Ekonomi 'Seçime verecek param yok'

'Seçime verecek param yok'

02.07.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Seçime verecek param yok'

Seçime verecek param yok

Seçim Hükümeti olarak kurulduğu söylenen ANASOL - D'ye Merkez Bankası Başkanı'ndan uyarı geldi. Başkan Erçel seçim ekonomisine izin vermeyeceklerini söyleyerek "Hazine yasal para alamaz. Geçen üç yılda olduğu gibi reeskont uygulaması da olmayacak" dedi.

HAZİRAN'ın ortasında kamu maaşlarının ödenmesinde Ziraat Bankası'nı fonlamadığından, açığa düşürmekle suçlanan Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, seçim sathı mahallinde olan ülkede, seçim ekonomisine izin verip vermeyeceği merak edilen kişi. Temmuz'da zamlı maaşlarla birlikte, yüksek fiyatla açıklanan destekleme alımları için reeskont kullandırıp kullandırmayacağı yani para musluklarını açıp açmayacağı merak edilen Gazi Erçel bu konudaki görüşlerini Milliyet'e açıkladı.
Bir seçim Hükümeti ortada iken, siz seçim ekonomine karşı direnebilecek misiniz ? Örneğin reeskont musluğunu açacakmısınız ?
Ben Merkez Bankası başkanı olarak, seçim ekonomisi psikozunun artık sona ermesi taraftarıyım. Dünyanın her yerinde seçim için harcamalar artar. Ancak harcamaların Merkez Bankası dışında karşılanması lazım. İç borçlanma, dış borçlanma ya da vergilerle seçim harcamaları finanse edilmeli. Benim şahsi görüşüm, seçim ekonomisinin demokrasimize zarar verdiği yönündedir. Hazine kısa vadeli avans imkanmlarını tükettiği için artık kredi alamaz. Ayrıca bundan önceki üç yılda olduğu gibi reeskont penceresi kapalı tutumak sıkı para politikamızın temelini oluşturacaktır. Oluşturduğumuz para programının dışına çıkmamaya çalışıyoruz.
Peki hükümet bastırırsa ? Yani size "Beni sizin para programınız değil, hükümet programı, seçmene verdiğim sözler bağlar" derse ?
O zaman enflasyonun kaça çıkacağını görürsünüz. Ama normal şartlarda seçim ekonomisinin uygulanmaması gerekir. Biz seçim ekonomisine kapılarımızı kapatmış durumdayız. Bu tavrı pekiştirebilirsek, sonraki dönemlerde de Merkez Bankası başkanları rahatlar. Seçim denince akla Merkez Bankası gelmemeli.
Ziraat Bankası'nı piyasa dışında fonluyordunuz. Ne oldu da Haziran'da aynı yolla fonlamadınız ?
Merkez Bankası Başkanı olarak, herhangi bir kamu bankasının ya da özel bankanın adını anarak eleştiri yapamam, doğru değil. Ziraat Bankası olayı konusunda ismen hiçbir açıklama yapmadım. Ancak Merkez Bankası olarak yürüttüğümüz sıkı para politikasının, orta vadeli bir program çerçevesinde diğer kamu bankalarında da başlaması gerekmektedir.
Enflasyonla döviz sepeti arasında 10 puan fark oldu. Bu politika sürecek mi ?
Kur hedefiniz nedir?
Kur hareketleri ve döviz sepeti reel ekonominin ve hizmetlerin rekabetiyle ilgili. Kurlarda gidişatı görmek için normal dönem ile bugünü karşılaştırmak lazım. Biz 1997'yi, IMF 1990'ı baz alıyor. Döviz sepeti 1990 = 100'e göre 90'larda, 1987 = 100 'e göre ise 101 - 102 civarında. Kurların yazı geçirince törpüleneceğini göreceksiniz.
Öte yandan kur hedefimiz olamaz, hesaplamayı piyasaya bırakmak lazım,. Gelişmiş ülkelerde resmi makamlar kur hedefi vermez. Tahmin yapılır ama bunu piyasa yapar, Merkez bankası yapmaz.
Yılın ilk yarısında Refahyol istedi diye mi para basmaya ağırlık verdiniz?
RP'nin ekonomiye bakışı farklı idi. Para basınca üretim artacak, fiyatlar ve faizler düşecek diye bakıyorlardı. Ancak parasal genişleme programımızın içindedir. Temmuz ve Aralık 96'da Şeker Bayramı'na gelen Şubat 97'de ve Kurban Bayramı olan Nisan 97'de dört parasal şok yaşadık. Rezerv parada ani artış olarak karşımıza çıkan parasal şoklar daha sonra azaltıldı. Ancak yılbaşından 26 Haziran'a göre M1'de yüzde 18, M2 yüzde 26, M2y'de yüzde 32 artış gösterdi. Bunlar enflasyonun altında gelişmelerdir.
Ancak 1996'da havuz hesabına geçilmesiyle, kamu kuruluşlarının bilançosunun altında olan kağıtlar, dört kamu bankasına geçince, kağıtlar birden aktife girdi. Bu da o dönemde parasal göstergelere yansıdı.
Rezerv para 26 Haziran'a göre yüzde 35, Merkez Bankası parası yüzde 33 yani kendi para programımızın içinde gelişti.

1997 başında yılın ilk yarısı için, ekonomik tahminlerini açıklayan Merkez bankası Gazi Erçel, o dönemde Haziran sonu itibarı ile yıllık TEFE artışını yüzde 70'ler olarak açıklamıştı. Erçel'in, IMF ile anlaşma, özelleştirmelerin yapılması, faiz dışı bütçe fazlasının aynen sürmesi ve Hazine'nin iç borç sorununu çözmesi gibi dört koşula bağladığı enflasyonda çıta ikinci yarı yıl için yükseltildi. Erçel, Hazine'nin ödediği dış borçtan iki milyar daha az kaynak bulabildiğini belirtirken, ikinci yarıyıl para politikasına göre, yılsonunda enflasyonun yüzde 70'lerin sonu, yüzde 80'lerin başında olacağı tahmininde bulundu. Erçel'in 1997 değerlendirmesi şöyle oldu:
'İç talep canlılığını hala koruyor. Son bir yıldır verilen yüksek zamlar, ilk yarıda yapılan nema ödemeleri, faiz ve enflasyonda göreli düşüşler, talebi canlandırdı. TL varlıkların karlılığı döviz kurlarını istikrarlı kıldı. Merkez Bankası enflasyonu tek başına indiremez. Güçlü politik irade ve orta vadeli programla sorun çözülebilir. İstikrar, kurlarda şu anda sağlanan dengenin korunmasına bağlı, TL artışı yılın ilk yarısında iç varlık artışına bağlı olarak değil, net dış varlıklardaki artışa bağlı olarak gelişti. Yüzde 25'lik bölümü yılbaşından bu yana olmak üzere, 1997 Mayıs ayı itibarı ile toplam kamu kredilerinde reel olarak yüzde 50 oranında azalış meydana geldi.
Merkez Bankası tarafından izlenen politika sonucunda, bilançomuz sağlıklı bir yapıya kavuşmuştur. Benzer eğilimin orta vadeli program çerçevesinde diğer kamu bankalarında da başlamalı.
Yılın ilk yarısında büyümenin artması, emisyon arzınıda arttırmıştır. Mayıs'ta yüzde 75 olan yıllık enflasyon Haziran'da bu seviyelerde oluşacaktır. Mayıs itibarı ile imalat sanaiyindeki fiyat artışı ile kur sepetindeki artış paraleldir. Çok yüksek ve kabul edilemez olan enflasyon Haziran 1997 itibarı ile düşüş eğiliminin sonuna gelmiştir.
Son aylarda açıklanan yüksek destekleme alımları ve çalışanlara verilecek zamlar, canlı giden iç talebin arttıracaktır. Bu enflasyonu artırıcı yönde baskı yapacaktır.
Enflasyonda ortaya çıkan tablo sıkı para politikasını zorunlu kılmaktadır. Hazine kısa vadeli avansın önemli kısmı yıl içinde kullandı. Burdan bir baskı gelmezken, yılın ikinci yarısında, Merkez Bankası geçmiş üç yılda olduğu gibi reeskont penceresini kapalı tutması, sıkı para politikasının bir gereği olacaktır"