Ekonomi Caroline Koç, Türk kahvesini ‘marka’ yapıyor

Caroline Koç, Türk kahvesini ‘marka’ yapıyor

24.05.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Caroline Koç, ailesinin tekstilci geleneğini Haremlique markasıyla sürdürüyor. Koç ayrıca ünlü restoranların mönüsüne ‘Türk kahvesiyle’ girdi. Hedefte kahve mağazaları var

Caroline Koç, Türk kahvesini ‘marka’ yapıyor

Koç Ailesi’nin gelini Caroline Koç, Türkiye’nin en eski tekstilcilerinden İzmirli Giraud ailesinden geliyor. Tekstil sektörünü ‘içerden’ bilen bir isim. Bir zamanlar Ege’nin en büyük fabrikaları arasında yer alan ancak Çin rekabetine dayanamayarak kapanan işletmelerden İzmir Pamuk Mensucat, Giraud ailesine aitti.
Caroline Koç tekstil işini lüks kategorideki Haremlique markasıyla sürdürüyor. Banu Yentür ile birlikte kurduğu ev tekstili markası Haremlique’e ait nevresimler, havlular peştemaller 3 yıl gibi kısa bir sürede en prestijli mekânlarda kullanılır hale geldi. Koç’un şimdi gündemindeki en önemli konu ise Türk kahvesi.
Koç, şirketinin uzmanlık alanı tekstil olmasına rağmen içmekten zevk aldığı Türk kahvesini gurme bir lezzetle ürün gamına eklemiş. Ancak kahvelere yurtdışından dahi talep gelmeye başlayınca ortağıyla birlikte Haremlique Türk kahvesi şirketini kurmuşlar.

Gerçeklik olmaz ki!
“Kahve Avrupa ve Amerikalılarda olduğu gibi sadece ‘up’ hale gelmek (uyanmak), alarma geçmek için içilmiyor bizde. Kahvenin öncesi, şimdiki zamanı ve sonrası var kültürümüzde. Yurtdışı tanıtımlarında servis ve fal ritüelinden de bahsediliyor. Falda çoğunlukla güzelliklerle dolu bir yol anlatılır. Gerçek hayatın acımasız temposu içinde hepimizin gevşemeye, hayal kurmaya ihtiyacı yok mu? Arada kötü insanlar ve olumsuzluklar da eklenir fincana ama hep iyinin olduğu yerde gerçeklik olmaz ki zaten!” Caroline Koç’un anlattıklarından aklımda kalanlar bunlar oluyor.

Selamlique ve Türkoloji ürünleri de üretilecek
Türk kahvesini Papermoon, Vogue gibi mekânlara soktunuz. Ancak Amerikan kahvelerinin popüler olduğu bir dönemdeyiz, buradaki iddianız nedir?
İddiamız ürün geliştirme, özgün tasarım ve Türk kahvesinin ritüelleridir. Türk kahvesi dünyada herkesin bildiği ama içmediği bir gizem adeta. Dünyaya Türk kahvesini yeniden tanıtmak istiyoruz. Geleneksel kahvenin yanında çikolatalı, tarçınlı, damla sakızlı gibi farklı aramolarda Türk kahveleri de yaptık. Tiryakileri oluşmaya başladı, öyle ki artık Türk kahvesi içme alışkanlığı olan ülkelerden de ciddi bir ilgi görüyoruz.

Haberin Devamı

Kahve içme adabında kahvehane de önemlidir ya, coffee shoplar da açacak mısınız?
Bazı özel noktalarda kahve mağazaları açıyoruz. İlkini çok yakın bir tarihte Kuruçeşme’de açıyoruz. Butik bir ürün olduğu için bu mağazaların büyük bir zincir olmasını istemiyoruz. Haremlique’nin Alaçatı şubesini açtık. Londra’da enterasan bir noktada olacağız. Selamlique ve Türkoloji olmak üzere iki markamız daha yolda. Bu iki marka ile de biraz daha ileride ‘made in Turkey’ hayallerimizi biraz daha genişleteceğiz.

Enteresan nokta ne demek? Harrods olmasın...
Talepler oluyor ya da bizim yer almak istediklerimiz oluyor. Görüşmelerimiz sürüyor birçok mağaza ile. Markamız kısa bir sürede kullanıcı kitlesini yarattı.

Haberin Devamı

Koyu Fenerbahçeli bir ailesiniz. Geçen pazar akşamı evde hava nasıldı?
Hepimiz çok üzüldük ama bu işte kazanmak da var, kaybetmek de. Olmayınca olmuyor.

5 çeşit kahve tekli poşete girdi
Türk kahvesini çağdaş bir yorumla günümüze taşıdıklarını anlatan Banu Yentür ise kahveyi tekli poşetlere ‘sarıp’ vitrinlere çıkardıklarını söyledi.
Yentür, “Kahve çabuk bayatlayan bir ürün değil mi?” sorumuzu ise şöyle yanıtladı: “Yaptığımız en büyük yenilik tek pişirimlik paketlemeyle mümkün olduğunca bayatlamamasını sağlamak oldu zaten. Artık çay gibi tekli poşette hep taze olarak içilebilecek. Türk kahvesini pratik bir ürün haline getirdik. Sade, orta veya az şekerli olarak şekerini bile ayarladık. Kahveyi İstanbul ve sosyal kimliğini vurgulayarak dünya vitrinlerine koydurmak istiyoruz. Türk kahvesini diğer bütün kahvelerden ayıran özelliği sosyal bir içecek olmasıdır. Espresso gibi tek başına içilmez bizde kahve.”

AB’de yaşanan kriz tekstili etkiler
Özellikle Ege bölgesinde Çin rekabetinden dolayı kapanan fabrikalar oldu, Türkiye’nin tekstil politikasını nasıl buluyorsunuz?
Bizim aile işletmemiz de böyle bir süreçle kapandı. Tekstil Türkiye’nin kalkınmasında yarım asırdan fazla süreyle lokomotif görevini üstlendi. Tekstil ve hazır giyimde 1 milyona yakın kayıtlı işçi var. Kayıt dışında ise 2.5 milyona yakın kişinin çalıştığı tahmin ediliyor. Kayıt dışı istihdamın çoğunluğunu ise parça başı çalışan kadın işçiler oluşturuyor. Bu anlamda, yarattığı istihdam bakımından ve özellikle kadın istihdamı açısından tekstilin yerini başka bir sektörün almasının mümkün olamayacağı açık. Ancak mevcut yapısı itibariyle bu sektörün bir değişime ihtiyaç duyduğu da açık bir gerçek.
İhracatın ağırlığı AB ülkelerine. Şimdi AB sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Kriz derinleşirse AB’nin ekonomik durumunun Türkiye’yi doğrudan etkileyeceğini göz ardı edemeyiz. Bu durumun farkında olarak iki önlemi şimdiden almamız gerekiyor; pazarlarımızı çeşitlendirmek ve kendi markalarımızı oluşturmak ya da tedarik ağında yerimizi sağlamlaştırmak.

Çocuklar ofise gelmeyi seviyor

Haberin Devamı

Kızlarınız Esra ve Aylin baba işine mi daha meraklılar yoksa tekstile mi?

Benim işim şimdilik onlara daha enteresan geliyor, ofise gelmeyi de seviyorlar. Esra ara ara bize yardımcı olmakta istiyor mağazada. Satışa eğilimi olduğunu görüyorum, Aylin’in ise tasarım yönü daha kuvvetli sanki. Henüz çok küçükler tabi ama sanırım kız çocuğu olmalarının doğal bir sonucu özellikle tekstil üretimi ilgilerini çekiyor.

Yazarlar