Milliyet Enerji Karbon vergisi beyaz eşya sektörünü de doğrudan etkiler

Karbon vergisi beyaz eşya sektörünü de doğrudan etkiler

04.08.2023 - 14:57 | Son Güncellenme:

Türkiye beyaz eşya sektörü, üretiminin yaklaşık dörtte üçünü başta Avrupa ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelere ihraç ediyor ve cari açığın kapatılmasına katkı sağlayan nadir sektörlerden birisi durumunda. Bu açıdan AB ile tam ve eş zamanlı mevzuat uyumu, sektörümüzün ihracattaki rekabet gücünü koruyacağı gibi sektörümüzün rekabetçiliğini de koruyacaktır.

Karbon vergisi beyaz eşya sektörünü de doğrudan etkiler

Hilmi Gürkan Özkırım, BSH Ev Aletleri, Teknik Yönetmelikler Yöneticisi

Haberin Devamı

Avrupa Birliği (AB), iklim değişikliğiyle mücadelesi kapsamında ilgili mevzuatları yenilerken, bir yandan da ek mevzuatlar hazırlıyor. 2050 yılında karbon nötr ilk kıta olma hedefini, 2019 yılında yayımladığı “Avrupa Yeşil Mutabakatı” ile detaylandırdı ve akabinde 2030 sera gazı azalımı hedefini revize ederek, 1990 yılı emisyon oranlarına göre yüzde 40’tan yüzde 55’e yükseltti. Yeşil Mutabakat kapsamında birçok mevzuat hazırlıkları devam ederken, bazı yönetmelikler de AB Resmi Gazetesi’nde yer almaya başladı. Öte yandan bu hedeflerin olmadığı ülkelerde üretim esnasında oluşabilecek karbon kaçaklarını ortadan kaldırmak amacıyla Birlik pazarına ithal edilecek ürünler için “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması” (CBAMCarbon Border Adjustment Mechanism) uygulaması geliştirildi ve 16 Mayıs 2023 tarihli AB Resmi Gazetesi’nde yayımlandı.

Haberin Devamı

En makul çözüm karbon vergisi

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanacak ve 1 Ocak 2026 tarihine kadar geçiş döneminde, SKDM kapsamına giren ürünlerin sera gazı emisyonlarının AB’de yerleşik olan ithalatçılar tarafından raporlandırılmasını talep ediyor. Emisyonların raporlandırılmasına ilişkin usul ve esaslar, AB Komisyonu tarafından detaylı olarak belirlenecek. SKDM, öncelikle üretim esnasında yoğun karbon salımı gerçekleştiren ve en çok karbon kaçağı riski taşıyan Demir-Çelik, Alüminyum, Çimento, Gübre, Elektrik ve Hidrojen sektörlerine uygulanacak ve aşamalı olarak kapsam, karbon yoğun sektörler ile devam ettirilecek. Geçiş döneminden sonra, raporlama yükümlülüklerine ek olarak, SKDM sertifikaları aracılığıyla bu malların ithalatında karbon fiyatı uygulamaya başlanacak ve her yıl 31 Mayıs tarihinde, bir önceki yıla ait SKDM beyannamesi oluşturularak ibraz edilecek. Yapılan araştırmalar, karbondioksit emisyonlarını azaltmanın en makul çözümü olarak Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve karbon vergisini işaret ediyor.

Emisyon üst sınırı düşürülecek

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), düşük emisyonlu kalkınma amaçlı atmosfere salımı yapılan emisyonlarla ilgili sınırlamalar getiriyor ve bunu izne bağlıyor. Sera gazı emisyonlarına getirilen sınırlama ile yıllık olarak ETS’ye tabi sektörler için gerçekleştirilecek toplam emisyon miktarı belirlenirken, belirlenen bu sınırlar içerisinde ETS’ye tabi kuruluşlara karbon tahsisatları veriliyor. Her bir karbon tahsisatı, 1 ton CO2 salımı için verilen izin anlamına geliyor ve üst sınır, zaman içerisinde otoriteler tarafından düşürülerek daha düşük karbon salınımı hedefleniyor.

Haberin Devamı

Serbest karbon tahsisatları 2034’de sıfırlanacak

AB, sanayinin sera gazı salınımlarını azaltmaya yönelik bir politika aracı olan ETS’nin revizyonuyla hem kapsamın genişletilmesini hem de bu sektörlere sağlanan ücretsiz tahsisatların sayısının zamanla azaltılmasını amaçlıyor. Ancak, üçüncü ülkelerin AB ile denk iklim hedefleri ortaya koymadığı takdirde yaşanması olası olan “karbon kaçağı” riskiyle başa çıkmak amacıyla “Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması” uygulamasını devreye alıyor. Böylece AB’de yerleşik ithalatçılar, üçüncü ülkelerden ithal ettikleri karbon yoğun ürünler için, bu ürünlerin AB’de üretilmesi ile ortaya çıkan karbon fiyatına denk bir ücret olan karbon sertifikalarını almakla yükümlü olacaklar. Ancak, Birlik dışında konumlanan bir üretici üçüncü ülkede üretilen malların hâlihazırda karbon fiyatlandırılmasına tabi olduğunu kanıtladığı takdirde, AB’de konumlanan ithalatçılar bu maliyetten muaf kalabilecekler. 1 Ekim 2023 – 1 Ocak 2026 arası geçiş döneminde asıl amaç veri toplamak olduğundan, AB merkezli ithalatçılar yalnızca raporlama yapmakla yükümlü olacak. Avrupa Komisyonu 2024 yılı sonunda, geçiş sürecinde elde edeceği veriler doğrultusunda Avrupa Parlamentosuna ve Avrupa Konsey’ine bir etki analizi raporu sunacak ve akabinde kapsamın genişletilmesiyle ilgili çalışmalar başlayacak. Mali yükümlülükler de 2026 yılı itibari ile başlayacak ve 2034 yılına kadar ETS’deki serbest tahsisatlar kademeli olarak azaltılarak 2034 yılında tamamen sıfırlanacak. Aynı şekilde SKDM uygulaması da kademeli olarak arttırılacak ve ETS sistemi ile uyumu sürdürülecek. Yapılan hesaplamalara göre 2026 yılı için karbon fiyatı ton başına 100€, 2034 yılında ise ton başına 140€ olarak tahmin ediliyor.

Haberin Devamı

Sadece iki sektörde 10 milyar dolarlık ihracatımız etkilenecek

Haberin Devamı

AB’nin SKDM kapsamında yer alan ürünlerin 2015-2019 yılları arasında yıllık ortalama değerlerine bakıldığında, Türkiye bu Mekanizmadan en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye 2015-2019 yılları arasında AB’ye yıllık ortalama yaklaşık 3,1 Milyar $ Demir-Çelik, yaklaşık 1,1 Milyar $ Alüminyum ihraç etti. 2022 TÜİK verilere göre ise, bu miktarlar sırasıyla yaklaşık 6,4 Milyar $ ve yaklaşık 3,2 Milyar $’ı bulmuş durumda. Bu veriler özellikle bu iki sektörde son yıllarda ihracat rakamlarımızda artış olduğunu açık şekilde gösteriyor. Çifte vergi riski Halihazırda dünyada uygulanan ve ülkemizde de hayata geçirilmesi planlanan Emisyon Ticaret Sistemi’nin 2024 yılına kadar oluşturulması çalışmaları devam ediyor ve buradaki en önemli faktör, oluşturulacak Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi’nin AB ile tam uyumlu olması. Aksi takdirde üreticiler, çifte mükellefiyet durumuyla karşı karşıya kalabilir ve bu da ülkemizin rekabetçiliğini tamamen ortadan kaldırma riskini oluşturur. Emisyon ticaret sisteminde tam entegrasyon kritik Ülkemizde kamunun karbon fiyatlandırma mekanizmasına yönelik çalışmaları kapsamında, paralel olarak sektörler üzerinde oluşacak ek maliyetleri ve ekonomik etkileri analiz edilmesi gerektiği açık. Öte yandan AB tarafından belirlenecek ölçüm hesapları, doğrulama ve belgelendirme standartlarının birebir ülkemizde uygulanmasının, potansiyel ülke farklılıklarının önüne geçmesini sağlayacağını düşünüyorum. Ülkemizde kurulacak ETS ile AB ETS’sinin tamamen entegre olursa, AB’deki yerleşik ithalatçılar SKDM sertifikası maliyetine katlanmaz ve ödenecek karbon vergisi ülkemizde kalır. Türkiye’de Emisyon Ticaret Sistemi ile elde edilecek gelirin, ihracatçı sektörlerin rekabetçiliğini korumak adına yeşil dönüşümü desteklemek amaçlı kullanılması da üreticilerimiz açısından bir diğer kritik bir unsur.

Yükümlülükler net

SKDM uygulamasının gelirlerine, karlılık durumlarına ve operasyonlarına etkisini analiz etmeleri, tedarik zinciri alternatiflerini gözden geçirmeleri, emisyon azaltacak çözümleri değerlendirmeleri ve hayata geçirmeleri, ilgili sektör meclislerinde, STK’larda konuyu değerlendirmeleri, politika geliştirmeleri, vergi indirimleri, teşvikleri ve tüm finansal araçlar için çalışmalar başlatmaları ülkemizin rekabetçiliğini ve yeşil büyüme hedeflerini sağlayabilmeleri açısından ihracat yapan şirketlerimizin yükümlülükleri olduğunu düşünüyorum. 

Beyaz Eşya üretiminin dörtte üçü Avrupa’ya

Türkiye beyaz eşya sektörü, üretiminin yaklaşık dörtte üçünü başta Avrupa ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelere ihraç ediyor ve cari fazla vererek cari açığın kapatılmasına katkı sağlayan nadir sektörlerden birisi durumunda. Bu açıdan AB ile tam ve eş zamanlı mevzuat uyumu, sektörümüzün ihracattaki rekabet gücünü koruyacağı gibi mevzuat uyumunu gerçekleştirmemiş ya da gerçekleştirmede güçlük yaşayan ülkeler karşısında sektörümüzün rekabetçiliğini de koruyacaktır. SKDM kapsamında bulunan metal hammadde, dayanıklı tüketim malları için çok önemli olduğu kadar, demirçelik sanayisinin de sürdürülebilir rekabetçiliğe ihtiyacı bulunuyor.

Karbon vergisi beyaz eşya sektörünü de doğrudan etkiler

Gümrük Birliği’nin güncellenmesi önemli

Ülkemizin coğrafi konumu düşünüldüğünde yalnızca iklim değişikliği kaynaklı değil aynı zamanda diğer ülkelerin ve birliklerin iklim politika ve eylemlerini de göz önünde bulundurarak iklim politikaları oluşturmamız gerekiyor. Avrupa Birliği de, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı konumunda olduğundan ülkemizin AB çevre politikalarını takip etmesi ve uyumlu mevzuatlar oluşturması ihtiyacı bulunuyor. Bu çerçevede Ticaret Bakanlığı 2021 yılında yayınladığı Yeşil Mutabakat Eylem Planında 9 ana başlık belirledi. Ekim 2021’de Paris Anlaşması imzalamanın yanı sıra 2053’de net sıfır emisyon hedefimiz de kamuoyuyla paylaşıldı. 2023 yılında kanunlaşması beklenen “İklim Kanunu” sera gazı emisyonlarının azaltılması için gerekli tedbirleri ve planlamaları tanımlayacaktır. Öte yandan AB ile Gümrük Birliği anlaşmamız olmasına karşın, bu durum bize bir muafiyet sağlamazken, bu kapsamda AB ile olan Gümrük Birliği anlaşmasının devamlılığı ve bir an önce güncellenmesi çok önemli.

Dijital ürün pasaportu yolda

Demir-çelik üreticilerinin SKDM uygulaması ile birlikte yeşil dönüşüme odaklanması ve sektörün rekabet unsurlarını göz önünde bulundurarak koruma önlemleri yerine karbon emisyonlarını düşürmeye ve yeşil çelik üretim teknolojilerine odaklanmaları gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca bu durum, AB’de şuanda taslak aşamada olan Sürdürülebilir Ürünler İçin Çevreye Duyarlı Tasarım Yönetmeliği’nde (ESPR, Eco-design for sustainable product regulation) yer alan Dijital Ürün Pasaportu açısından da çok önemli. Dijital ürün pasaportu hem kamu kurum ve kuruluşları hem de tüketiciler için üretilen ürünler hakkında detaylı bilgiler sunulmasını, ürünün izlenebilirliğini sağlaması ve ürünün yeşil ve sürdürülebilir ürün olmasını hedefleyen bir araç olacak. Halihazırda üretim kaynaklı emisyonlar üreticiler için kritik olsa da birkaç yıl sonra yarı mamul ve hammadde üretiminden kaynaklı emisyonlar da hem otoriteleri hem de tüketicileri bilgilendirmek için bir ihtiyaç haline gelecek ve sektörümüze hammadde ya da yarı mamul sağlayan üreticilerin emisyonları, bitmiş ürünlerin emisyon hesaplarında önemli rol oynayacak. Tüm bu bilgiler ışığında demir-çelik üreticilerimizin ivedi bir şekilde karbon ayak izlerini azaltmaları, yeşil üretime geçmeleri, hem demir-çelik sektörü, hem de bu malzemeleri üretiminde kullanan beyaz eşya sektörü gibi sektörler için kritik öneme sahip