Ekonomi Çözüm, hemen şimdi!

Çözüm, hemen şimdi!

31.08.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çözüm, hemen şimdi!

Çözüm, hemen şimdi

ATATÜRK Havaalanında ve THY'da yolcuları canından bezdiren sıkıntılar, katlanarak devam ederken, sorunlar hemen çözümlenecek gibi görünmüyor.
Milliyet ekibi olarak yolcuların çektiği eziyetleri, çileli bekleyişlerini yerinde tesbit etmek için havaalanı olayını inceledik. Dış Hatlar Terminali'nin "yolcu giriş" kapısından başlayarak uçağın kalktığı ana kadar süren bu konsültasyona Milliyet Ekonomi Yönetmeni Şeref Oğuz'la birlikte Yönetim Kurulu Başkanı Cem Kozlu, Genel Müdür Yusuf Bolayırlı başta olmak üzere 7 kişilik bir THY ekibi ve DHMİ Başmüdürü Gürbüz Akdemir de katıldı.

İstanbul'a artık kesinlikle yetmediğini THY ve DHMİ yetkililerinin açık açık söyledikleri havalanının, durumuna acil olarak el konulmazsa, ne yeni yapılacak Dış Hatlar Terminali, ne üçüncü yeni pistin yapımı, ne apronun genişletilmesi tam çözüm getirmeyecek. Alandaki aksaklıkların ve bitmeyen rötarların altında yatan nedenler, apronun yanlış düzenlenen yapısından başlayıp en tepeye yönetim ve farklı işletmelerden kaynaklanan sorunlara kadar bir zincir halinde uzanıyor. Alanda, her birimin ayrı bakanlığa bağlı olmasından kaynaklanan koordinasyon sorunu da problemleri ağırlaştırıyor.

Dünyanın en önemli hava ulaşım merkezlerinden biri haline gelen İstanbul'a, gelecek 30 yılda yetebilecek düzeyde yeni bir alan yapılıncaya kadar Atatürk Havaalanı'nda "acil yapılanma" gerekiyor. En kısa zamanda A'dan Z'ye yenilenmesi ve modernleştirilmesi gereken alanda, önce bilgisayar sisteminin yeniden düzenlenmesi önemli bir koşul olarak görülüyor. Batıdaki alanlarda apronda tek bilgisayar sistemiyle yürütülen organizasyon, Atatürk'de farklı farklı sistemlerle yapılmaya çalışılıyor. Bu yüzden büyük yolcu yığılmaları gündeme geliyor. Özel ve yabancı havayolu şirketleri kendi bilgisayar sistemiyle çalıştığı ve THY'ye göre de uçak sayıları fazla olmadığı için "check in" işlemlerini çabuk tamamlarken, THY kontuarlarında büyük bir izdiham oluşuyor. Personelle yolcu arasında sık sık tartışmalar çıkıyor ve sinirler gerginleşiyor.
Birkaç yıl önce 1.5 - 2 milyon dolara yeniden düzenlenmesine karar verilen ancak sonra vazgeçilen bilgisayar sistemi, ihtiyaçlara cevap vermiyor.
DHMİ ve THY'da yıllardır yer görevlisinden hostese, idari görevlilerden pilotlara kadar devam eden personel yetersizliği de sıkıntı yaratıyor. DHMİ'de de durum pek farklı değil. Gişelerin ve güvenlik sisteminin yetersizliği de tuz biber ekiyor.

HAVAALANLARININ en can alıcı, en stratejik binaları olan kontrol kuleleri, çalışanlarıyla da ilginç özellikler taşır. İnen ve kalkan uçakların havada ve alandaki trafiğinden sorumlu olan kule kontrol görevlileri, özel yeteneğe sahip ve yine özel yetişen insanlardan seçilir.
Günde ortalama 600 civarında uçağın inip kalktığı Atatürk Havaalanı'ndaki kulede şu anda 50 - 60 eleman çalışıyor. Kule yöneticilerine göre bu sayı yetersiz. En az 160 kişi gerekiyor. Yetkililer, devletin tasarruf genelgesinin yürürlükte olması nedeniyle, yeni eleman alınamadığını belirtiyorlar.
Tasarruf yapılması gereken alanlarda inanılmaz israflar yapılırken en riskli işlerden sayılan bu hizmetlerde devletin tasarrufa gitmesi, traji-komik bir durum yaratırken, hizmette aksama olmaması içinse çalışanlar büyük özveri gösteriyor.

657 Sayılı Kanuna göre çalışan kontrolcular, yaptıkları işe göre değişik vardiyalarda hizmet alıyorlar. 45 metre yükseklikteki kulenin en tepesinde uçak iniş kalkışlarından sorumlu olanlar, 4 vardiya halinde çalışırken, merkezin öteki bölümlerinde de günde en kısa çalışma süresi 12 - 16 saate kadar uzayabiliyor.
Hepsi üniversite mezunu olan ve ayrıca bir yıllık özel eğitim gören kule görevlilerinin aldıkları ücretler ise ortalama net 80 - 90 milyon lira civarında. Müdürler ve şeflerin ücretleri biraz daha yüksek olsa da beynelmilel havaalanı niteliği taşıyan Atatürk havaalanı kulesinde işler, "iman gücü"yle yürüyor.
ABD ve Avrupa'da bu işi yapanlara 5 - 10 bin dolar ücret verilirken, bizim kontrol görevlileri, yaklaşık 500 dolara talim ediyorlar.

BİR yolcu, şu günlerde şayet THY'nin bir uçağıyla yurt dışına gitmeyi planlıyorsa önce bilet bulma sorunuyla karşılaşıyor. Bilet bulup, bunu aştıktan sonra uçuş gününün serüveni başlıyor. Elinde bileti ve valiziyle Dış Hatlar Terminali'nin giriş kapısına gelen yolcuyu önce uzun kuyruklar karşılıyor.
Uçağına tam saatinde yetişme telaşıyla görevli ve güvenlik kapılarının azlığı yüzünden uzayan kuyruklardan korkan yolcu, normal kapıdan giremeyeceğini anlayınca THY ve DHMİ personelinin giriş yaptığı kapıya yöneliyor. Burada şansı yaver giderse, hemen THY kontuarlarından birine yönelip check - in işlemine girişmeye çalışan yolcuyu yine kuyruklar karşılıyor. Ancak, uzun süreli bir bekleyişin ardından bu işi tamamlamak mümkün. Bundan sonra ise her an kilitlenen ve yapımı saatler alan pasaport kontrol sistemini aşmaya geliyor sıra.
Yolcunun bagajı bankodan alınıp uçağa gitmesi için banda konuluyor. Sistemin eskiliği yüzünden bagaj, sahibinin uçağına yetişmek için saatlerce bantta dolaşabiliyor. Sonunda, uçağın kapısında sahibini beklemeye başlıyor.
Yolcu, nihayet bineceği uçağın kapısına varma şansını yakalıyor. Ve bagajını da göstererek merdivenlerden çıkmaya başlıyor. Yerine oturup uçmaya hazırlanırken yine saatler ilerliyor. Kapılar kapanıp hostes, kalkma işareti verince de uçuş başlayamıyor. Uçak, pistte dolaşıp duruyor. Alan taksi yolunun onarımı nedeniyle olan gecikme bu kez uçuşu bir süre daha engelliyor.
Yolcu şanslı günündeyse ve o gün alana inip kalkan uçakların sayısı da 700'e varmıyorsa 2 saatlik bir sürenin sonunda uçabiliyor. Ancak, aşırı yığılma varsa yine bekleme var. Bu bekleme, yağmurlu günlerde ve pistten uçak çıkma durumlarında daha da uzayabiliyor. Ve mutlu son.. Nihayet havadasınız...