Ekonomi Euro'lu dünyaya hazırlanın !

Euro'lu dünyaya hazırlanın !

27.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Euro'lu dünyaya hazırlanın !

Eurolu dünyaya hazırlanın

       BUGÜNDEN itibaren tam 65 gün sonra, Avrupa ve dünya ekonomisinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 11 Avrupa ülkesinin cadde ve sokaklarından başlayarak, dükkan vitrinlerine, banka kasalarına, finans kurumları ve borsa salonlarına, bilgisayar ekranlarına yeni ve güçlü bir para birimi yerleşecek. Hatta şimdiden, bazı Avrupa ülkelerinin otel, tren ve havayolu rezervazyon tarifeleri için fiyat etiketlerinde ve bilgisayar programlarında bu para birimini görmeye başladık bile.
       Euro..
       Üç yıl içinde de, artık bizzat insanların ceplerinde bozuk ve madeni para olarak değiş tokuş aracı olarak yeralmaya başlayacak. Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin imzaladıkları Maastricht Sözleşmesi'nde temelleri atılan bu yeni ortak para birimi uygulamasına, şimdilik 4 AB ülkesi katılmasa bile, hem o ülkelerdeki, hem de AB ile gümrük birliği anlaşması olan, ticaret yapan, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu tüm ülkeleri, Euro yakından etkileyecek.
       Bu nedenle, şu anda artık bir "Konsept" olmaktan çıkıp somut bir olgu olarak karşımızda durmakta olan Euro'yu tanımak ve faturalarımızda, banka hesaplarımızda, bilgisayar ekranlarımızda bizzat arz - ı endam ettiğinde nasıl davranacağımızı bilmek zorunluluğu ile karşı karşıyayız.
       Aşağıdaki sütunlarda, Euro'yu, doğuşundaki etkenleri ve nasıl uygulanacağını anlatmaya çalışacağız.

       EURO adlı ortak bir para birimi oluşturulmasının ardında hem ekonomik hem de siyasi nedenler yatıyor. Siyasi nedenler zaten açık. Avrupa Birliği'ni biraraya getiren ve genişleme niyetlerinin de ardında yatan, "Kıtada barış ve birliktelik" kavramı. 1992 Şubat ayında imzalanan Maastricht Sözleşmesinde vücut bulan bu siyasi evlilikle ortaya güçlü bir "Avrupa ailesi" çıkarılması ve bu ailenin tek ses ile konuşması amacı, Euro'yu da doğuran faktörlerden başlıcası.
       Ekonomik nedenlerin başında da 1970'li 1980'li yılların ağır ekonomik bunalımlarının yolaçtığı uzun vadeli bir stabilizasyon arayışı geliyor. Ekonomik büyümenin yavaşlaması ve yüksek işsizlik oranlarının, Avrupa ekonomilerinde açtığı derin yaralar ve dünya pazarlarında ABD ve Japonya ile girişilen rekabette büyük ölçüde zayıflama, AB ailesinin Euro adımını atmasının ardındaki en büyük ve mantıklı neden.
       Daha 1949 yılında Strasbourg'da kurulan Avrupa Konseyi, ardından 1951'de oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Birliği, 1957 yılında Roma Antlaşması ile 6 üyenin temelini attığı Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve nihayet bugün 15'lere ulaşan, önümüzdeki üç - beş yıl içinde de 20'yi aşması beklenen AB oluşumları, tüm tartışma ve kısmi anlaşmazlıklara rağmen kıtanın yavaş yavaş daha da tek bir vücutta toplanmasının gerekliliğine işaret eden kilometre taşları.
       Almanya'nın eski başbakanı Helmut Kohl'ün geçen nisan ayında The Sunday Times'da yayınlanan bir mülakatta söylediği gibi "Ortak para uygulamasının AB içinde siyasi birlik için de büyük bir itici güç meydana getirmesi" kaçınılmaz görünüyor.
       Geçen 20 yılın, tüm Avrupa ekonomilerini yaralayan ve Multipl Sclerosis hastalığından esinlenerek "Eurosclerosis" olarak da anılan ekonomik hastalıklarına çare olarak Brüksel kaynaklı ekonomi doktorlarının bulduğu ve şu anda en etkili görünen ilaç Euro.
       Euro'ya kadar gelen yolda, 1987 yılında imzalanan sözleşme ile Avrupa Tek Pazar uygulaması, Avrupa Para Birliği (EMU)'nun tesisi, Gümrük Birliği'nin genişletilmesi adımları da bulunuyor. Tek tek ülkelerin çeşitli konulardaki çekinceleri ve uygulamada hala çözüm aranan sorunlara rağmen, tek para birimi Euro'nun şu anda 11 ülkede "Fikirden zikire" geçmiş olması, ana fikrin doğruluğuna olan inancın zayıflamak bir yana güçlendiğini gösteriyor.

       EURO'nun uygulanmaya başlaması ile gerek Avrupa çapında, gerekse tek tek ülkelerde ilk aşamada küçük çaplı bir ekonomik karmaşanın yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Bu karmaşanın, global ekonomik sorunlarla da harmanlanınca, bazı ekonomilere ciddi sıkıntılar yaratması da hiç de yabana atılır bir tahmin değil. Zaten başta İngiltere olmak üzere, Euro'nun şimdilik dışında kalmayı yeğleyen ülkelerin kaygısı da "Ulusal hükümranlığın yitirilmesi tezi"nden ziyade bu kriz beklentilerinden kaynaklanıyor.
       Euro'ya geçecek ülkelerin ekonomilerinde, sözleşme gereği gidilen "kemer sıkma", bütçe açıklarını, enflasyonu ve kamu borçlanmasını belli bir seviyenin altına çekme önlemleri zaten ciddi oranda ekonomik ve sosyal sorunlar yaratmış durumda. Bunların başında da Ortak para Birimi risk primlerinin yolaçtığı yüksek faiz uygulamaları geliyor.
       Ancak aynı nedenlerle, bu ekonomilerin uzun vadede elde edecekleri kazanımların da, dışarıda kalanlara göre daha iyi olacağını hesaplayan ekonomistlerin sayısı da az değil. Örneğin, Almanya ekonomisinde görüldüğü gibi, EMU risk primleri nedeniyle Deutsche Mark'ın değerinin düşük kalmasının, ihracat sektörüne yaraması, dolaylı bir kazanım sayılıyor. Sanayi sektöründe de Euro öncesi yapılan büyük çaplı yatırımlar da, yine Almanya örneğindeki gibi, uzun vadede ekonominin kazanç hanesine yazılıyor.
       Euro'nun uygulanmaya başlamasıyla hız kazanması beklenen ekonomik büyüme oranları üç ana faktörden etkilenecek :
       - Euro bölgesi ülkelerinin para birimleri arasındaki döviz kuru değişimleri ve bunun yarattığı maliyetler ortadan kalkacak.
       - Çapraz kurdan kayıp riski sıfıra inecek.
       - Sürekli bir mali disiplin, daha az artan emek maliyeti ve yapısal iyileştirmeler de ekonomilere taze kan etkisi yapacak.