Ekonomi Sanayide yarış otosu yaptırdı, eğlenceyi Dubai’ye taşıyacak

Sanayide yarış otosu yaptırdı, eğlenceyi Dubai’ye taşıyacak

06.08.2008 - 00:27 | Son Güncellenme:

Televizyon programlarıyla tanınan Özgün kardeşler, motorsporları üzerine kurdukları eğlence merkezini şimdi de Dubai’ye taşıma hazırlığında

Sanayide yarış otosu yaptırdı, eğlenceyi Dubai’ye taşıyacak

Televizyoncu Ayşe Özgün’ün çocuklarını, yine televizyonda tanımıştık. Ali, Canan ve Ahmet Özgün kardeşler, 1995’te başladıkları ve 10 yıl sürdürdükleri Sinyal programında Türkiye’ye ‘trafiği’ öğretmeye çabalamıştı.
Kendi deyimleriyle “7 yaşından beri” tüm parasını otomobilden kazanan Özgün kardeşler, 3 yıl önce de bir motorsporları eğlence merkezi kurdu. Yarış otomobili simülatörlerinin bulunduğu ‘Speedcity’ adlı merkez, Ali Koç, Suzan Sabancı Dinçer ve Vuslat Doğan Sabancı gibi isimlerin yönetiminde olan ve girişimciliği destekleyen ‘Endeavor Türkiye’ tarafından bu yılın en önemli girişimleri arasında seçildi. Speedcity, şimdi de motorsporlarının çılgınlık düzeyinde olduğu Körfez ülkelerine açılmanın hazırlığı içinde...
Özgün kardeşlerin, söz otomobilden açılınca anlatacak çok şeyi var. Ali Özgün şöyle başlıyor:
“Otomobille tanışmamız ailemizin Murat 124’ünü söküp takarak başladı. İlkokuldan sonra yurtdışına çıktık. İngiltere, Malta ve ABD’de okuduk. Malta’da araba yıkayıp para kazanırdık. ABD’de lisede bir garajda çalıştım. Üniversitede oto kiralama, yedek parça işleri yaptık. 1995’te mezun olup Türkiye’ye döndük. Rallici İskender Atakan bizi Tofaş’la tanıştırdı. Tofaş, imaj yenilemek istiyor ve sosyal sorumluluk projesi olarak trafik eğitimi vermek istiyordu. Tofaş sponsorluğunda 10 yıl Sinyal programını yaptık. 500 bölüm çektik. 2005’te bitti ve Speedcity’yi açmaya karar verdik.”  

Sanayiden F1 yarış arabası çıktı
Speedcity’nin (İngilizce ‘Hız Şehri’) tohumları aslında daha önce atılmış. Canan Özgün şöyle anlatıyor:
“Rallici Volkan Işık’ın takla atmış bir aracı vardı. Bunu simülatöre çevirmek için Tofaş’ı ikna ettik. 2003’te içine bilgisayar sistemi kurduk. Üniversite ve alışveriş merkezlerinde çok insana kullandırdık. İlgiyi gören Alfa Romeo ve Peugeot da simülatör yapalım diye araç verdi. Sonra arkası geldi. Çağlayan’daki stüdyomuz araba doldu. Bir de herkes, ‘Simülatörü bir dahaki sefer nereye koyacaksınız?’ diye soruyordu. Buna bir çare gerekliydi. Speedcity böyle ortaya çıktı.”
Birebir boyutta aracın içine girip, gerçek direksiyon ve pedal kullanarak camdaki ekrandan araba yarıştırmak çok tutulmuş. Ancak motorsporlarının ‘kralı’ Formula 1 (F1) olduğundan, Özgün kardeşler bir F1 simülatörü hazırlamanın derdine düşmüş. Bunun için de ilginç bir yöntem bulmuşlar. Ali Özgün şöyle anlatıyor:
“Türkiye’de çok yetenekli ustalar var. Renault 2005 - 2006’da F1 şampiyonu oldu. Resimlere bakarak bu aracı Atatürk Sanayi Sitesi’nde bir ustaya birebir yaptırdık. Fiberglastan bir senede ürettiğimiz aracı, izin almak için Levent’teki Renault binasının önüne getirdik. Renault yetkililerine, ‘Beğenmediyseniz kırmaya hazırım’ dedim. Fotoğraflarını çektiler ve Fransa’dan onay istediler. 3 ay içinde onaylandı, hatta Türkiye’deki F1 basın toplantısında kullanıldı. Aynı şekilde Red Bull araçları da yaptık. Speedcity’de şu an 8 F1 simülatörü, ayrıca ralli araçlarımız var.”

Araçlar rayda gidecek
Şimdi Endeavor’ın danışmanlığı ile gözlerini yurtdışına çevirmişler. Ali Özgün şöyle anlatıyor:
“Dubai’de dünyanın ilk F1 eğlence parkı açılıyor. Başvurduk. Dubai’ye çağrıldık. İlgi gördük. 10 Ağustos’ta buraya gelecekler. Ya beraber ya tek, bu parkta olmak istiyoruz. Bir ABD firmasıyla ortak teknoloji de üretiyoruz. Yakında bir F1 pilotu, o hızda ne hisseder, bizzat yaşayacaksınız. Araçlar 20 metre ray üzerinde ileri geri gidecek.”

Haberin Devamı

Podyumda şampanya  patlıyor!
İstanbul Korukent’teki Speedcity’ye her yaştan meraklıların geldiğini anlatan Canan Özgün şunları söylüyor:
“Özellikle haftaiçi ilaç ve otomotiv firmaları turnuva yapıyor. 10 - 70 kişi arası turnuvalar oluyor. Turnuva sonu ilk 3 podyuma çıkıyor. İsterlerse şampanya patlatılıyor. Mağaza ve restoranımızda yanmaz iç çamaşırından, F1 arabası şeklinde hamburgere kadar herşey var. Haftasonu ise aileler geliyor. Galatasaraylı Sabri ve Şahan Gökbakar meraklılarımız arasında. Alışveriş merkezlerinde gösteriler de yapıyoruz.”

AVRUPALI TÜRKLER YATIRIM ATAĞINDA

Almanya’da kahveci oldu,  Abramoviç’i tiryaki yaptı
Berliner Morgenpost gazetesi, Brezilya’da kahve üretip, ‘Moema Espresso Republic GmbH’ şirketiyle Avrupa piyasasında pazarlayan başarılı Türk işadamı Ozan Taner’i tanıttı.
Haberde, Taner’in Wolfgang Rühl ve Niels Frandsen adlı ortaklarıyla 2005 yılında Almanya’nın başkenti Berlin’de kurdukları ve sloganı “dürüst ticaretten (fair trade) fazlası” olan şirketin kahveyi yerinde üreterek Brezilya’daki kahve üreticilerine daha fazla para kazandırmayı amaçladığı belirtildi. Taner, bu yıl da ilk kez kâra geçtiklerini, çok iyimser planlama yaptıkları için hedeflenen satışı yapamadıklarını ifade etti.
Daha fazla eleman çalıştırmak ve şirketin büyümesini sağlamak için paraya ihtiyaçları bulunduğunu, bunun için yatırımcılarla görüştüklerini belirten Ozan Taner, “Bazı yatırımcılar bizim fikrimizi iyi buldukları için bizimle görüşmek istediler. Bir kahve satış zinciri kurmayı planlıyoruz” dedi.
Haberde, Taner’in kahvesinin tiryakileri arasında Rus işadamı Roman Abramoviç ile Brezilya Kültür Bakanı Gilberto Gil’in de bulunduğu kaydedildi. Taner,  Almanya’daki girişimciler arasında yapılan ‘Ulusu Yüreklendirenler’ (Mutmacher der Nation) adlı yarışmada 2007 yılında Berlin’in en başarılı girişimcisi seçilmişti.
BERLİN AA

Haberin Devamı

Kene ilacına 10 milyon euro yatırım
ARZU ÇETİK İzmir DHA

Avusturya’da yaşayan Türk işadamı Yusuf Aktaş, 10 milyon euro yatırım yaparak İzmir’in Torbalı ilçesinde kene ve haşere ilacı fabrikası kurdu. Nisan 2008’de üretimine başlanan ilacın su bazlı olduğu ve uluslararası patentinin alındığı belirtildi.
Iğdır’da doğan ve 35 yıldır yurtdışında yaşayan Makine Yüksek Mühendisi Yusuf Aktaş, 1990 yılından bu yana çalışmalarını sürdürdüğü haşere ilacını üretmek için Chrysamed adlı şirketi aracılığıyla Türkiye’de yatırım yaptı.
Türkiye’deki yatırımın yüzde 95’i yabancı sermaye, yüzde 5’i yerli sermaye ile yapıldı. Chrysamed adlı ilacın, kene ve haşerelere karşı etkili olduğu belirtildi. İlacın tanıtımıyla ilgili basın toplantısında konuşan Aktaş, “Piyasadaki haşere ilaçları zehirleyerek öldürüyor. Chrysamed’de ise çok fazla zehirli madde kullanmadan haşerenin sinir sistemini etkileyip, bölgeden uzak tutabiliyoruz.
İlacın kullanıldığı bölgedeki havada molekülleri sezinleyen haşereler o alana tekrar gelmiyor. Etkisi 3-4 aya kadar çıkıyor. Dünyada başka bir ilaçta bu sistem yok” dedi. Aktaş, ilacı Türkiye’ye kene için getirmediğini ancak Türkiye’de kene vakalarından sonra Chrysamed’in kene ilacı olarak da kullanılmaya başlandığını kaydetti.

45 kişiye iş sağladı
İlk ihracatı da Alman Aldi marketlerine yaptıklarını ve bir haftada ilacın tükendiğine dikkat çeken Aktaş, “2009 için 500 bin euro’luk sipariş aldık” dedi. Fabrikanın yıllık 200 bin ton kapasiteye sahip olduğunu ifade eden Aktaş, 45 işçinin çalıştığını, ek yatırımlarla gelecek dönemde tarım ilaçlarının üretimini gerçekleştirerek, istihdamı 500’e çıkarabileceklerini kaydetti.

Haberin Devamı

DENİZBANK CEVAPLIYOR
Mali tabloların analizi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bir işletmenin mali tablolarının analizi, karşılaştırmalı tablolar analizi ve oran analizi olmak üzere iki yöntemle yapılır.
Karşılaştırmalı tablolar analiziyle her kalemin yıllar itibariyle belirlenen değişimleri incelenmekte, işletmenin mali durum ve faaliyet sonuçlarına ilişkin gelişmeler gösterilmektedir.
Mali tablo analizinde diğer bir yöntem ise oran analizidir. Bilanço analizleri, yaygın olarak oranlar kullanılarak gerçekleştirilir. Oranlar, ilgili bilanço ve gelir tablosu kalemleriyle kalem grupları arasında ilişki kurularak elde edilir. Bu oranlar likitide, faaliyet, finansal yapı, kârlılık ve yükümlülükleri karşılama oranlarıdır.

Haberin Devamı

Likidite oranları nelerdir? Nasıl hesaplanır?
Vadesi gelen borçların ne ölçüde nakit ya da kısa sürede nakde çevrilebilir varlıklarla karşılanabileceğini gösterir. Cari oran, asit test oranı, nakit oranı bu bağlamda kullanılmaktadır.
Cari oran, işletmenin kısa vadeli borçları ödeyebilme yeteneğini ortaya koyar. Finansal yönetim açısından kısa vadeli varlıkların kısa vadeli kaynaklarla finanse edilmesi esastır. Asit test oranında likitide yapısına bağlı olarak stoklar dönen varlıklardan çıkarılarak daha doğru bir likitide oranına ulaşması istenir. Çünkü stokların likitidesi daha zayıftır. Nakit oranı, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeyebilmek için ne kadar nakit varlığa sahip olduğunu ifade eder. Diğer iki likitide oranına göre daha güvenilir bir likitide oranıdır.

Haberin Devamı

milliyetkobi.com’da ne var?
-  Kobiler için internet ortamında reklam vermenin ipuçları.
-  Türkiye’nin e-ekonomiye geçişi için stratejilerdenemek ve kurumsal öğrenme.
-  Kobilerde ikinci neslin üç türü. 
-  Ar-Ge’ye teşvik için 50 personel şartı.