Ekonomi Ekonomi 29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle

Ekonomi 29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle

27.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ekonomi 29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle

Ekonomi 29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle

4.29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle hiçbir kanaat getirici vesika ve kayıtla tevsik edilemeyen ve 29 Temmuz 1998 tarihi ile 30 Eylül 1998 tarihleri arasında; yurtdışı bankalar, off-shore bankalar veya serbest bölgelerdeki bankalar ya da benzeri mali kurumlarda bulunduğu belirtilen kıymetler 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama veya servetin izahında ispat aracı olarak kullanılamayacaktır. Bu nedenle bu tür kurumlara yatırılan varlıkların 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle Türkiye'de kurulu mevduat kabulüne yetkili bankların Türkiye'deki şubelerinde bulundurulması gerekir. ÖRNEK:8- 29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle hiç bir kayıt ve belge ile tevsik edilemeyen dövizin 15 Ağustos 1998 tarihinde off-shore bankalara yatırıldığı, iddia edilirse bu para 01.01.1999 tarihinden itibaren yapılacak harcamalar veya edinilecek servetin izahında ispat aracı olarak kullanılamayacaktır. Bu nedenle bu hesabı olanların, bunları 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle Türkiye^de kurulu mevduat kabulüne yetkili bankaların Türkiye^deki şubelerine taşımaları gerekir.5. Aynı kıymet harcama veya servetteki artışın izahında ispat aracı olarak iki kere kullanılamaz. Bu mükerrer kullanma anlamına gelir ve Kanunun amacına ters düşer. Bu nedenle 29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle varlığı ispatlanan bir kıymetin daha sonra şekil değiştirerek aynı kişi veya farklı kişilerce mükerrer izah nedeni olarak kullanılması mümkün değildir.Bu nedenle, 29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle varlığı kanıtlanan ancak daha sonra (29 Temmuz-30 Eylül 1998 tarihleri arası); nakde dönüştürmek, hesaptan çekmek, satmak, bağışlamak, sermaye olarak koymak veya yeni bir kıymet satın alınmasında kullanılmak gibi yollarla şekil değiştiren kıymetlerin; 30 Eylül 1998 tarihinde varlığının yeniden ispatı gerekir. Bu hususa özenle dikkat etmek gerekir.ÖRNEK:9- 29 Temmuz 1998 tarihi itibariyle tapu siciline kayıtlı olan bir gayrimenkulün 20 Ağustos 1998 tarihinde 25 milyar liraya satıldığını kabul edelim. Bu durumda, 30 Eylül 1998 tarihinde bu paranın bir gün süre ile bankada bulundurulması gerekir.Ayrıca 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama veya servet artışında, hem 30 Eylül 1998 tarihinde bankada bulundurulan 25 Milyar lira hem de 29 Temmuz 1998 tarihinde tapu siciline kayıtlı olan gayrimenkulün değeri kaynak olarak gösterilemez. Sadece 30 Eylül 1998 tarihinde bankada bulundurulan para kaynak gösterilebilir. Çünkü gayrimenkul satılarak şekil değiştirmiştir. Yani aynı kaynak mükerrer izah nedeni olamaz.ÖRNEK:10- 29 Temmuz 1998 tarihinde bankadaki repo hesabında bulunan 100 milyar liranın hesaptan çekildiğini ve 30 Eylül 1998 tarihinde yine bir gün bankada aynı tutarın bulundurulduğunu kabul edelim.Bu durumda 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama veya servette meydana gelen artışın izahında, hem 29 Temmuz 1998 tarihinde repoda bulunan tutar hem de 30 Eylül 1998 tarihinde bankada bulundurulan tutar izah kaynağı olarak kullanılamaz. Yani izah nedeni bu tür bir işlemle 200 milyar liraya çıkmaz. Sadece 30 Eylül 1998 tarihinde bankada bulundurulan tutar kaynak olarak gösterilebilir.ÖRNEK:11- 29 Temmuz 1998 tarihinde bankada vadesiz mevduat hesabında bulunan 50 milyar liranın çekildiğini ve 2 Ağustos 1998 tarihinde aynı kişinin ortağı olduğu bir limited şirkete borç olarak verildiğini kabul edelim. Yani verilen para ortaklara borçlar hesabına konulmuş ve 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle de bu hesapta tutulmuştur.Bu durumda da izah nedeni olarak kullanılabilecek kaynak 100 milyar lira olmaz. Bir başka ifade 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama veya servette meydana gelen artışın izahında ispat aracı olarak; 29 Temmuz 1998 tarihinde bankadaki vadesiz mevduat hesabında bulunan 50 milyar lira ile 30 Eylül 1998 tarihinde ortaklar cari hesabında bulunan 50 milyar lira birlikte kullanılamaz. Bu işlem yapılmış olsa bile izah nedeni kaynak yine 50 milyar lira olacaktır.11. 30 Eylül 1998 Tarihi İtibariyle Asgari Bir Süre İle Banklarda Bulundurulacak Kıymetler Nelerdir?1.30 Eylül 1998 tarihi itibariyle asgari bir süre ile banklarda bulundurulması gereken kıymetler şunlardır:a) Nakit para, b) Döviz, c) Mevduat sertifikası, d) Benzeri kıymetler2. Nezdinde (yanında, yastık altında, özel kasada vb. gibi) nakit para ve döviz bulunanların, bunları 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle bankada bulundurmaları gerekir.30 Eylül 1998 tarihinden öncede bu kıymetler bankalara yatırılabilir. Ancak bu durumda bu kıymetlerin 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle de bu kıymetlerin bankada bulunması şarttır.30 Eylül 1998 tarihinden önceki bir tarihte bu kıymetler özel finans kurumları, aracı kurumlar, sigorta şirketleri gibi mali kurumlara da yatırılabilir. Ancak yine bu kıymetlerin 30 Eylül 1998 tarihinde de buralarda bulunması şarttır. Ama 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle yapılacak bu tür işlemlerde sadece Türkiye'de mevduat toplamaya yetkili bankaların Türkiye'deki şubeleri yetkilidir. Yani 30 Eylül 1998 günü özel finans kurumları, aracı kurumlar, sigorta şirketleri vb. gibi mali kurumlar bulundurma işlemi yapmaya yetkili değildir. Bu kıymetlerin bankada vadeli veya vadesiz mevduat, yatırım ya da repo hesaplarında bulundurulmasının bir önemi yoktur. Yani bankalarda bulundurulacak bu tür kıymetler istendiği hesapta bulundurulabilir. Burada hesap türünün bir önemi bulunmaz. Çünkü sonuçta bunun karşılığında bir belge verilecek ve bu belge kıymetin varlığını ispatlamaya yarayacaktır.ÖRNEK:12-Ahmet Bey 25 Eylül 1998 tarihinde yanında bulunan 300 milyar lira karşılığı dövizini T. İş Bankası Yenişehir Şubesinde adına açılan repo hesabına bir ay vade ile yatırmıştır. Bu paranın daha önce herhangi bir kaydı bulunmamaktadır.Bu durumda 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle bir ay vadeli repo hesabında bu para bulunacağından, Ahmet Bey'in başka bir işlem yapmasına gerek bulunmamaktadır. Repo hesabının vadesinin bitiminde 30 Eylül 1998 tarihi geçmiş olacak, Ahmet Bey repo hesabına ilişkin bir dekont alacak ve 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servetinde meydana gelen artışın izahında bu parayı kaynak olarak gösterebilecektir. Ayrıca Ahmet bey bu belgeyi sürekli olarak saklamalıdır.ÖRNEK:13- Mehmet Bey 16 Eylül 1998 tarihinde yanında bulunan 250 milyar lirasını bir özel finans kurumunda adına açılan kar-zarar katılma hesabına yatırmıştır.Bu durumda bu nama yazılı hesabın 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle de burada bulunması şartıyla Mehmet Bey'in herhangi bir işlem yapmasına gerek yoktur. Vadesiz hesaba yatırılmış ise 30 Eylül 1998 tarihinden sonra istendiği anda çekilebilir. Vadeli hesaba yatırılmış ise yine vadesinin 30 Eylül 1998 tarihinden sonraya gelmesi şartıyla, vadenin bitiminde çekilebilir. Ancak Mehmet Bey'in açtığı bu hesap nama yazılı değilse (hesap kartonunda isim yoksa), bir başak ifade ile hamiline ise mutlaka 30 Eylül 1998 tarihinden önce nama yazılı hale getirilmesi gerekir.Diğer taraftan 30 Eylül 1998 tarihinden önce bu paranın özel finans kurumundan çekilmesi halinde; bu defa 30 Eylül 1998 tarihinde bu paranın bir bankaya yatırılması ve aynı gün bankada bulundurulması gerekir.3. Mevduat sertifikası uygulaması son bulmuştur.(T.C. Merkez Bankası; 97/1 Sayılı Mevduat Sertifikaları Hakkında Tebliğ- 30.01.1997 tarih ve 22893 sayılı Resmi Gazete)Ancak tebliğde, yürürlükten kaldırılan yasal düzenlemelere göre çıkarılan mevduat sertifikalarının vadeleri sonuna kadar geçerli olduğu belirtilmiştir.Vade bitiminde hamili tarafından sertifikada belirtilen şubeye başvurulmaması halinde, sertifikanın ana para ve tahakkuk edecek tutarı vadesiz hesaba alınmakta, vade bitiminden itibaren 10 yıl içinde ibraz edilmeyen sertifikalar ile buna ilişkin faiz tutarları hakkında 3182 sayılı Bankalar Kanununun 36. maddesine göre işlem yapılmaktadır.Buna göre halen uygulamada bulunmamakla birlikte, vadesi geldiği halde ana parası ve faizi tahsil edilmemiş mevduat sertifikası bulunanların, 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle sahip oldukları sertifikaları bankalara ibraz ederek, bankada hamiline yazılı vadesiz mevduat hesaplarının bulunduğunu belgelendirmeleri gerekir. Bu belgelendirme, mevduat sertifikası üzerine banka tarafından kayıt düşülmesi veya mevduat sertifikasının ait olduğu hesaba hesap sahibinin kimliğinin yazılması şeklinde yapılacaktır.Kamuoyunda bazı kimselerce, mevduat sertifikası kaldırılmıştır, buna rağmen neden Kanunda bu tabir kullanılıyor şeklinde sorular sorulmaktadır. Bunun nedeni şudur: Mevduat sertifikası, kolayca el değiştirebilen ve hamiline yazılı bir kıymettir. Doğal olarak Kanunda bu özellikleri taşıyan bütün kıymetlerin tek tek sayılması mümkün değildir. Ayrıca Kanun tekniği açısından da yanlış olurdu. Çünkü bu tür durumlarda her zaman açık meydana gelmesi mümkündür. Bu nedenle Kanun koyucu mevduat sertifikasını bir sembol olarak seçmiş ve arkasına benzeri kıymetler tabirini ilave ederek kanun maddesini, bu özellikleri taşıyan bütün kıymetleri kavrar hale getirmiştir.4.30 Eylül 1998 tarihli mali milattan benzeri kıymetler de yararlanma hakkına sahiptir. Benzeri kıymetlerde asgari bir gün süre ile bankalarda bulundurularak 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servette meydana gelecek artışların kaynağı olarak gösterilebilecektir. Benzeri kıymetler esas olarak hamiline yazılı olan ve para, mevduat sertifikası gibi kolayca el değiştirebilen (likiditesi yüksek) kıymetlerdir.Buna örnek olarak çekler, hamiline yazılı menkul kıymetler, özel finans kurumlarınca açılan hamiline yazılı hesaplar ve yabancı kurumlarca çıkarılan mevduat sertifikası benzeri kıymetler bu kapsamda sayılabilir.Bunlardan özel finans kurumlarınca açılan hamiline yazılı hesap sahipleri, 30 Eylül 1998 tarihinde bu hesapların kendilerine ait olduğunu, özel finans kurumuna başvurarak belgelendireceklerdir.Belgelendirme işlemi; hamiline yazılı hesap üzerine özel finans kurumu tarafından kayıt düşülecek veya hesabın kime ait olduğu hesaba hesap sahibinin kimliği yazılmak şeklinde olacaktır. Bu hesapların özel finans kurumlarından alınmasına gerek yoktur. Ancak belirtilen işlemin mutlaka yapılması gerekir. Aksi takdirde bu tür hamiline yazılı hesaplarda bulunan paralar 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servette meydana gelecek artışların kaynağı olarak kabul edilmeyecektir. Bir başka ifade ile hamiline olan bu hesaplar ispat aracı olamaz.Yabancı kurumlarca çıkarılan mevduat sertifikası benzeri kıymetleri bulunanlar ise; bu menkul kıymetlerin asıllarını 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle bir bordro haline getirecekler ve buna hüviyet fotokopilerini de ilave ederek Türkiye'de kurulu mevduat toplamaya yetkili bankaların Türkiye'deki şubelerine teslim edecekler ve bunun karşılığında bu menkul kıymetlerin kendilerine ait olduğuna dair bir belge temin edip saklayacaklardır.Bu şekilde belgelendirilmeyen yabancı kurumlarca çıkarılmış mevduat sertifikaları 01.01.1999 tarihinden harcama ve servette meydana gelecek artışların kaynağı olarak gösterilemez. Burada yapılan özü itibariyle hamiline yazılı olan varlıkların nama yazılı hale getirilmesi, bir başka ifade ile sahibinin belirlenmesi işlemidir. Bu şekilde bankalara teslim edilen menkul kıymetler, 1 Ekim 1998 tarihinden itibaren istenmesi halinde; sahibine iade edilecektir. Doğal olarak bu menkul kıymetlerin kime ait olduğunu bir dekont da verilecek ve menkul kıymet sahipleri bu belgeyi saklayacaklardır.5. 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle elinde hamiline yazılı menkul kıymet bulunduranların 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servetlerinde meydana gelecek artışları bu kıymetlerle izah edebilmeleri için nama yazılı hale getirmeleri gerekir. Bu kapsam bir çok kıymet sayılabilir. Hamiline yazılı olan çekler, tahviller, hazine bonoları, hisse senetleri, veya hisse senedi ilmühaberleri vb. gibi. Türü ne olursa olsun, bu tür hamiline yazılı menkul kıymetlerin 30 Eylül 1998 tarihinde bulundurularak nama yazılı hale getirilmesi gerekir. Yukarıda defalarca ifade etmeye çalıştık, bu bir zorunluluk değil, bir haktır. Bu nedenle yararlanmak gerekir.Ancak burada hemen şunu belirtmek gerekir. Hamiline yazılı olmakla birlikte, borsa aracı kurumları nezdinde bulunan hisse senetleri için 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle de burada bulunması kaydıyla herhangi bir işlem yapmaya gerek yoktur. Çünkü bu tür hisse senetleri nama yazılı olsa bile, aracı kurum kayıtları ve takasbank kayıtlarında bunların kime ait olduğu tespit edilebilmektedir. Bu nedenle işlem yapılmasına gerek yoktur.Burada aracı kurumlar nezdinde bulunan hesaplarla ilgili olarak şu hususlara dikkat etmek gerekir. Bir çok borsa aracı kurumu hesap açabilmek için portföy miktarı sınırlamaları getirmektedir. Bu nedenle çoğu zaman arkadaşlar veya aile dostları veyahut aile bireyleri paralarını birleştirerek bir hesaba yatırabilmektedir. Bu tür durumlarda mutlaka 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle, bu hesaplarda bulunan para veya hisse senetlerinin kime ait olduğunun belirlenmesi gerekir. Veya ortak hesaplarda ortaklık payının hesaba kaydedilmesi lazımdır. Yine bir çok kimsenin bankalar ya da aracı kurumlar nezdinde bu şekilde ortak yatırım fonu katılma belgeleri bulunabilmektedir. Bu durumlarda da yine kime ait ise onun adının belirtilmesi yada bu hesaplardaki ortaklık payının açıkça belirlenmesi gerekir. Bu işlemlerin de 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle tamamlanmış olması gerekir.a) Hamiline Yazılı Çekler: Bu tür çeklerin keşidecisinin adı-soyadı veya tüzel kişilik ise ünvanı, tarihi, tutarı, numarası ve ilgili banka şubesine ilişkin bilgilerin yazılı olduğu bir bordroyla birlikte 30 Eylül 1998 tarihinde bankalarda bulundurulması gerekir. Ayrıca bordro ve çeklerin asılları ile birlikte tevdi edenin (kime ait ise) kimlik fotokopisinin de bankalara verilmesi gerekmektedir. Bu şekilde bankalar tevdi edilen hamiline yazılı çekler, banka istemi içinde nama yazılı hale gelecek, bu işlem karşılığında bir belge verilecektir. 1 Ekim 1998 tarihinde istendiği anda bu çekler geri alınabilecektir. Nama yazılı hale gelen bu çeklerdeki tutarlar 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servette meydana gelen artışların kaynağı olarak gösterilebilecektir. Ancak bankadan alınacak olan bu belgenin özenle saklanması gerekir.b) Hamiline Yazılı Hisse Senetleri ve İlmühaberleri: Bu tür menkul kıymetlerin hangi şirkete ait olduğunu, nominal bedeli, adedi, varsa seri ve tertip numarası bilgilerini gösterir bir belgenin 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle Türkiye'de kurulu bankaların Türkiye'deki şubelerinde bulundurulması gerekmektedir.Ayrıca bu belge ve hisse senetlerinin ve ilmühaberlerinin asılları ile birlikte tevdi edenin (kime ait ise) kimlik fotokopisinin de bankalara verilmesi gerekmektedir. Bu şekilde bankalar tevdi edilen hamiline yazılı hisse senetleri ve hisse senetleri ilmühaberleri, banka istemi içinde nama yazılı hale gelecek, bu işlem karşılığında bir belge verilecektir. 1 Ekim 1998 tarihinde istendiği anda bu menkul kıymetler geri alınabilecektir. Nama yazılı hale gelen bu tutarlar 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servette meydana gelen artışların kaynağı olarak gösterilebilecektir. Ancak bankadan alınacak olan bu belgenin özenle saklanması gerekir.Bu arada yukarıda izah edildiği gibi İMKB'de işlem göre hisse senetleri hamiline yazılı olmasına karşın borsa aracı kurumları ve takasbank kayıtları ile tevsik edilebilmektedir. Bu açıklamalar bunlar dışında kalan hisse senetleri ve ilmühaberleri için geçerlidir. Özetle herhangi bir şekilde 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle isme ait olmak kaydıyla ispatlanan hisse senetleri ve ilmühaberleri bu kapsam dışındadır.c) Hazine Bonosu, Hamiline Yazılı Her Türlü Tahvil ve Benzerleri: Hazine bonosu, hamiline yazılı her türlü tahvil ve benzerleri, varlığa dayalı menkul kıymetler, gelir ortaklığı senetleri vs. menkul kıymetlerin; cinsi, tertibi, adedi, nominal bedeli ve vadesi ile ilgili bilgilerin yer aldığı bir belgenin 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle Türkiye'de kurulu bankaların Türkiye'deki şubelerinde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca bu belge ve bu menkul kıymetlerin asılları ile birlikte tevdi edenin (kime ait ise) kimlik fotokopisinin de bankalara verilmesi gerekmektedir. Bu şekilde bankalar tevdi edilen bu menkul kıymetler, banka istemi içinde nama yazılı hale gelecek, bu işlem karşılığında bir belge verilecektir. 1 Ekim 1998 tarihinde istendiği anda bu menkul kıymetler geri alınabilecektir. Nama yazılı (sahibi belirlenen anlamında) hale gelen bu tutarlar 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servette meydana gelen artışların kaynağı olarak gösterilebilecektir. Ancak bankadan alınacak olan bu belgenin özenle saklanması gerekir.Burada hemen şunu da belirtmek gerekir. Yabancı kurumlarca çıkartılmış mevduat sertifikası ve benzeri kıymetler, hamiline yazılı çekler, hamiline yazılı hisse senetleri ve ilmühaberleri hazine bonoları ve diğer her türlü tahvil ve benzerleri için, banklara tevdi edilen belge, bilgi ve bordrolar ile hüviyet fotokopileri bankalarca, gerektiğinde Maliye Bakanlığı'na ibraz edilmek üzere saklanacaktır.6. İşletmeler ait nakit para, döviz, mevduat sertifikası ve benzerleri işletme kayıtlarında izlendiği için, 30 Eylül 1998 mali miladı kapsamında yer almaz.Bununla birlikte, 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle işletmelere ait kıymetlerin ortaklarca izah nedeni olarak kullanılması mümkün değildir. Yani 01.01.1999 tarihinden itibaren işletmelere ait kıymetler kişisel harcama ve servetlerde meydana gelen artışların kaynağı olarak gösterilemez.Ayrıca işletmelerin bankalardaki mevduatlarının çekilmesi veya işletmenin kasa hesaplarında günlük ihtiyacın üzerinde nakit bulunması özel inceleme nedeni sayılarak bu tür işlemleri yapan firmalar incelenebilecektir. Burada anlatılmak istenen eğer herhangi bir işletmede bu tür işlemlerin yapıldığı tespit edilirse, buna istinaden o iktisadi işletmeler incelemeye alınabilecektir.Bu nedenle, işletmelere ait mevduat hesaplarının çekilip kişiler adına bankalarda bulundurulması gibi fiktif işlemlerden kaçınılması gerekir. Çünkü bu tür işlemler şu veya bu şekilde bir yerlerde iz bırakabilir. İnceleme elemanı yasal her türlü inceleme tekniğini kullanarak bu izlere ulaşabilme şansına sahiptir. Ayrıca bu kanunun amacı bu tür fiktif işlemlerin önünü kesmek ve mükelleflere vergisel anlam bir legalleşme şansı tanımaktır. Yeni bir yasalaşma süreci başlamışken, yasanın dışına çıkmanın yararı olamaz. Bu anlamda cezai yaptırımlara da dikkat etmek gerekir.7. İşletme sahiplerinin işletme dışındaki varlıkları ile deftere tabi olmayan çiftçiler, serbest meslek erbabı, ücretli, menkul ve gayrimenkul sermaye iradı sahipleri ile sair kazanç ve irat elde edenler de yukarıda açıklanan işlemleri yapmak ve bu kıymetlerini bankalarda bulundurma hakkına sahiptirler.Ayrıca vergi mükellefi olmayanlar da bu haktan yararlanabilmektedirler. Bu konuyu daha önce açıklamıştık.Ticari işletme sahiplerinin işletmeye dahil olmayan kıymetleri varsa bunlar 30 Eylül 1998 mali miladından yararlanabilirler. ÖRNEK:14-Hasan Bey dayanıklı tüketim malları ticareti ile uğraşmaktadır. İşletmesine dahil olmayan, 50.000 $ dövizi bulunmaktadır.Bu durumda Hasan 30 Eylül 1998 tarihinde bu dövizini Türkiye'de kurulu ve mevduat toplamaya yetkili olan bankaların Türkiye'deki şubelerinde bulundurarak, tevsik edebilir. 01.01.1999 tarihinden itibaren de bu kaynağı harcama ve sertinde meydana gelen artışın kaynakların bir olarak gösterebilme şansına sahiptir.Bu durum bilanço usulüne göre defter tutan ticari ve zirai kazanç sahipleri ile işletme hesabına göre defter tutan aynı türden kazanç sahiplerinin tamamı için geçerlidir. Burada özellikle işletmeye dahil olmayan varlıklar olmasına dikkat edilmesi gerekir. Aksi bir işletmeden çekiş anlamına gelecek ve bunu da vergisel yükümlülükleri olacağı tabiidir.Deftere tabi olmayan çiftçilerin herhangi kayıtları olmadığı için bunlar her türlü kıymetlerini yine 30 Eylül 1998 tarihinde bankalarda bulundurabilirler.Ücretliler için durum nettir. Burada şuna dikkat etmekte fayda vardır. Tutarı için büyük küçük demeden her türlü kayıtdışı kıymetin kayıt altına alınmasında yarar var.Menkul ve gayrimenkul sermaye iradı sahipleri ile sair kazanç ve irat sahipleri de defter tutmamaktadır. Bu nedenle bu kişiler de kayıt dışı olan bu varlıklarını belgelendirmek ve ileri rahat etmek istiyorlarsa, bu imkandan yararlanabilirler.Serbest meslek erbabı defter tutmaktadır. Bunlar serbest meslek kazanç defteri tutmaktadır. Ancak bu defter her türlü nakit ve diğer kıymetleri ayrıntılı olarak ortaya koyamamaktadır. Bu kapsamda bulunan herkes bu mikandan yararlanmak hakkına sahiptir. Fakat 1998 yılı içinde elde edilen hasılatların bankalarda bulundurulması bunların vergilenmeyeceği anlamına gelmez. Yani makbuzu kesilmiş olan hasılatlarda yatırılabilir, ancak bu tutarlar yine de 1998 yılı kazancının tespitinde zaten dikkate alınacaktır.8. Türkiye'de kurulu ve mevduat kabul etmeye yetkili bankaların Türkiye'deki şubelerine tevdi edilen kıymetlerin bloke edilmesi veya bloke hesaplarda bulundurulması zorunlu değil, bu kıymetler herhangi bir hesapta 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle en az bir gün süre ile bulundurulması belgelenmesi için yeterlidir.Daha öncede ifade edildi. 30 Eylül 1998 tarihi bir blokaj günü değil, bulundurma günüdür. Bu nedenle tereddütler geçirmeye gerek yok. Bu yasanın açık hükmüdür.9. Bankaların, aracı kurumların, özel finans kurumlarının ve benzeri mali kurumların kayıtlarında 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle yer alan ve bu tarih itibariyle de aynı hesaplarda bulunmaya devam eden kıymetlerle ilgili herhangi bir işlem yapmaya gerek yoktur. Bu tür kıymetler 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servette meydana gelen artışların izahında kullanılabilecektir.Bu konuyu da yukarıda çeşitli nedenlerle vurgulamıştık. Yani 30 Eylül 1998 tarihi öncesi yukarıda yer alan mali kurumlarda bulunan hesaplar için herhangi bir işlem yapmaya gerek yok. Ancak bu hesapların 30 Eylül 1998 tarihinde buralarda bulunması gerekir. Çok ortaklı olan hesaplar veya pay oranı belli olmayan hesaplarla ilgi konular daha önce açıklanmıştı. Bu konuda daha sonra ayrı bir başlık halinde yeniden vurgulanmıştır.12. Hangi Bankalar 30 Eylül 1998 Tarihinde Bulundurma İşlemi Yapmaya Yetkilidir?Nakit para, döviz, mevduat sertifikası ve benzeri kıymetler, 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle 1 gün süre ile sadece Türkiye'de kurulu ve mevduat toplamaya yetkili bankaların Türkiye'de bulunan şubelerinde bulundurulabilir.30 Eylül 1998 tarihi itibariyle özel finans kurumları, aracı kurumlar, sigorta şirketleri, kalkınma ve yatırım bankaları, Türk Eximbank gibi mali kurumlar bulundurma işlemi yapamazlar. Ayrıca tarif edilen bankların Türkiye^de bulunmayan şubeleri de bu işlemleri yapamazlar.Öte yandan yurtdışında bankalar, off-shore bankalar ve serbest bölgelerde bulunan bankalar da bu tür işlemleri yapamazlar. Türkiye'de kurulu bankaların bu tür yerlerde bulunan şubeleri de bulundurma işlemi yapmaya yetkili değildir.13. Senetli ve Senetsiz Alacaklar Ne Olacak?Alacak senetlerinin bankalara tevdi edilmesine gerek yoktur. Ancak senetli ve senetsiz alacakların varlığı Vergi Usul Kanununun 3. maddesinde belirtilen serbest delil sistemi ile izah edilebilmesi gerekir. Bu anlamda alacakların 01.01.1999 tarihinden itibaren harcama ve servetin izahında ispat aracı kaynak olarak gösterilebilmesi için, gerçek bir alacak veya borç ilişkisine dayanması gerekir. Bir başka ifade ile hatır senedi olmaması gerekir.İleri ispat imkanı sağlanması için alacak senetlerinin tahsili aşamasında banka sistemine sokulması ve tahsilinin bankadan yapılmasında yarar vardır. Bu tamamen bir öneridir, herhangi zorunluluk bulunmamaktadır. Ayrıca, bize göre halen senetsiz olan alacak ve borçların yine senede bağlanması ve bunların da banka sistemine sokulması yararlı olur. Ancak bu konunun zorluklarının bulunduğu bilinen bir gerçektir. Çünkü eş, dost ve akrabadan olan alacakların senede bağlanması veya bunlara olan borçların yine bunlar tarafından senede bağlanmak istenmesi pek hoş karşılanmamaktadır.Fakat hiçbir şekilde fiktif alacak ve borç ilişkilerine girilmemesinde yarar var. Bu tür işlemlerin ispat külfeti, iddia eden tarafa ait olacağından, her halükarda ispat imkanına sahip olmakta yarar vardır. Aksi takdirde yüklü mali külfetlerle karşı karşıya kalınabilir.14. Yurtdışında Yaşayan Kişilerden Olan Senetli veya Senetsiz Alacaklar30 Eylül 1998 Tarihinde Bankalara Bildirilecek mi?30 Eylül tebliğinde senetli ve senetsiz alacakların serbest delil sistemi içinde her zaman ispat edilebileceği belirtilmiştir. Ayrıca alacak senetlerinin bankalara tevdi edilmesinin gerekmediği açıkça ifade edilmiştir.Bu alacakların yurtiçinden veya yurtdışından olması şeklinde bir ayırım yapılmamıştır. Bu nedenle muhatabı yurtdışında yaşayan alacak senetlerinin de 30 Eylül 1998 tarihinde bankalara tevdi edilmesine gerek bulunmamaktadır.Bu tür alacaklar ileri serbest delil sistemi içinde ispat edilebilir. Örneğin bu alacağın yurtdışından geldiğine dair havale evrakı, banka dekontu gibi belgeler ispat aracı olarak kullanılabilir.15. Altın, Mücevher, Antika Eşya, Tablo vb Değerli Mallar Bankalara Tevdi Edilecek mi?Altın, mücevher, antika eşya, tablo ve benzeri kıymetlerin 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle herhangi bir kurum ya da kuruluşta bulundurulmasına veya beyan edilmesine gerek bulunmamaktadır.Bunların varlığı serbest delil sistemi içinde ispatlanabilmesi gerekir.Altın ve diğer kıymetli madenlerin ile antika eşyanın varlığı, bu tür kıymetlerin satışı sırasında düzenlenecek veya alınacak kanaat getirici vesikalarla ispatlanabilir.Örneğin altının kuyumculara satışı sırasında alınacak olan bir gider pusulası kanaat getirici bir vesika sayılacaktır. Bu şekilde tevsik edilen altın karşılığı, harcama ve servette meydana gelen artışın kaynağı olarak gösterilebilecektir.Keza değerli tabloların satılması halinde de galerilerden ya da müzayede salonlarından alınan belgeler yine tevsik edici kanaat getirici vesika olarak kabul edilecektir.Ancak bu konularda daha rahat olmak için bizim önerimiz, bu tür değerli malları olan kişilerin en geç 30 Eylül 1998 tarihine kadar değerlerini tespit edip ve bu değerleri sigorta ettirmeleri kendi lehlerine olur. Çünkü maliyet bedeli ile satış bedeli arasındaki fark kazanç sayılacak. Eğer sigorta poliçesi ile 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle maliyet veya o günkü değer tespit ettirilirse, o zaman bu tutar endekslenecek ve satış bedeli ile arasındaki fark kazanç sayılacaktır. Bu bir zorunluluk değil, ihtiyatlılıktan kaynaklanan bir öneridir.16. Nama Yazılı Hisse Senetleri İçin Bulundurma Zorunlu mu?Nama yazılı hisse senetleri ve benzeri kıymetlerin 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle herhangi bir kurum veya kuruluşta bulundurulmasına veya beyan edilmesine gerek bulunmamaktadır.Bu tür kıymetler serbest delil sistemi içerisinde ispatlanabilecektir.Nama yazılı hisse senetleri eğer borsa işlem görüyorsa Takasbank kayıtları ile ispatlanabilir. Ayrıca bu konuda zaten borsa aracı kurumlarının da kayıtları muteber sayılır. Eğer borsa da işlem görmüyor veya mali sistem içinde değilse ve nama yazılı ise o zaman hisse senedi pay defteri kayıtları ve elden çıkarılması karşılığında alınacak belgeler yine ispat aracı olarak kullanılabilecektir.17. Bankalarda Bulunan Ortak Mevduat veya Repo Hesapları İçin Ne İşlem Yapmak Gerekir?Bankalarda bulunan hesaplar için bulundurma kapsamında 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle herhangi bir işlem yapmaya gerek bulunmamaktadır. Ancak bu hesaplar eğer ortak ise, yani birden fazla kişiye ait ve her bir kişinin payı veya pay oranı belli değilse, 30 Eylül 1998 tarihine kadar payın veya pay oranının hesaba işletilmesi gerekir.ÖRNEK:15-Ahmet Bey ve oğlu Hasan Bey'in T. İş Bankası Yenişehir Şubesinde ortak bir repo hesabı bulunduğunu ve hesap tutarının 70 milyar lira olduğunu kabul edelim. Ancak bu paranın ne kadarının Ahmet Bey'e ne kadarının Hasan Bey'e ait olduğu hesap kayıtlarında belli değildir.Bu durumda 30 Eylül 1998 tarihinde de bu hesabın burada bulunması şartıyla bulundurma kapsamında başka bir işlem yapmaya gerek bulunmamaktadır. Ancak Ahmet Bey ve oğlu Hasan Bey bir dilekçe ile bankaya başvurarak pay oranlarını veya tutarlarını hesaba işletmelidir. Örneğin %65'i Ahmet Bey'e geriye kalan %35'i de Hasan Bey'e aittir. Şeklinde bir kayıt düşülmelidir.Çünkü 01.01.1999 tarihinden itibaren nereden buldun sorusu her kişiye ayrı ayrı sorulacaktır. Bu nedenle 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle her bireyin servet stokunun belirlenmesi gerekir.Ortak hesapların ayrılması zorunlu değildir. Ayrıca hemen şunu da ifade etmek gerekir ki, bu şekilde bir not işletilmesi de zorunlu değildir. Ancak ileri hesap ispat kolaylığı sağlamak için yukarıda izah edilen yöntem yararlıdır.Bu hesapların ayrılması; yani her kişiye ait paranın ayrı bir hesaba yatırılmasına da gerek bulunmamaktadır. Sadece bu amaç için özellikle vadeli hesapların vadesinin kesilmesine gerek yoktur. Diğer bu işlemler özel finans kurumları, aracı kurumlar gibi diğer mali kurumlarda bulunan hesaplar için de yapılabilir. Yani sadece bankalarda bulunan hesaplarla sınırlı değildir.Bu işlemler yapılmazsa pay oranlarının ne olacağı konusunda Maliye Bakanlığı'nın yazılı bir düzenlemesi yok. Ancak menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi açısından 1997 takvim yılı için yapılan uygulamada yarı yarıya şeklinde zımni bir kabul yapıldı. Bu konuda ileri bu şekilde bir kabul geçerli olabilir. Buna rağmen bizim önerimiz hesaplarda yer kıymetler için pay oranının hesaplara işletilmesidir.