Ege Otobüs durağı bile ihraç ediyoruz

Otobüs durağı bile ihraç ediyoruz

23.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Listede daha neler yok ki? Çek Cumhuriyeti'ne cansız manken, İsveç'e tahta kaşık, Almanya'ya kurtlu ayva, Kore'ye yavru hindi, yarış atı, hatta İsveç'e tavla...

Otobüs durağı bile ihraç ediyoruz

Şirketin genç yöneticisi Fatih Dalan da, "Dünyanın herhangi bir bölgesindeki krizden veya darbeden etkilenmiyoruz. Çünkü malımızı sattığımız büyük bir pazarımız yok.Biz her pazara bir miktar mal satıyoruz. Ama hepsini topladığınızda, 50 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz" demişti. İhracatta rekor üstüne rekor kıran ve 70 milyar dolarlık sınırı zorlamaya başlayan Türk müteşebbisinin başarısının altında "çok pazar, çok çeşit" stratejisi yatıyor. Daha önce bu sütunlarda Dalan sabunları örneğini vermiştik. Türkiye'nin üçüncü büyük sabun üreticisi Dalan Kimya'nın, dünyadaki 194 ülkeden tam 140'ına ihracat yaparak erişilmesi güç bir pazar yakaladığını belirterek... Evet, İzlanda'dan Çin'e kadar çok geniş bir pazarda başarılı olduğumuzu artık tüm dünya kabul ediyor. Dışarıya açılan binlerce küçük ve orta boylu işletmemiz, akla gelmeyecek çok farklı ürünleri dünya pazarlarına sunuyor. Başarının altında, onların dinamizmi yatıyor. "Çok pazar" stratejisi, Türk ihracatçısının son dönemde izlediği yollardan birisi. Bir de "çok çeşit" kavramı var ki, ihraç ettiğimiz ürünlerin listesini görseniz, o çeşit zenginliği karşısında şalgam suyu koklamış Japon gibi şaşkına dönersiniz. Herkes kabul ediyor Listede neler yok ki? Çek Cumhuriyeti'ne cansız manken, İsveç'e tahta kaşık, Yunanistan'a otobüs durağı ve metal şişe kapağı, Almanya'ya kurtlu ayva, kurutulmuş kuzu göbeği mantarı ve karton pizza maketi, Finlandiya'ya meyan kökü özü, İngiltere'ye dondurulmuş bamya, Kore'ye yavru hindi, yavru devekuşu ve devekuşu yumurtası ile yarış atı, Malezya'ya şifalı bitkiler, Çin'e sigara kağıdı, Portekiz'e keçi kılı ipliği ve at kılı, ABD'ye gözlük çerçevesi, Ürdün'e diş macunu ve tıraş kremi tüpleri ile plastik torba üfleme makinesi, Avusturya'ya koyun yününden izolasyon malzemesi, Malezya'ya İ slami giysi, İran'a ciklet üretim makinesi, Rusya'ya helva makinesi, Suudi Arabistan'a madalya, Kore'ye şoför koltuğu, İsveç'e tavla. Ne ararsan bizde var Henüz "ne şehri" olduğuna karar veremediğimiz, düzeltiyorum, karar verip de sağlam bir alt yapı kuramadığımız için vizyonu hep "havada" kalan İzmir, elinin tersiyle neler itiyor neler? Örneğin futbol turizmi... Akdeniz ve Ege sahilleri bu iş için biçilmiş kaftan (üstelik bizde jeotermal var); ama nedense kaymağını hep Antalya yiyor. (Buradaki "nedense" kelimesi hiç olmadı. Nedeni belli. Antalyalılar nokta atışı yapıyor; bizim gibi karavana değil!)Bilmem duydunuz mu? Bu ay itibariyle Antalya'da, futbol takımlarına kamp hizmeti verebilmek amacıyla hazırlanmış tam 44 nizami futbol sahası varmış. Sadece Belek'te 5 yıldızlı 33 otel ve tatil köyü ile 30 futbol sahası bulunmaktaymış. 2004 yılında yerli ve yabancı yaklaşık 900 futbol takımı Antalya'da kamp yapmış. Her takımdan ortalama 25 bin dolar gelirden söz ediliyor. Bu yılki hedef 1000 takımmış. Alın size 25 milyon dolar. Antalya'da sadece bu sezon 30'a yakın 5 yıldızlı otel açılacakmış. Yaklaşık 30 bin ek yatak kapasitesi demek bu.Peki bu arada İzmirliler olarak biz ne yapmışız? Hiiiçç! Kedi - ciğer hikayesinde olduğu gibi bakıp bakıp iç geçirmişiz. Yıllardır olduğu gibi...Bu saatten sonra tabeladaki skora kimse laf söylemesin. Çoban kulübesinde padişah rüyası görmekle olmuyor.Ama herşeye rağmen "bizim neyimiz eksik?" şeklinde düşünenler olabilir diye, İzmirli yatırımcılara bir kaç küçük taktik vermekte yarar var. Kimbilir, aşağıdaki bilgiler, belki bazılarını harekete geçirebilir. İşte size "Avrupalı futbol takımları, kamp yapacakları tesislerde neler istiyor?" sorusunun top secret (!) yanıtları:Elbette önce nizami saha ve antrenman sahası... Bunların da teferruatları var: Yağmur suyunu tutmayan drenaj sistemi, Bermuda ve Lolium karışımı çim gibi... Sahaların konaklama tesisine yakın olması ise çok önemli. Ayrıca otel olarak tesis ve saha arasında transfer sağlamak sizin (buradaki siz, İzmir'in müstakbel yatırımcılardır) işiniz. Sahanın etrafının tellerle çevrili olması, otomobil ve otobüsler için ayrı otopark, basın merkezi, VIP salonu, soyunma odaları, kafeterya ve büfe, sağlık ekibi, masaj odaları, koşu parkuru, kapalı yüzme havuzu, özel yiyecek mönüsü, video-TV salonu, malzeme odası, antrenman sonrası mönülerin hazırlanabilmesi, diğer takımlar ve konuklardan ayrılmış özel restoran, fitness center, formaların yıkanması ve geri dönme hızı ile sauna - hamam ise diğer talepler... En önemlisi ise sakin bir ortam.Bilmem anlatabildim mi? ege@milliyet.com.tr Kedi ve ciğer