Ekonomi Kemer sıkmaktan başka yol yok

Kemer sıkmaktan başka yol yok

27.12.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kur politikasının sanayiyi desteklemediğini ifade eden ünlü profesör Dani Rodrik, "Türkiye'nin kemer sıkmaktan başka yolu maalesef yok" dedi

Kemer sıkmaktan başka yol yok

ÜNLÜ PROFESÖRDEN ACI REÇETE: axeko012.jpg TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu'nin davetlisi olarak İstanbul'a gelen Harvard Üniversitesi Uluslararası Ekonomi Politikası Profesörü Dani Rodrik, kur politikasının sanayiyi destekleyen bir politika olmadığını belirterek, "Bunu kabul etmek lazım. Öte yandan Merkez Bankası'nın (MB) para politikasında da kur üzerinde yapabileceği de çok fazla şey yok" dedi. Kısa-orta vadede MB'nin, bugünkü politika çerçevesinden fazla sapmadan kura biraz daha ağırlık veren bir politika izleyebileceğini belirten Rodrik, kurun sürdürülebilir büyüme ve istihdam üzerindeki baskısının olduğunu düşündüğünü kaydetti.Ancak bunu ölçüyü kaçırmadan yapmak gerektiğini kaydeden Rodrik şunları söyledi: "Normal kur üzerinde yapılacak müdahaleler eğer sadece enflasyonun artmasına neden olursa kimseye de sanayiye de faydası olmaz. Sadece enflasyonu artırır. İstemediğimiz o günlere geri döneriz. MB'nin kura biraz daha ağırlık vermesinin tek çaresiyse kamu maliyesinin buna müsaade edecek politikalar geliştirmesidir. Kemer sıkmaktan başka yolu maalesef yok." 'Kura ince ayar olabilir' Daha rekabetçi bir ortam isteniyorsa ülke tasarruflarını artırmadan bunu yapmanın imkanı bulunmadığını vurgulayan Rodrik, "Tasarrufları artırmak için buna bir noktada kamu maliyesinin öncelik etmesi lazım. Özel tüketim de vergilendirilebilir. Ama özel tüketimde yavaşlama var" dedi. Dönem müsait olmasa da kur politikası yüzünden sadece Merkez Bankası'nı değil kur üzerinde bir ferahlama sağlamayan kamu maliyesini de suçlamak gerektiğine dikkat çeken Rodrik şöyle devam etti: "Kuru yüzde 20-30 oranında daha rekabetçi tuttuğunuz zaman, yüzde 20-30 arasında kur politikası ile karlılığı artırmış oluyorsunuz. Bu yüzdendir ki sanayi politikalarında başarılı olmuş ülkelerde müdahaleci kur politikası önemli rol oynamıştır. Şu anki konumunda Türkiye, o lüksün içerisinde değil." Ülke tasarrufu Sanayi politikalarının artık tüm dünyada yeniden gündeme geldiğini söyleyen Rodrik, "Son 10-20 yılın deneyimlerinin, başarılı ülkelerin sanayi politikaları izlediğini ortaya koyduğunu ifade etti. Rodrik, en yüksek verimliliğin sanayide olduğunu vurgulayarak, tarım ve hizmetler sektöründe verimliliğin daha düşük kaldığını, sanayi dışında çalışanları sanayi ve sanayi ile ilişkili sektörlere aktarmakla Türkiye'deki iş gücü verimliliğinin yükseleceğini, bunun da ancak yapısal dönüşüm ile sağlanacağını kaydetti. İşgücü verimliliği Rodrik, Türkiye'nin sanayi sektöründe birinci önceliğin teknoloji ve Ar-Ge değil, yapısal dönüşüm ve işgücü verimliliği olması gerektiğini söyledi. Rodrik, "Türkiye'de yenilik, teknoloji ve inovasyon olarak düşünülüyor. Oysa Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde istihdam ve refah yaratan büyüme için işgücünün yüksek verimli sanayi sektörüne kaydırılması gerekiyor" diye konuştu.İşgücünün özellikle tarım ve kayıt dışı faaliyetlerden sanayiye aktarılmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Rodrik şunları söyledi: "Türkiye'de 2001 ile 2005 yılları arasında tarımdışı ek iş gücü arzı 4.9 milyon olarak gerçekleşmiş ve bunun yalnızca yüzde 10.4'ü sanayi sektöründe istihdam edilmiştir. Yüzde 57.7'si ise hiç çalışmamaktadır. Eğer bu ek iş gücü sanayide kullanılsaydı, Türkiye şimdi beşte bir oranında daha zengin bir ülke olurdu."Piyasa sistemi, iyi çalıştığı ortamlarda dahi yapısal dönüşümü yeteri kadar özendirmeyeceğini belirten Rodrik, "Sanayi politikasının temel amacı yapısal dönüşümü hıızlandırmak olmalı" dedi. 'Yüzde 57.5 çalışmıyor' Sağlam bir sanayi politikası oluşturmanın önündeki en büyük iki engelin bilgi eksikliği ve kirli siyaset olduğuna işaret eden Dani Rodrik, şöyle konuştu:"Dünyada sanayi politikalarının yolsuzluk ve rant için kullanılmasını tamamen engelleyemezsiniz. Ama en azından ana hedefin bu olmamasını sağlamak bile bir gelişmedir. Bunun için kamu ve özel sektör işbirliğini derinleştiren kurumsal yapılara ihtiyaç var." Kirli siyaset Türkiye'nin Merkez Bankası bağımsızlığı, enflasyon hedeflemesi, dalgalı kur rejimine müdahaleyi gözden geçirecek lüksünün olmadığını söyleyen Dani Rodrik, "Eğer Türkiye'nin müdahaleci kur politikası mümkün olabilseydi o zaman müdahaleci kur politikasıyla çok daha kolay yapılabilecek bir sanayi politikası ortaya çıkabilirdi. Kurun sanayi politikasındaki rolü çok önemli" dedi. Sanayi politikalarında başarılı olan her ülkede kur politikasının hayati öneme sahip olduğunu ifade eden Rodrik şöyle dedi: 'Kurun sanayi politikasındaki rolü önemli' "Ama Türkiye'nin bundan sonra mali disiplin ve para politikalarını yeniden gözden geçirmesi çok zor. Bu yüzden sanayi politikaları belirlenirken maalesef kur politikalarını kullanamayacaksınız" dedi. Reel kurun rekabetçi bir şekle gelmesi isteniyorsa kamu maliyesinin de daha bir sıkılık göstermesi gerektiğini kaydeden Rodrik, "Türkiye'nin bir avantajı var, uzun süreli yüksek büyüme. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen sanayinin belli bir büyüme ve ivmeye sahip olması biraz daha avantaj sağlıyor" diye konuştu. Ancak Türkiye'deki son yıllardaki büyümenin sürdürülemez bir büyüme olduğuna işaret eden Rodrik, "Çünkü çok büyük bir cari açıkla beraber gelen büyümeydi. Dışarıdan gelen destekle gerçekleşen bir büyümeydi. Bu daha makul ölçülerde bir enflasyonla sağlanabilirse Türkiye'nin bunu atlatabileceğini düşünüyorum" dedi. 'Türkiye avantajlı'

Yazarlar