellik kokar. "Nev'i şahsına münhasır" olmak, işte böyle bir şeydir. Biraz da mükemmeliyetçi adamların harcıdır. Tarif ortada... Kaç kişiye şöyle dönüp de "dolmakalem gibi adam" diyebiliyorsunuz ? Malûm; Hem de bakkamağacından... Ne gariptir, her ele yakışmıyor işte.. ege@milliyet.com.tr Gönül verenler için, mürekkebin rengi bile kişiye özeldir. Dolmakalemdeki marka tutkusu, spor malzemelerindeki düzeysiz göz rekabeti gibi değildir. Vitrinlerde, sizi kendine alıştıran babadan kalma ismi ararken, aslında bir yaşama biçimini satın alırsınız. Sıradan kalemlere benzemez; "tükenir." İlgi ister, sabır ister, yenilenmek ve tazelenmek ister... Tedbirli değilseniz yarı yolda bırakır. Kaldırıp atamazsınız; aynı kaliteyle hizmet edebilmesi için, özenle temizlenmesi gerekir; sahibinin de içi dışı bir olmalıdır. Vefa ister. Enerjiniz, duygularınız, heyecanınız, en önemlisi kişiliğiniz, parmaklarınızın arasından usul usul kağıda akar. Ya sıradan bir mürekkep lekesi, ya da estetik bir milât... Umutlar da, pişmanlıklar da, zaferler de onun ucundadır; ya düğümlenir ya da çözülür. Bazen şiir olur, bazen sözleşme. Bazen kınama, bazen ilan - ı aşk. Bazen nota, bazen yazı. Bazen dâvet, bazen vedâ mektubu... Pek müsvedde de yapılmaz dolmakalemle. Hemen herşeyi sonuca bağlarsınız. Evlenirsiniz, ayrılırsınız. Borçlanırsınız, istifa edersiniz. Umutlu teşebbüslere besmele çekip başlarken, parmaklarınızın arasındaki dosttur dolmakalem. Teslimiyetlere set çekerken isyankâr ruhunuzdan bir parça. Bazen de, istemeye istemeye yazılıp çizilenlerin iki keskin zekâya bedel bir kör şahidi... El yazısı olur; imza olur... Bir kez yazılıp çizildikten sonra artık pek geriye dönüş de mümkün değildir. Ciddiyetinden hiç taviz vermez. Onunla hemhâl olmak, "kurşunkalem mutabakatı"na benzemez.