Ege Zenginleşip hasta olmaya niyetim yok

Zenginleşip hasta olmaya niyetim yok

26.09.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

İhsan Alyanak komşumuzdu. Osman Kibar, limonlu turşumuzu pek severdi. Burhan Özfatura, bizim mahallenin kızını aldı. Ahmet Piriştina dükkanımın müdavimi idi. Konak Beledoiye Başkanımız Hakan Tartan’a kırgınım, buraya hiç uğramadı

Zenginleşip hasta olmaya niyetim yok

“Ahilik Haftası” çerçevesinde İzmir’de ahilik kaftanını, 65 yıldır bakkallık yapan Ali Çetin Çolpan giydi. Eşrefpaşa semtindeki ‘Kako Bakkal”, 85 yıldır faaliyet gösteriyor. Bu tarihi sürecin 65 yılına Kako’nun, yani 76 yaşındaki Ali Çetin Çolpan damgasını vurmuş. Kako, İzmir’de bir ilki başardı. Dile kolay, tam 65 yıldır aynı mekanda bakkallık yapıyor. Süpermarketlerin, hipermarketlerin mantar gibi bittiği bir ülkede ayakta kalabilmek, her babayiğidin harcı değil. Fakat Eşrefpaşalı Kako, inatla süpermarketlere karşı direniyor. İnsanları severek, yardım ederek, saygı duyarak...
- Kako adı nereden geliyor?
Babam, bir süre incir işletmesinde çalışmış. Üç Mustafa varmış işyerinde. O zaman soyadı yok. Babam, Ali oğlu Mustafa olarak çağrılıyor. Bir gün, Mustafa’lardan biri ölmüş. Lakabı Kako imiş. Üçüncü Mustafa, babama, ‘Kako’nun anısını yaşatmamız lazım. Bundan sonra senin lakabın Kako’ demiş. Boşnak dilinde ‘Nasılsın’ anlamına gelen Kako, böylece üzerimizde kalmış. Yakınımızda bir durağa, ‘Kako’ adı verdiler.

Zenginleşip hasta olmaya niyetim yok

Ali Çetin Çolpan, “Amca” dediği dönemin İzmir Belediye Başkanı
İhsan Alyanak’ın komşuları olduğunu söyledi.


- Yılın ahisi seçilmek, nasıl bir duygu?
Bakkallar Derneği’nde toplantıda, arkadaşlarım, bu yıl beni ahi adayı olarak göstermek istediler. Teşekkür ettim. Sağolsunlar, beni yılın ahisi seçtiler. Kendimi bildim bileli, herkese yardım etmek, birinci ilkem. Kapıma gelen bir dilenciyi bile boş çevirmem. Hayatımda kimseyle kavga etmedim, kimseye küsmedim. Evime sokmayacağım bir gıda maddesini, temizlik ürününü satmadım. Açların karınlarını doyurdum, kimsesizlerin kimsesi oldum. Bütün bunları reklamsız yaptım.
- Bu güzel özelliklerinizde ahilik unvanını hak etmişsiniz zaten.
Benim böyle ünvanların özlemi içinde olmadım. Ben buyum zaten. Arkadaşlar öyle uygun görmüşler. Sağolsunlar. Ahi seçilmekten ayrıca onur duydum.
- Kako Çetin, kimdir?
76 yaşındayım. Dükkanın yanındaki evde doğdum, burada büyüdüm. İki çocuğumdan biri, Avusturya’da çalışıyor; petrol mühendisi. Bir de kızım var, o da okudu. Üç torumum var. 65 yıldır, burada, mahalleme bakkallık hizmeti veriyorum. Ayrıca 44 yıldır mahallenin muhtarıyım. Muhtarlık ofisimiz yok. Dükkanın bir köşesini, muhtarlık makamı yaptım.
- 65 yıldır bu küçük bakkal dükkanı neler gördü, kimleri gördü?
Rahmetli İhsan Alyanak, bizim mahallenin insanıydı. İhsan amcamızdı. Öğretmenevleri’nde otururlardı. Dükkanımızın daimi müşterisiydi. Burhan Özfatura, komşumuzun kızıyla evlendi. Yani eniştemiz olur. Rahmetli Osman Kibar, bol limonlu turşumuzdan almak için her hafta bize uğrardı. Çocuklarının limonlu turşuyu çok sevdiğini söylerdi. Yüksel Çakmur, nur içinde yatsın Ahmet Piriştina, dükkanımıza uğramadan geçmezlerdi. Erdal İzgi de öyle... Fakat Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’a kırgınım. İki yıldan fazla zaman oldu, hiç kapımızı çalmadı.
- Başınızdan ilginç olaylar geçmiş olmalı...
İhtilaller gördüm, sıkıyönetimler yaşadım. Sokağa çıkma yasağı vardı ama o dönemin komutanları, bana dükkanımı açma izni verirlerdi. Çünkü bizden zarar gelmeyeceğini, vatandaşa hizmet için çalıştığımızı, kötülüklere izin vermeyeceğimizi bilirlerdi. Gecenin bir vakti sarhoşlar alışverişe gelir, tahrik edici sözler söylerlerdi. Fakat tahriklere kapılmazdım, tam tersine onları sakinleştirir, dertlerini dinlerdim. O zaman kötülük yapmak amacıyla kapımıza geldiyse bile mum gibi oluyordu.
- 44 yıl muhtarlık yapmak da büyük başarı.
Benim partim yok ama yüreğimde insan sevgisi var. Ben insanları seviyorum, onlar da beni. Bugüne kadar tek kişiyle bile kavga etmedim. Kimseye küsmedim. Herkese, gücüm yettiğince yardım etmeye çalıştım.
- Dükkanı büyütmeyi, süpermarket açmayı hiç düşünmediniz mi?
Çocukluğumda satacak fazla bir şey yoktu. Eşekle mal taşıyorduk dükkana. Arap Hanı’na, Abacıoğlu Hanı’na günde üç dört sefer yaptığım oluyordu. Bugünkü Şan Sineması’nın yanında Tekel vardı. Sigara, rakı, şarap alıyorduk, satıyorduk. Bazı dükkanlar kaçak sigara satarlardı. Dükkanıma kaçak bir paket bile sigara sokmadım. Annem, limonata ve ayran yapardı. Buz satardık. Fırında ayva pişirirdik. Zamanla bakkallık işi kötüleşti. Süpermarketler çıktı ama benim süpermarket açma sevdam hiç olmadı. Çünkü zengin olmayı hiç düşünmedim. Zengin olursam, hasta olacağıma inanırım. Bu yaşıma kadar, sadece fıtık ameliyatı oldum. Onun dışında doktor yüzü görmedim çok şükür. Demem o ki, zenginleşip, hasta olmaya niyetim yok.
- Aylık kazancımız, aşağı yukarı ne kadar?
Bağkur emeklisiyim. 650 lira maaşım var. Oğlum, annesine ayda 500 euro gönderiyor. Üç kiradan gelen para 1000 lira bile değil. Dükkandan kazandığımız ayda 1000 lirayı geçmez. İçkim yok, sigaram yok. Hanım manikür, pedikür, kuaför bilmez. Gül gibi geçinip gidiyoruz.
- Hala eskisi gibi gece yarılarına kadar çalışıyor musunuz?
Nerede o eski günler... Şimdi saat 20.30 oldu mu, dükkanı kapatıyoruz. Eskiden sabaha kadar açık olurduk. Mahallenin muhtarı ve bakkalı olmak, kolay değil. Yoruluyorum ama mutluyum. Mahallemdeki insanların sevgisi, onlarla olan gönül bağım, beni dinç tutuyor.
- Allah size uzun ömür versin, sizden sonra bu dükkan açık kalacak mı?
Benim çocuklar bu dükkanı sürdürmez. Kardeşim ve çocukları yürütürse, ne ala. Gönlüm ister ki, Kako’lar var oldukça, bu dükkan açık olsun.