Ege Projeler hatalıydı hakedişler ödenmedi

Projeler hatalıydı hakedişler ödenmedi

15.08.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Büyükşehir’le Bozoğlu arasında dün itibariyle tüm ilişkiler kesildi. Sözleşme feshedildi ve hukuki süreç başladı

Projeler hatalıydı hakedişler ödenmedi

Mesut Çağlar Bozoğlu... Hasan Bozoğlu’nun Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Bozoğlu İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde AKP’nin Çankaya Belediye Başkan adayıydı, kazanamadı. Çağlar Bozoğlu, bu haftaki Yüz Yüze’nin konuğu...
Bozoğlu denince bir İzmirli’nin ilk aklına gelen kuşkusuz metro inşaatı oluyor. Yılan hikayesine dönen İzmir’in ‘metro talihsizliği’nde takvimin ucunu artık hepimiz neredeyse kaçırdık. “İhale yapıldı”, “İptal edildi”, “İhale feshedildi”, “Süre doldu” “İpler koptu”.... “2009’da tamam”, “2010’a uzadı”, “En kısa zamanda...” Böyle uzayıp gidiyor. Metro’nun özgeçmişine kısaca baktığımızda durum pek de içaçıcı görünmüyor. Yaşanan gelişmeler de metronun iyice çıkmaza girdiğini gösteriyor. Bu son gelişmelere gelince...
Bozoğlu İnşaat’ın, Büyükşehir’den, inşaatını tamamlamak için Ocak 2010’a kadar ek süre aldığı Üçyol-Üçkuyular Metro inşaatını durdurduğu ortaya çıktı. Daha önce de yapılan iki sözleşme feshinin ardından Büyükşehir Belediyesi, firmaya kalan işlerin tamamlanması için 20 gün cezalı ek süre tanıdı. Ve o süre geçen çarşamba doldu. İşte tam o gün Bozoğlu İnşaat’ın Yönetim Kurulu Yardımcısı Çağlar Bozoğlu’yla, Karşıyaka’daki Bozoğlu Konutları’nın şantiyesinde görüştük. Çağlar Bozoğlu, ihaleyi aldıkları günden itibaren geçen haftaki “Metro çökebilir” açıklamasına kadar tüm yaşananları bir de kendi taraflarından anlattı.

Bizi belediye teşvik etti

İhale sürecinden başlarsak... Metro ihalesine dahil olduğunuz süreci anlatır mısınız?
- İzmir’e ilk Halkapınar Spor Salonu’yla girdik. Öncesinde Çeşme’de yüze yakın villa yapmıştık. İzmir ile irtibatlarımız o şekilde başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi UNIVERSIADE için Halkapınar Spor Salonu’nu yapıyordu. Proje, Emek İnşaat’a, yani devletin bir müteahhidine verilmişti. İşi yetiştiremeyecekleri için feshettiler. Tekrardan ihaleye çıktılar. Bizim de 30 bin kişilik stat işimiz vardı. Firmaları, Halkapınar Spor Salonu için teklif vermeye çağırdılar. Bunların içerisinde Türkiye’nin en büyük firmaları vardı. Teklifi verdik ve kazandık. Altı ay süresince 2 bin 400 kişi; gece gündüz, üç vardiya çalışarak yatırımı tamamladık. Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu, inşaatı takip etti. Haftada bir kere geldi en az. Olağanüstü çalışmayı o da gördü. İşi altı ay içerisinde yetiştirdik, teslim ettik. İzmir’e kazandırılan bir eser oldu. Daha sonra metro inşaatlarının ihalesi gündeme geldi. İş, Bayındır İnşaat’taydı. Bayındır İnşaat’la bazı sıkıntılar ve sorunlar yaşandığı için belediye Bayındır İnşaat’ın işini fesih etti.

Bayındır İnşaat’ın ihalesi tam olarak hangi gerekçeyle feshedildiğini araştırıp mı işi aldınız?
- Sonradan araştırdık. Sonradan araştırdığımıza göre projelerle ilgili eksikliklerden kaynaklanan sorunlar vardı.

Mühendislik hatalarıyla ilgili mi?
- Evet, çünkü Bayındır İnşaat da aynı konularla ilgili herhalde mahkemeye başvurmuş.

Sizin devreye girmeniz nasıl oldu? AKP’den Çankaya belediye başkan adaylığınız ve Mehmet Ağar’la akrabalığınız nedeniyle ihaleye siyaset karıştığı iddia ediliyor.
- Bunlar yazılıp çiziliyor ama... Bugüne kadar Türkiye’nin her noktasında hangi siyasi görüş olursa olsun farketmeden işimizi yapıyoruz. Neticede ticaret yapıyoruz. Siyaset ayrı birşeydir, ticaret çok ayrı bir şey. Birbirine karıştırmamak gerekir. Açık yüreklilikle CHP’nin iktidar olduğu bir belediyeye iş yapmak istedik. Tamamen iyi niyetli bir yaklaşımdır. Kamuoyunu bilgilendirme açısından hep geride kaldığımız için birçok insanın bilmediği konularla ilgili spekülasyon yaptılar. Yanlış beyanlarda bulunuldu.
Belediye Halkapınar’daki çalışmamızı görünce sizler de teklif verin şeklinde önerdi. Yani tabii bizim oradaki çok iyi çalışmamızı görerek, belediye bizi bu çalışma için teşvik etti. “Siz de teklif verin” gibisinden... Biz ne yaptık? Teklifimizi verdik ve ihale bizde kaldı. Bir tanesi Hatay kısmındaki Üçkuyular hattı, 136 milyon TL’lik... Bir tanesi 67 milyon TL’lik Bornova hattı... Bir de Çiğli’de depo sahas..ı. Trenlerin gelip bakım ve onarımlarının yapıldığı atölye binası olarak. Daha sonra da dördüncü bir iş olarak da Bayındır İnşaat’ın üç senede bitiremediği fakat yüzde 70 seviyelerine geldiği bir işi de Bayındır İnşaat’ı feshetmemek adına bize verdiler.

O da metroyla mı ilgili?
-Evet o da... Tren hattının altı tane istasyon binası. Turan İstasyonlar Binası diye geçiyor. O işte de, “Siz alın yapın, devralın” dendi. Aslında biz almak da istemiyorduk; ama diğer büyük işleri yaptığımız için belediyenin şevkini kırmak istemedik. Yani hiçbir kar beklentisi olmadan o işi de bitirmek adına aldık. İnşaatlara giriştik. Bütün makineleri, yeni makineleri, ekipmanları hazırladık. Türkiye’deki bu işi bilen, bu işi yapmış uzman kadrolarla ekiplerimizi, kadrolarımızı kurduk. Daha sonra işlerle ilgili çok sıkıntılı durumlarla karşı karşıya kalmaya başladık.

Nedir onlar? Sıkıntılar ilk neyle başladı?
- Uygulama projeleriyle ilgili... Anahtar teslim işlerde projelerin yapımı tamamen, ihaleden önce belediyeye aittir. Bütün projelerin özellikle de uygulama projelerinin tam olması gerekir. Yerin altındaki imalatlara girince bir baktık ki sorunlar var. O işlerin yapımının mümkün olmadığı ortaya çıktı.

Uygulama projeleri hatalı çıktı

Bunlar kimin tespitleri... Sizin mi?
-Üniversite raporlarıyla ortaya çıktı. Belediyenin de yaptırdığı üniversite raporlarıyla teyit edilerek bu projelerin uygulama projesi olmadığı ortaya çıktı. Hatta Yüksek Fen Kurulu’na yaptığımız müracaatta da, “Belediye ile aramızda belirli anlaşmazlık var” diye görüş istedik. Yüksek Fen Kurulu, açıkça şunu ifade etti: “Bu projeler yanlıştır ve uygulama projesi değildir.” Bunların belgeleri de var. Yasal hükme göre anahtar bir işi teslim etmek için uygulama projeleri şarttır. Bu projelerin uygulama projesi olmadığı açıkça ifade edildi. Bu projelerin düzeltilmesi, tarafımıza verilmesi ve yapılacak artı imalatların, yani fazla çıkacak işlerin tarafımıza ödenmesini talep ettik. Bu taleplerimizin hiçbiri ne Bornova hattında, ne diğer hatlarda karşılık görmedi. Yani bu artı yapılacak imalatlarla ilgili “Size şu kadar kanunlara ve yasalara göre hak ettiğiniz ödünleri yaparız” diye bir yaklaşım gösterilmedi. Yani “Siz yapın daha sonra bunlar hesaplanır” gibi bir zihniyetle yaklaşıldı.

Siz tüm bunları, yazışmaları yaptığınızda zamanlama çok mu geçti? Yani telafi edilemeyecek bir dönemde miydiniz?
- Bunlar işin süresince defalarca yazılarla beyan edildi. Yani işin ilk başladığından, yerin altına girdiğimizden itibaren... Bunlar hepsi gündeme geldi. Karşılıklı yazışmalarda hepsi ifade edildi; ama bir, bir buçuk yıllık zaman diliminde çözüm bulunamadı. Yaptığımız işleri istendiği gibi bitiren firma olarak bunları hep göğüslemeye çalıştık. Neticesinde İzmir’e mal olacak bir eser. Sonra firmanın itibarı söz konusuydu. Hep bunları göğüsleyerek ve finanse ederek bir yere geldik. Ama yapılan imalatların karşılığı alınamadığı için neticede bir yere kadar göğüsleyebilirsiniz.

Teknik sorunların yanında hakedişlerle ilgili de sorun vardı diyorsunuz?
- İdareye verilen hakedişler, bizim tarafımızdan hazırlanan hakedişler imza altına alınmadı. Yani şöyle oldu; biz 10 lira talep ettik, onlar dedi ki, “Biz size 3 lira veriyoruz.” Bu bir örnek...

Ancak sizinle ilgili iddialar arasında “Hakedişler yapıldı; fakat onlar başka işlere kaydırdılar” şeklinde yorumlar da var. Bu doğru mu?
- Hayır, kesinlikle... Bu işte toplam olarak 30 trilyondan daha fazla parayı firma olarak koyduk. Ama bunun karşılığını alamadık. Biz bütün hakedişleri itiraz kaydıyla imzaladık. Bütün hakedişlerimize itiraz var. Yani 10 liralık hakediş içeri verdiysek, onlar bize 3 lira olarak ödeme yaptılar. Bizim talebimizi ödemediler. Basit bir kelime oyunu var. “Biz imzalanan hakedişleri ödedik” diyorlar. Gerçek alacaklarımızla ilgili rakamları bize hakediş olarak imzalamadıkları için arada fark oluştu. Dolayısıyla işin yükünü firma olarak biz göğüslemek zorunda kaldık. İşlerin aksamasının en büyük nedeni, projelerdeki aksaklık ve yanlışlıklar. İkincisi de fazladan yaptığımız imalatların fiyat farkının ödenmemesidir.

Bizim hiçbir hatamız yok

Sizden kaynaklanan hata var mı peki? Özeleştiri yapıyor musunuz?
- Bizden kaynaklanan hiçbir hata yok. Biz bir tek İzmir’e iş yapmıyoruz. Ülke çapında bir sürü yerde iş yaptık. 40 senedir var olan bir firmayız.

Şu an devam eden işler var mı?
- Devam eden birçok şantiyemiz var.

Peki, bugün itibariyle Büyükşehir Belediyesi sizinle ipleri kopardı.
- Evet, ipler kopmuş vaziyette.

Bundan sonra ne olacak, siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?
- Bizim için bu yasal olmayan; hakkımızda yapılan bu işlemlerle ilgili dava süreci başladı. Neticede senelerdir burada çalışıyoruz. İzmir’in mağdur olmasını kesinlikle istemiyoruz. Bu hizmetin İzmir’e bir an önce kavuşturulmasıyla ilgili bütün çabalarımız devam etti. Son dakikaya kadar hep uzlaşmak istedik. Neticede hiçbir yerde, işimizi yarım bırakmadık. Yapılan eserleri zamanında ve kalitesinde teslim ettik. Hala da bu işlerimiz Türkiye çapında devam ediyor. Dolayısıyla İzmir’de de uzlaşıyla, belediyeyle beraber bunu bir noktaya getirelim istedik. Ama maalesef ki belediyeden böyle bir yaklaşım göremedik. Görmeyince iş bu raddeye geldi. Bundan sonra hukukun öne çıktığı bir dönemece girdik. Hukuka inanıyoruz, güveniyoruz. Adalete güveniyoruz. Neticede yanlış yapılan, hatalı yapılan, yasadışı yapılan işlemlerin hepsi tespit ediliyor, edilmeye devam edilecek. Hukukun vereceği karara karşı boynumuz kıldan ince. Bu kararların neticesinde de firmanın ne kadar haklı olduğu ortaya çıkacak. Biz bugüne kadar hiç konuşmadık.

Uzlaşmayı hep istedik
Neden bugüne kadar sustunuz. Bunları daha önce anlatmadınız? Hep susan taraf oldunuz?
- Kamuoyunda hep susan taraf olduk. Bunun nedeni de sadece İzmir’e mal olacak, İzmir’in en büyük işlerinden bir tanesinde İzmirlinin mağduriyet yaşamaması... Asıl olan işin bitmesidir. İşin nihayete kavuşmasıdır. Biz hep buna çaba verdik; ama bunun için hep uzlaşı, “Aman bir uzlaşma buluruz, son dakikaya kadar bir uzlaşma sağlanır” diye düşündük. Olmadı.

O uzlaşı olmamasında kilit noktası tam olarak ne?
- Belediye bürokrasisi ve ödemelerle ilgili yaşadığımız mağduriyet.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu metro eleştirilerinde, “Bu benimle ilgili değil, tamamen ihale süreci ve firmayla ilgili” dedi hep. Siz buna ne diyorsunuz?
- Sayın Başkan, “Firmanın düştüğü mali krizle ilgili sıkıntılardır” diye beyan etti. Türkiye’de ve dünyada bir mali kriz söz konusu. Bunun herkesi etkilediği kadar firmamızı da etkilediği doğrudur. Ama bu genel faktörler içinde çok az bir yer tutar. Yani önemsenmeyecek kadar az bir faktör diyebiliriz. Ancak işin gerçeği ve aslı; biz kalitesinde ve zamanında bitireceğimiz bir yapı ile bu işi devam ettirirken, bürokratik engeller ve projelerden kaynaklı sorunlar olmasıdır.


Cebimizden harcadık
Sürekli vurguladığınız bu bürokratik engeller neden kaynaklanıyor? Açar mısınız?
- Alttaki ve yakınındaki bürokrasiden kaynaklanıyor. Çünkü yasada ne diyorsa o yasanın gereği yapılmak zorundadır. Artı, fazla bir imalat yapıyorsanız bunun ödenmesi lazım. Bu firma, ne olursa olsun bir yere kadar her şeyi göğüsler. Biz cebimizden 30 trilyon daha para verip işi bu raddeye göğüsleyerek getirmişken tam aksine farklı şeyler konuşuluyor. Tabii bu güne kadar bunları gündeme getirmememizin sebebi de tamamen işi bitirmek amaçlı, sahiplenmek amaçlı, uzlaşı amaçlı. Bugüne kadar sustuk ancak bundan sonra konuşacağız. Hem yargı önünde hem kamuoyu önünde...

Peki, sizce neden uzlaşmıyorlar? İzmir Büyükşehir Belediyesi de İzmir’in kötülüğünü istemiyordur. En az sizin kadar iyiliğini, bu projenin tamamlanmasını düşünüyordur..
- Bir yorum getirmek lazım bu konulara. “Bu bir iş bilmezlik” mi diyelim, “Beceriksizlik” mi diyelim, ne diyelim bilemiyorum? Ama bir yorum meselesi. Bizim de bundan sonra, uzlaşma çabalarından sonra yapacak birşeyimiz kalmadığı için bu günden sonra yapılacak işlemlerin hepsi adaletin önünde artık. Düğmeye basıldı. Avukatlarımız takip edecek. Dediğim gibi biz hukuka, adalete güveniyoruz. Güvenimiz de sonsuzdur. Orada her şey bütün açıklığıyla ortaya çıkacağına inancımız tam.