Ege Nostalji vapurlarına hızlı destek gerek

Nostalji vapurlarına hızlı destek gerek

16.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Nostalji vapurlarına hızlı destek gerek

Halbuki, artık nostalji vapuru haline gelen Körfez vapurlarının yanında, bir o iskeleye bir bu iskeleye arı gibi konan hızlı deniz otobüsleri, hızlı feribotlar olsa ulaşım ne kadar kolay olurdu.Yakın bir geçmişte sefere konan o küçük teknelerin bile nasıl rahatlık sağladığını en iyi Karşıyakalılar bilir.Körfeze kıyısı olan yerleşim birimlerinin büyük çoğunluğunu deniz ulaşımından yararlandırma sadece trafik ve otopark sorununu değil enerji tasarrufunu da beraberinde getirir.* * *İstanbul'da hızlı deniz otobüsleri ilk sefere konduğu zaman "pahalı, ne gerek vardı" gibi her yeniliğe karşı çıkan bazı kesimlerin itirazları olmuştu. Şimdi ise 20-25 dakikada Bakırköy'den Anadolu yakasına Bostanlı'ya giden, Boğaz'ı boydan boya geçen bu araçlarda yer bulmak mesele. İzmir-Bandırma feribot seferlerinde ise yaz aylarında yer bulabilmek için bir iki hafta öncesinden bilet almak gerekiyor. Uzağa gitmeyelim. Bostanlı-İnciraltı arasındaki seferlerde, deniz ulaşımının ne büyük bir kolaylık olduğu, kış ortasında bile geç saatlere kadar dolu olan araba vapurlarından anlaşılıyor. Ama bu yaşlı vapurlar bir uçtan diğer uca, araba ile Körfez'i dolaşmayla aynı sürede yaklaşık yarım saatte geçiyor. Yine de tercih ediliyor, çünkü trafik stresi yok. Aynı yolu yarı yarıya daha kısa zamanda geçebilecek bir hızlı feribotun büyük rağbet göreceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Artık İzmir'de yaz-kış günlük yaşam Balçova'dan çok ötelere Urla'ya, Çeşme'ye kadar uzadı. Yaz aylarında Aslancak'tan, Konak'tan hareket edip Güzelbahçe-Urla-Çeşmealtı'na kadar gidecek bir deniz otobüsünün müşterisi de çok olur. Hatta Karaburun-Foça arasında seferler bile konabilir.* * *"Bütün bunlar yeni değil. Çok düşünüldü, deneme seferleri bile kondu. Geleceğin projelerinde de var zaten" denebilir. Ama olsun. Sürekli gündemde tutalım ki projeler raflarda tozlanmasın. Hatta günün koşullarına göre gerekirse öncelikli projeler arasında yer alsın. Bu arada yıllardır bu kentin yükünü çeken, milyonlarca İzmirlinin hatıralarıyla dolu nostalji vapurlarımıza dokunmayı da aklımıza bile getirmeyelim. Karşıyaka ya da Güzelyalı sahil yolunda trafik sıkıştıkça içim sızlayarak tembel tembel sallanan Körfez'e bakarım. Üç bir yanı çevrili olmasına rağmen denizden yararlanmayı bilemeyen Türkiye'nin hastalığının bu şehre de bulaşmış olması beni şaşırtıyor. Ünlü danışmanlık şirketi Pricewaterhouse Coopers'ın araştırmasına göre 2050 yılında kişi başı gelirimiz 42 bin dolar olacak, Türkiye, dünyanın 12'nci büyük ekonomisi olacakmış. İnsanın ufkunu açıyor böyle araştırmalar. Ancak haberlerde yer almayan bir nokta var. Nasıl olacak bu iş?Price yöneticileri Türkiye'deki genç nüfusun büyük bir avantaj olduğunu ama asıl sonucun eğitim, teknoloji ve araştırma geliştirme (AR-GE) yatırımlarıyla alınabileceğini söylemiş.İşte esas gerçek bu.Eğitimde Türkiye ortalamasının önünde olan İzmir geleceği yakalamak için şimdiden bir adım önde. Bu adımlar sıklaştırılıp, AR-GE ve teknoloji yoğun yatırımlara ne kadar fazla kafa yorulursa İzmir 2050'ye bayrak önde girer. Bu yatırımlar, çocuklarının, torunlarının geleceği için bugünkü kuşağın görevi. 2050'deki Türkiye Cumhuriyet tarihinin en başarılı Merkez Bankası başkanlarından birinin hiçbir gerekçe göstermeden görev süresini uzatmamak AKP'de ne kadar küçük hesaplar yapıldığını bir kez daha gösterdi.Emekliliğini isteyen Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Prof. Fatih Özatay ve Para Piyasası Kurulu Üyesi Prof. Güven Sak bankadaki görevlerinden önceki dönemlerden beri arkadaşlarım olur.Ekonomik kriz çıktığında "kurtar bizi" diye ellerine sarılıp sonra yerden yere vurduğumuz Kemal Derviş, Özatay ve Sak'ı kurtarma ekibine davet etmişti.Bugün enflasyona diz çöktüren politikaların beyinlerindendir bu isimler. Başkan Serdengeçti başarılı bir takım liderliğiyle bugünkü sonuçların alınmasını sağladı. Şimdi AKP kendine yakın, her dediğine "evet" diyecek bir isim umuduyla böyle değerleri elinden kaçırıyor. ABD'nin efsanevi Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan, hem Clinton hem de Bush dönemlerinde görevinin başında kaldı. İşte Batılı politikacılarla şarklı politikacılar arasındaki en önemli fark bu. Benim yandaşım, senin adamın politikası değil, yönetimde işi uzmanlarına teslim etme politikası Batı'yı bizim gibi ülkelerin fersah fersah ilerisine götürdü. stursen@milliyet.com.tr AKP'nin küçük hesapları