Ekonomi 1999'da yoksullaşma alarmı

1999'da yoksullaşma alarmı

10.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

1999'da yoksullaşma alarmı

1999da yoksullaşma alarmı

       MOODY's adlı kredi değerlendirme kuruluşunun Türkiye raportörü Hannan Salem, Türk ekonomisinin son durumunu değerlendirirken, "Büyüme hızını gelecek yıl için yüzde sıfır ile 2 arasında tahmin ediyoruz. Ancak bu çok daha kötüye gidebilir. Büyüme negatife geçebilir" dedi.
       Düşen büyüme hızı ile erken seçimlerin birarada yaşanacak olmasını, "korkunç bir ikili" diye nitelendiren Salem, 1999'da birçok şirketin kapanabileceğini, bankaların batık kredi sorunuyla karşılaşacağını, işsizliğin ve dolayısıyla yolsuzluğun artacağını vurguladı. Raportör, bu durumun "protesto oylarına yolaçacağını" belirtirken, olası bir Fazilet Partisi seçim zaferini ima ederek, "Protesto oylarının da Türkiye'de ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz" diye konuştu.
       Merkezi New York'ta bulunan Moody's kuruluşunun "Bağımsız Risk Grubu"ndaki baş analistlerden olan ve iki - üç hafta sonra yayınlanması beklenen Türkiye raporunu kaleme alan Salem, Milliyet'in sorularını yanıtladı:

       "Türkiye, global krizin etkilerini birçok açıdan yaşıyor. Yeni gelişen piyasalara güvensizlik, bu ortamda iyice arttı. Dış talepteki düşüş Türkiye'yi vurdu. Özellikle nispeten büyük ticari ortak durumundaki Rusya'nın krizi etkili oldu. En önemli etkiyi, Türkiye'nin tekstil üretiminde görüyoruz. Türk tekstili hem artan rekabet, hem de daralan piyasalar karşısında zorlanmaya devam edecek.
       Türk hükümeti 1999'de büyüme hızını yüzde 3 olarak tahmin ediyor. Bizim şimdiki tahminimiz yüzde 0 ile 2 arasında. Ancak bu daha da kötüye gidip sıfırın altına inebilir. Eksi büyüme mümkün.
       Krizin tek olumlu etkisi ise, uluslararası piyasalarda fiyatların belirgin biçimde düşmesinin sonucu olarak, Türkiye'nin ithalat faturasının biraz aşağı çekilmesi."
       "Rating" ve reform
       "Bizim Türkiye ile ilgili kredi notumuz B1 olmayı sürdürecek. Çünkü bu not zaten, dış krizlerin etkileri karşısında zayıf ekonomilere veriliyor. 'İstikrarlı' olan görünüm notunu da şimdilik değiştirmiyoruz.
       Türk Lirası'nın ciddi bir devalüasyon krizi yaşaması olasılığı hep var. B1 notu da zaten bunu yansıtıyor. Ancak dış likidite pozisyonlarında biraz iyileşme kaydedildi. Kısa vadeli döviz borçları halan döviz rezervlerinin üstünde, ancak hiç olmazsa aradaki fark 1994'teki kadar büyük değil.
       Eğer Türkiye'nin rezervleri düşerse, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile bu kez "izleme anlaşması" düzeyinde kalmayacak, "stand - by" gibi ciddi koşullar içerecek bir düzenlemeye gitmek gerekebilir."
       Ortada hükümet yokken ve de erken seçim ortamı varken bunu yapmak güç. Düşen büyüme hızı ile seçim ortamının birarada yaşanması, korkunç bir ikili. Belki seçimleri daha ileri bir tarihe atmak gerekebilir."
       Büyümenin durması, Türkiye'deki tabloyu değiştirecek. 1997'den 1998 ortasına dek yüzde 7 - 8'lik müthiş bir büyüme hızı vardı. Veriler bu hızın 1998'in ikinci yarısında yüzde 4 - 5'e indiğini gösteriyor. Bu Türkiye'de resesyonun başlaması demektir.

       Bugüne kadar Türkiye'nin yüzünü ağartan hep özel sektördü. Ancak devlet, büyük bütçe açığı nedeniyle sürekli piyasalardan kredi aradığı için, özel sektöre yeterli fon kalmıyor. Şimdi kriz, özel sektörü de vurmaya başlıyor. 1999 içinde şirketlerin kapanmasını, bankaların batık kredilerinin artamasını, işsizliğin fırlamasını ve dolayısıyla yoksullaşmayı öngörebiliriz.
       Ancak daha da kötüye gitmemek için, Türkiye'nin orta vadede çözmesi gereken sorunlar var. Yüksek iç borçlanma ve sosyal güvenlik reformu bunların başında. Bu, aynı zamanda siyasi reform demek. Türkiye, global krize, kendi evi kötü durumdayken yakalandığı için, zorlukları bir kat artıyor."

       "Büyümenin yavaşlamasının en kötü sonuçlarından biri, enflasyonla mücadele konusundaki konsensusun bozulması. Küçülen bir ekonomide herhangi bir siyasetçinin kemer sıkma önlemleri uygulatması çok daha zor. Bu, Türkiye açısından büyük şanssızlık, çünkü enflasyon 1998'de düşme eğilimine girmişti. Vergi Reformu ve Mali Reform bu yönde sonuçlar vermeye başlamıştı. Ancak yine de yeni hükümet, enflasyonla mücadeleye öncelik tanımayı sürdürmeli.
       Türkiye'nin bugüne dek hiperenflasyon yaşamaması çok çarpıcı. Herkes yüzde 80 ile yüzde 100 arasında enflasyonu bekliyor ve benimsiyor. Kısa dönemde, bunun değişeceğini ve üç - dört basamaklı enflasyona çıkılacağını sanmıyorum. Ancak Türkiye gibi ekonomilerde bu risk her zaman var.
       Öte yandan, enflasyon hedefleri aşağı çekilecektir. Toptan eşya fiyatlarında artışın yüzde 30'a düşürülmesi hedefi zaten gerçekçi değildi."

       "Özelleştirmenin geleceği son derece bulanık. Satışlarda şeffaflık sağlanamaması, bütün özelleştirme programını kilitledi. Yeniden bu programa dönmek güç olacak. Şimdi hükümet, vergi toplama ve gider kısma çabasını yoğunlaştırmak zorunda.