Ege İzmir’de seçim öncesi eksen kayması mı var?

İzmir’de seçim öncesi eksen kayması mı var?

03.01.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

Genel seçim havasının ısınmaya başlamasıyla birlikte, bazı sanayiciler, ‘yatırım açlığı’yla hükümete yönelik ‘sıcak’ mesajlar verdi. Bu, iş aleminde çift cepheli bir görünüm yarattı

İzmir’de seçim öncesi eksen kayması mı var

Erol Yaraş: Yeni yıla başladık. 2011 göründüğü kadarıyla Türkiye açısından hareketli olacak. Genel Seçim Türkiye’deki birçok dengeyi bu süreçte yerinden oynatacak. Başta ekonomi olmak siyasi ve sosyal alanda farklı senaryolar da konuşulacak.
Bizim için önemli tarafı; İzmir ve Ege Bölgesi nasıl bir yıl geçirecek?
Türkiye’nin siyasetinde Ankara İzmir ve İstanbul çıkardıkları milletvekili sayısıyla meclisin belkemiğini oluşturduğu için farklı merak yaratıyor. Onun için İzmir’de listeler savaşı olacak. Her türlü dosya havada uçuşacak.Ne yazık ki; Türkiye’de siyaset dendiğinde kişilerin yıpratılma politikaları yaşanıyor. İnsan siyasette kendini her ne kadar temiz görse de karalamalardan korkuyor.
Özetle; Türk insanı yaşamı boyunca topluma kendisinin dürüst ve namuslu olduğunu ispat etmek zorunda kalıyor. Örneğin; bir işe girerken savcılıktan temiz kağıdı, askerlikten terhis kağıdı isteniyor. Maalesef bizim insanımız, topluma kendisinin ne kadar namuslu ve dürüst olduğunu ispat etmekle yaşıyor, onun için 2011 hareketli bir yıl olacak...
Erdal İzgi: 2011 seçim yılı. Bu yüzden her türlü varyasyon, aktivite, yatırım hepsini yaşayıp göreceğiz ve bence Ak Parti İzmir’e çok büyük ağırlık verecek, çok yüklenecek.
Özellikle yeni oluşan il yönetimi, İzmir’de ana sanayinin yanı sıra yan sanayi kesimini de etkilemeye çalışacak, yatırımlarını buraya kaydırdığının, kent ekonomisinin canlandırılacağı işaretini verecek.
Dikkat ederseniz son günlerde İzmir’deki sanayi kesiminde de hızlı eksen kaymasına tanık oluyoruz. Bir takım kişiler çıkıp, şaşırtan mesajları açıkça veriyorlar.
E.Y: Tabi, bahsettiğin konudaki “Laikler de kendilerine bir deli yürek bulurlar” cümlesi bana ağır bir cümle geldi. Bu tür tanımlamalar toplumu bölen tanımlamalardır.
E.İ: Tahrik unsuru olduğu kadar teşvik de olabilir.
E.Y: Bence İzmir bunu bölücülük olarak gördü.
Hamdi Türkmen: ESİAD’ı kastediyorsunuz, herhalde. Erdal’a katılıyorum. Değişik bir hava ve eksen kayması var. Her ne kadar İzmir’de bazı kesimler sayın Sıtkı Şükürer’i alkışlasalar da; şunu hatırlatırım geçtiğimiz aylarda Ertuğrul Özkök’ün de katıldığı bir toplantı yapılmıştı.
ESİAD Başkanı’nın oradaki söylemleriyle bugünkü söylemleri arasında inanılmaz bir fark var. Ne değişti birkaç ayda Türkiye’de ve İzmir’de? İki konuşma arasında dağlar kadar anlam farkı var ve Erdal’ın da dediği gibi bir eksen kayması yaşanıyor.
Hükümet, İzmir’deki icraatlarıyla sanayicileri etkilediyse ve doğru ekonomik kararlarla doğru yaptıklarına inanıyorlarsa benim söyleyecek lafım yok. Ama bunu gevelemeden net bir şekilde ortaya koymaları lazım.
E.Y: Aynı sanayici değil mi Manisa’nın teşvik bölgesinde olup da İzmir’in olmamasından şikayet eden?
H.T: ESİAD’ın buradaki çıkışı ekonomik olmaktan çok siyasi. Ne ile ilgili? Kürt sorunu, terör, açılım ve laiklikle ilgili. Söylemler bu dört ana noktada toplanmış. Bu dört ana konudaki ESİAD başkanının önceki ve bugünkü görüşünde çok değişim var.
Demek ki; ESİAD da belirli bir eksen kaymasının içine girmiş.

Sanayicilerde eksen kayması var
E.İ: Tezi ortaya koyduğuma göre, gerekçe göstermem lazım. İzmirli sanayici, yatırıma acıkmış ve hevesi çok fazla. Bir an önce birşeyler yapma ve kazanma arzusu içerisinde. Bu çıkıştan sonra dikkat ederseniz Ege Bölgesi Sanayi Odası içerisinde de birtakım dalgalanmalar oldu.
Bugün EBSO yönetimi ve meclisi çift cepheli görünüme girdi. Görünen o ki, İzmir’deki sanayici hızla iktidara yönelik eksen kayması içerisine girecektir. Bu tez hayali senaryo olabilir ama, konuyu iyi iyi analiz etmek gerekli.
E.Y: Yani, İzmirli sanayici iktidara destek verecek yöne mi girdi?
E.İ: Hamdi’nin söylediğine katılıyorum, bu iş artık ekonomik oldu. Ekonomik özgürlük olmadan siyasi özgürlük olmazmış.
E.Y: Peki, Türkiye’deki ekonomi politikalarının üretime ve istihdama yönelik olduğunu mu düşünüyorsun?
H.T: 2009’a göre 2010’da sanayinin kapasite kullanımı önemli ölçüde arttı. 2007-2008’i yakalamıyor ama ciddi bir artış var. Bu demektir ki; sanayi kesimi kapasite kullanımı olarak yüzde 75’leri bulmuş, bu trend artarak devam ediyor.
Bir neden bu olabilir ama bir neden de; ESİAD Başkanı’nın görevi bırakmak üzereyken daha önceki söylemlerinin tersine bugünkü iktidara biraz da hoş görünme nedeniyle olabilir.
E.İ: ESİAD Başkanı şahsi olarak birşey söylüyor fakat burası bir tüzel kişilik.
İçeriden başkana sen haksızsın diyen var mı?
E.Y: Var, İstişare Kurulu Başkanı Deniz Taner, bir açıklama yaptı; “Bu, başkanın kişisel görüşüdür” dedi.
E.İ: İktidar İzmir’e bu kadar yüklenecek iken bir de karşı tarafa bakmak lazım.
CHP’de, MHP’de ve diğerlerinde bir hareket görebiliyor musunuz?
MHP zaten ciddi bir durgunluk içerisinde. CHP’ye baktığınızda bu hafta içerisinde Erol çok güzel ortaya koydu, İzmir’e yönelik bir internet siteleri bile yok. Dolayısıyla CHP İzmir’de ne yapmış? 2009’da bir danışma kurulu toplantısı yapmış ve aradan 16 ay geçmiş. Ne kurul var, ne o tarihte ortaya konan politikaların biri gerçekleşmiş... Hani kurul çalışmaları, hani çeşitli kesimlere yönelik hareketler?
Bakın; Sayın Kılıçdaroğlu’nun toplantısına katıldığımızda dedi ki; “Bölgenin tarım kesiminin ve üreticilerin sıkıntılarını biliyorum. Davet etsinler, seve seve onlarla konuşmaya gelirim.” O tarihten bu tarihe, hiç mi üretici birliği çıkmaz?


ESİAD Başkanı Ankara’ya mı mesaj veriyor?
E.Y: Seçimler öncesinde bazı başkanlar Ankara’ya göz kırpar, buna benzer şekilde, “Ben artık Ankara’da olmak istiyorum” mesajı mı veriyorlar acaba...
E.İ: Cevap hakkı doğuruyorsun.
E.Y: Evet, herkesin cevap hakkı var. Bloglarımıza yazabilirler. Biz de yayınlarız. Ben ESİAD Başkanı’nın Ankara’ya göz kırptığı görüşündeyim, Ankara’ya mesaj verdiği görüşündeyim.
Hamdi’ye katılıyorum. Sekiz ay önce ve sekiz ay sonraki konuşmalarındaki bu farklılık ortada.
E.İ: Temenni ediyorum ki kişisel değil, bu kent için konuşmuştur.
H.T: Ben de 2011 ile ilgili görüşlerimi söyleyeyim.
Haziran seçimi bence CHP açısından çok sıkıntılı olacak. Ak Parti’nin İzmir’de 2002, 2007 ve 2009 yerel seçimlerinde aldığı oylardan daha fazla oy alacağı görüşündeyim.
E.İ: Katılıyorum. Erol sence?
E.Y: Öyle görünüyor.
H.T: Yerel yönetimlerin inanılmaz başarısızlığı var, bu bir.
İki, İzmir’de bitirilemeyen yatırımlar üzerine sayın Ömür Kabak’la başlayan sıkıştırma ve üzerine gitme politikası tuttu.
Vatandaşla konuştuğunuzda CHP’li yerel yönetimlerinden memnun olan kişi sayısı 10’da beştir.
Belki seçim atmosferine girildiğinde değişir ya da İzmir daha önceki gibi yaşam tarzına müdahale edileceği konusunda endişeyle yine CHP’ye oy verebilir. Göreceğiz.
E.Y: Eğer Sayın Hüseyin Çelik gibi, Melih Gökçek gibi İzmirli’ye hakaretvari konuşmalar yapılırsa İzmir gene kaleyi kaptırmaz. O konuda Erdal çok güzel bir yazı yazdı, Kakofoni ve Armoni üzerine. Aynı gün bu şehirde iki kişi buna benzer konuşma yaptı. Bir tanesi Fettah Tamince, İzmir’i çok güzel algıladı, ayakta alkışlandı.
Bir diğer işadamları derneğinde Sayın Çelik bir konuşma yaptı, bütün İzmir ayağa kalktı. Aslında aynı şeylerdi.
Hakaretvari konuşmalar yapmaya gelecek bakan ya da biri olursa İzmirli buna tepki verecektir. İzmirli de biliyor şu anda İzmir’in iyi olmadığını...
Ama bunu İzmirli’yi ahmak yerine koyarak anlatırsan, pis sümüklü bir çocuğa benzetirsen İzmirli buna ters tepki koyar.
H.T: Doğru söylüyorsun da ama Hüseyin Çelik’in söyleyiş biçimi yanlış, söyledikleri doğru.
E.İ: Esas doğru, usul yanlış.
H.T: Aynen öyle. Esas doğru, usul yanlış.
E.Y: O zaman şunu da söyleyelim; Sayın Melih Gökçek, Ankara’dan İzmirli’nin suyuna karışmasaydı Sayın Aziz Kocaoğlu boğuluyordu arsenikli suyun içinde. Ne zaman ki Melih Gökçek oradan konuştu, İzmirli de dedi ki; ‘Arsenikli suyu içeceğim, seni de dinlemeyeceğim...’
Benim anlatmak istediğim bu. Partiler bu altı ayda, çok farklı çalışmalar içerisine girecekler, söyledikleri her kelimeyi de hani derler ya ‘Gırtlak dokuz boğumdur’ her boğumdan tartarak dışarı çıkarmak zorundalar.
H.T: Aynı gırtlak boğumlarına İzmir‘deki bazı kurum ve kuruluşların başları da dikkat etmeli. Örneğin; İZSİAD’ın Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i davet etmesini de doğru bulmuyorum. Çünkü; İzmir’e faşist damgası vurulmasına neden olan, faşist diyen bir partinin mensubunu buraya getireceksiniz, ne söylettireceksiniz?
Türkiye’de geçen hafta hem Başbakan hem de Sayın Cumhurbaşkanı aynı şey üzerinde durdu. Tek bayrak, tek devlet, tek dil.
İzmir’in ekonomisini, yatırımlarını, insanının yaşam biçimini beğenmeyebilir, eliştirebilirsiniz. Ama bayrağım, devletim ve resmi dilimiz üzerine başka şeyler konuşmaya başlarsan ben de o kişinin bu kente gelmesini arzu etmem.
Onun için İZSİAD’ın bu kararını tekrardan gözden geçirmesi gerekir.
E.İ: Davet için, “o gün, bu gün değil”, zamanlama yanlış. Buraya gelecek Diyarbakır Belediye Başkanı’nın ne söyleyeceğini de bilmiyoruz. Belki hiç siyasete girmeyecek ama ortada bir gerginlik var, sorular yöneltilecek, bir şekilde cevaplanması lazım. Konuşmayacak mı?
E.Y: Orada olay tamamen Diyarbakır Belediye Başkanı üzerine yoğunlaştırıldı. Halbuki; davet Vali’ye, Belediye Başkanı’na, STK’lara da var, sanayi ve ticaret odalarına da yapıldı. Yani iki şehir arasında nasıl iş yapılır konusunun arayışı var.
E.İ: Vali, STK ve Odalar’ın geleceğini yeni öğreniyorum. O zaman davet şu şekilde olmalıydı; İzmir’den Diyarbakır’a iyi niyet daveti... Kişi üzerine odaklanma olmazdı, herkes kabul edebilirdi.
H.T: Zamanlama yanlıştı...

Büyükşehir bürokrasisine yeni kan şart
Aziz Bey, bürokratlarının hataları nedeniyle sürekli ‘toplumu yanıltan’ durumuna düşüyor. Bedelini, kendisi ve partisi öder. Yeni yılda, mutlaka yeni bir ekip kurmalı ki ayrı bir güç, ayrı bir hava gelsin

H.T: Erdal’ın dediği nokta da çok önemli ama Sayın Akay’ı İzmir’in yapısıyla örtüşecek il başkanı ya da İzmir’in merkez sağ veya cumhuriyetçi yapıdaki seçmenini kucaklayacak siyasi yapıda görmüyorum.
E.Y: Diyorsun ki İzmir’e daha liberal bir başkan..
H.T: Daha liberal görüşlü ama Erdal’ın söylediği şey de önemli.
Çünkü MÜSİAD çevresi İzmir’in eski sanayi kesimine, en köklü ailelerine alternatif olacak şekilde kendisini geliştirdi, büyüdü ve sermaye birikimini tamamladı. O nedenle bundan yararlanılacaktır. Ben de aynı görüşteyim. Biraz beklemek lazım, başkanlığa atanması daha çok yeni. İcraatlarını görmek lazım. Sayın Akay’ı sadece MÜSİAD başkanlığı yaptığı dönemden tanıyorum, çok beyefendi, iyi bir insan. Ama söyleyebileceğim şey şu, İzmir’de; daha liberal, sosyal demokrat yapıya biraz daha yakın bir il başkanının, Ak Parti’ye seçimde daha çok başarı getireceğine inanıyorum.
E.Y: Sayın Aziz Kocaoğlu ile yaptığımız görüşme ses getirdi, birçok mesaj geldi. Okurlardan Sayın Ayten Bulak, “Başkanı inandırıcı buldunuz mu” diye sormuş.
Ben Aziz Başkan’ı inandırıcı buldum. Ama Aziz Bey’in, her zaman eleştirdiğim konuda yine kaybettiğini görüyorum.
Kendisine ulaşan her raporu bize aynen yansıtıyor. Tabii her konunun derinliğine inmesi mümkün değil. Metro konusunda bürokratı önüne rapor koyuyor, bunu bizimle bizle paylaşıyor.
ESHOT’u yöneten hanımefendi rapor getiriyor, Başkan bize aktarıyor.
Aziz Bey burada hata yapmaya başlıyor, yoksa söylediklerinde inandırıcı...
Aziz Bey yalan söylemiyor ama şunu görmüyor; bürokratlarının ona verdiği tarihler devamlı öteleniyor. O zaman şunu sorması gerekiyor; “Ey bürokratım, beni kaçıncı kez toplum önünde yanılttınız, nerede yanlış var, gelin beraber çözelim.”
Olmuyorsa o yöneticiyle yolları ayırman lazım. Mesela ben cuma günkü yazımda vurguladım. Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nda duraklar son fırtınada söküldü ve değiştirildi.
Bunu yapan bürokrat, Aziz Bey’e bilgi verdi mi, biz bu durakları söküyoruz, değiştireceğiz diye. İnanıyorum ki; soğukta yağmurda, bekleyenler belediye hakkında iyi şeyler düşünmediler. Bunun bedeli, kurumu yöneten kişiye çıkmıyor, Aziz Bey’e, partisine çıkıyor.
Az önce Hamdi’nin söylediği gibi yerel yönetimlerin iyi çalışmamasının bedeli ödenecek ve örnek olacaktır.
Hatay’da aylardır, yıllardır insanlar rahatsız çünkü metro sürekli öteleniyor. Sonuçta, seçtiğimiz insana şehir adına inanmak zorundayız. Eğer “İnanmıyoruz” dersek, Aziz Bey’e “Sen yalancısın” demiş oluruz.
Aziz Başkan yalan söylemeyeceğine göre artık ona doğruyu söyleyemeyen bürokratlarla 2011’de yollarını ayırmalı.
E.İ: Aziz Başkan beni tatmin etmedi. Şunu hissettim; Sayın Kocaoğlu yalnızlığı yaşıyor. Cümlelerinde çekince, endişe ve özgüven eksikliğini Hamdi Türkmen’e 2011’de yepılacak işlerin takvimini verirken oldukça zorlandı. Kafasında çok “acabalar” var gibi...
Bu ortamda yeni ekibini mutlaka yaratması lazım ki ayrı bir güç, ayrı bir hava gelsin.
İyi niyetli olabilir ama söyledikleri ciddi kararlılık görülmüyor.
İşlere yönelik takvim verirken; kendinin inanmadığı hissini veriyor.
H.T: Aziz Bey’in İzmir’deki sorunlarla ilgili samimiyetinden kuşku duymak mümkün değil. İkinizin söylediğini daha net özetliyorum.
Her ihalenin bir süreci ve bitiş tarihi vardır. Arada bir takım problemler olur, bürokratlar gelir der ki “Başkanım burada bir ay gibi gecikmemez olacak” ve gerekçesini de açıklar.
Başkan da görevi gereği kamuoyuna açıklar, “Şu tarihte bitecek” diye.
Ama İzmir’de böyle olmuyor. Metrosundan tut da yatırıma yönelik projelerin çoğu, ne zamanında bitti, ne de bir-iki ay gecikmeyle bitti.
Diyeceksiniz ki bu inşaatı bürokrat mı yapıyor?
Hayır ama bürokratın görevi; ihale edilen işi zamanında bitirmek, sorun çıktığında çıktığı anda kolaylık sağlamak, çözmektir.
Bunu yapmıyor, oturuyorsa kusura bakmasın kimse getirsinler Hamdi Türkmen’i bu işin başına mesleği olmadığı halde o büyükşehır bürokratının yaptığı işi yapsın.
Aziz Bey, İzmir’de CHP’nin iktidarını bir şekilde Ak Parti’ye teslim ederse nedeni bürokratlarının beceriksizliğindendir, kendi beceriksizliğinden değil.
E.Y. Ama onun da faturası Aziz Bey’e çıkıyor. Aziz Bey de bunu görsün.
H.T: Kendini yenileyemeyen bürokratlar İzmir’i idare ediyor, onlar yüzünden İzmir bu hale geldi. İstanbul’da toplantılarda hep konuşuluyor, İzmir’e büyük yatırım yapacaklar, Büyükşehir bürokrasisinden yaka silkiyorlar. Bulaşmak istemiyorlar. İş olmayacak düşüncesi hakim olmuş. Bu arada geçen hafta Kocaoğlu, kendisini en çok üzen konunun ESHOT’un ölümlü kazaları olduğunu söyledi. Eğer bu kadar üzüntü veriyorsa, neden tutuyorsun o koltukta oturanı?
E.Y: Yatırımcı İzmire gelmek istemiyor.
H.T: Neden istemiyor? Kendi karşısına çıkarılan zorluklar nedeniyle istemiyor.
E.Y: Demek ki belediyeye çok iyi bir ikinci adam lazım...

Kemalpaşa’da fabrikaların sıkıntısı büyük
E.Y: En son Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi ile bitirmek istiyorum. Yeni yılda sanayicileri bekleyen zor süreç var. Bölgenin tüzel kişiliğini mahkeme iptal ettiği için, fabrikalara ihtarnameler gelmeye başladı.
Doğalgaz kullanım hakkında bir sürü ihtar var. Tüzel kişilik kalktığı için işletmelerin Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi üzerinden doğalgaz almasının hukuken mümkün olmadığı tebliğ ediliyor.
Bunun yanında TEDAŞ da gönderiyor. Organize’de Kamil Porsuk başkanlığında yeni bir yönetim kuruldu. Yeni yönetim yeniden tüzel kişilik için 410 hektar için müracaat etti.
Bundan evvelki sınır bin 200 hektara kadar tırmanmıştı ve kıyamet oradan kopmuştu.
Üç kez yargıdan dönen olaya bu kez Sanayi ve Ticaret Bakanlığı nasıl bakacak merak konusu... Sanayici de bazı gerçekleri görmeye başladı. İlçede Kemalpaşa Belediyesi’nin de görev alanına giren işleri yapmaması da sanayiciye zarar vermektedir.
2011’de sanayi bölgesinde fabrikası olan sanayiciler biraz zor günler geçirecektir, onlar da tedbirini alsınlar.
E.İ: Kemalpaşa sancılıdır, dertlidir. Kemalpaşa’da yaşananları konuşmak değil, ileriye dönük çözüm üretmek gerekir. Gerekirse bölge için bir an önce kriz masası kurulmalıdır. İpin ucunu bir şekilde bağlamak için yine gerekirse acil eylem planı yapıp, bir takım kararlar alıp, ilgili kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu görev de kentin en büyük mülki amiri Sayın Vali Cahit Kıraç’a düşmektedir. Sayın valimiz plan program çerçevesinde görüşleri da alarak projeksiyonu hazırlamalı ve sunmalıdır. Sanayici, üretici, mülk sahibi köylü, her kim varsa endişelerini ortadan kaldırmalıdır.

HIZIR GERİ DÖNECEK Mİ?
H.T. Kent gündeminde bir de Büyükşehir Genel Sekreter olayı var? Gerçi hukuksal bir süreç içinde ama görüşleriniz ne olabilir?
Benim kişisel görüşüm; Sayın Ersu Hızır ile ilgili karar yeni bir hukuksal kargaşaya yol açacaktır.
İçişleri Bakanlığı Aziz Bey’in görevdan alma kararını onaylamıştır. Sayın Hızır, yeniden göreve dönme kararı aldırmıştır. Bana göre hukuksal bir yöne gidecek. Kesin birşey söylemek çok erken
E.İ: Çok yönlü hukuki bakmak lazım, beklemek lazım. Benim sadece vurgulayacağım nedense 1984’ten bu yana Büyükşehir yasasının çıkmasından bu yana her dönemde mutlaka genel sekreter krizi yaşanmıştır, enteresandır, bu da ayrı bir kakofonidir.
E.Y: Şu bir gerçek ki; Büyükşehir Belediyesi’nin çok iyi bir ikinci adama ihtiyacı vardır...

AK PARTİ’NİN YENİ İL BAŞKANI’NA ZAMAN TANINMASI GEREKİYOR
E.Y: Ak Parti İzmir İl Başkanlığı’na atanan ismi çok tanımıyorum, bekleyip görmek istiyorum. Sizin bir değerlendirmeniz var mı?
E.İ: Ömer Cihat Akay’ı fazla tanımıyorum ama takipteyim. Zaman ne olacağını gösterecek ancak bir sanayici olarak bu makama getirilmesi az önce ortaya koyduğum tezimin doğruluğunu destekler mahiyette.
İzmir’de sanayicilerin bir bölümü MÜSİAD üyesidir. Onların bütünleşmesi sağlanarak sanayi üzerinden ciddi şekilde yatırım politikası sürdürülecektir. Ankara’yla bağlantılı bir sanayicinin getirilmesi, MÜSİAD gibi bir derneğin çekirdeğinden çıkarılan bir başkan bana göre akılcı bir politikadır.
H.T: Sayın Akay‘ın babadan kalma bir Milli Görüş geçmişi vardır. Baba Akay, Milli Nizam Partisi’nin İzmir’deki kurucularındandır.
Bu görüş çerçevesinde yetişmiş, Erzurum İlahiyat Fakültesi’ni bitirmiş ve İzmir’de MÜSİAD‘ın kurucularından...

YAZARLARIN ORTAK DİLEĞİ
Yeni yıl iyilik, güzellik ve başarı getirsin...Kentimize, ülkemize, dünyaya...Tüm insanlara...