Ekonomi Sevinsek, gülsek yoksa ağlasak mı?

Sevinsek, gülsek yoksa ağlasak mı?

10.01.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Günlerdir haberleri çıkıp duran teknoloji fuarında sergilenen yeni otomotiv teknolojilerine bakıp da “Vaayy beee!” deyip durduk. Ama bunlara sevinsek mi, gülsek mi, ağlasak mı, bilemedik!

Sevinsek, gülsek yoksa ağlasak mı

Los Angeles’ta her yıl düzenlenen CES (Tüketici Elektroniği Fuarı), her ne kadar gitmesem de, görmesem de, okuduklarım ve duyduklarımla beni bir hayli “heyecan seli”ne boğdu diyebilirim. Aslına bakarsanız bu heyecanım, zaman zaman “gözyaşı seli”ne de dönüşmedi değil! Nitekim bazı teknolojilere bakıp da “Yahu ben böyle bir otomobili asla kullanamam! Beceriksiz miyim yaaa?” diye sızlandım, durdum!

Haberin Devamı

Hem, sadece kendimi düşündüğümü de sanmayın, “hepimiz” için üzüldüm vallahi! Yani, kim kendisinden daha akıllı olduğunu iddia eden bir otomobil almak ya da kullanmak ister ki? Sürekli size “ukalaca” davranan, “herşeyi ben bilirim” edasıyla sizin ona hükmetmenizi engelleyip duran, “laf yetiştiren” bir “canavar”dan bahsediyorum! Allah muhafaza yani, alır götürür bir yerlere, hangi şehirden ya da semtten çıktığınızı bilemezsiniz! Eve gelecek olan ve belki eşinizin bile sizden habersiz yapmaya kıyamadığı büyüklükte “alışveriş” faturaları, tanımadığınız otomobillerle kurulmuş “dostluklar” filan da cabası!


‘Lastik bitiyo usta!’

Bakınız Volkswagen’in “Budd-e” konsepti mesela. Tamam, mesela elektrikli otomobil konusunda “içimizi sıkan” şarj sorununa büyük çözüm getirecekmiş. Tamamen elektrikli ve 15 dakikada akülerini şarj edebilecek türden bir sistemi varmış.

Haberin Devamı

Bu iyi güzel de, sürücü, araç içindeki pek çok unsuru düğmelere basmak yerine el-kol hareketleriyle kontrol edebiliyormuş. Yani durup dururken sağ elinizi havaya kaldırıp, şap diye yanında oturan insanın suratına doğru salladığınızda o kişinin ruh halini düşünebiliyor musunuz? Siz, bu hareketinizle müzik sisteminizde bir sonraki şarkının çalmasını beklerken, “Anaaaam, bana el kaldırıyo bu kııı!” diye bir ses duyarsanız şaşmayın! Olayın uzayıp gitme ihtimali de düşünüldüğünde, “Keşke çalan şarkının bitmesini bekleyeydim. Ah benim salak kafam!” der, durursunuz!

Bu konsept otomobilin marifetleri bu kadarla da bitmiyormuş tabii. Akıllı evlerle bağlantı da kurabiliyor, örneğin eve girmeden kombiyi yakabiliyor, televizyonu açıp/kapatabiliyor, buzdolabının içinde neler olduğuna bakabiliyormuşsunuz. Otomobil “Abi peynir kalmamış. Ayrıca senin tenceredeki yemek de mefta çoktan” mı diyecek, bilemedim tabii! Hadi bunlar yine çekilir de, “Budd-e”, kendisine “alışveriş” de yapabiliyormuş arkadaşlar. Aşınmışsa “kendisine lastik siparişi” verebilecek, sürücüsüne unuttuğu şeyleri hatırlatabilecekmiş. Lastikçiyi arayıp “Lastiklerim bitiyo usta! Şu pahalı markadan olsun! Ayırt, ben ‘bizimkiyle’ gelip alıcam!” diyebilir mesela. Bu “bizimki” de, ben, siz filan yani. Zavallı sürücünün ta kendisi! Zaten parayı da o ödeyecek. Ohh, ne ala!

Haberin Devamı


‘Ben KITT değilim!’

Mesela Volvo’nun tanıttığı ve Microsoft ile birlikte geliştirilen sistem de pek bir ömür. “Otomobille konuşma”yı sağlayan bu saat sayesinde, aracın pek çok özelliğini uzaktan çalıştırabilmek mümkün olacakmış. Tıpkı Kara Şimşek’teki KITT gibi.

Fotoğraftaki gibi oturmuşsunuz bir kafeteryaya, çay ya da kahvenizi yudumlarken aklınıza geliyor... “Canım, şu kaloriferi yakıver.
Yengenle az sonra çıkacağız!”

Karşıdan şöyle bir cevap gelse şaşırmayacağım: “Bana canım deme! Seninle dargınız biliyorsun! Üstelik ben KITT değilim haberin olsun!”

Haydiii... Buyurun bakalım. Yanınızdaki insana rezil olduğunuza mı, çevredekilere “Deli bu adam, kesin! Kendi kendine konuştu!” diye düşündürdüğünüze mi hayıflanırsınız bilemem! Peki ya Bosch’un tanıttığı, düz bir ekranda sanki “düğme varmış” hissi veren sistemine ne diyeceğiz? Elinizi ekrana değdirdiğinizde “Ana, sanki elimi gapıverecek gibi kıpraştı!” deyip de, istenmedik korkulara neden olacak bir yenilikle karşılaşınca naaparız? Zira “eşşek şakası” sanmamız bile an meselesi! Olsa olsa, arkadaşlarınıza bunu yaptırıp, onları korkutabilirsiniz belki... Bu do mümkün yani!

Haberin Devamı


Sizi düşünen otomobil!

Bir de şu Audi’nin “Fit Driver” programı var tabii. Bildiğin diyetisyen ya da spor salonundaki eğitmen edasındaki bir şey değil tabii. Yani biraz farklı...

Giyilebilir bir aletle (saat veya bileklik) birlikte kullanılabilin bu sistemde Audi’niz, sizin nabzınızı, ateşinizi, nefes alma hızınızı filan kontrol ediyor. Şayet bir “yamuk” durum farkederse, “Bu adam/kadın, hepten ikimizi de tehlikeye atmadan eşşeği sağlam kazığa bağlayayım!” deyip, gerekirse sizi rahatlatmak için koltuktaki masaj fonksiyonunu devreye alıyor. Olmadı, kabin içindeki havayı ayarlamak için klimayı çalıştırıyor, ışıkları ayarlıyor. Bir ileriki aşamada da, gerekirse “acil sağlık” yardımı çağırıyor, kendi kendine otomobili bir yerlerde durduruyormuş. Tabii bu fonksiyon, araç “otonom” yani direksiyona kendi hükmettiği durumda geçerli olacakmış. Tabii geleceğin teknolojilerinde, direksiyonu otomobile bırakıyorsunuz ya bazen... İşte o zaman...

Haberin Devamı

Evet, kimimizin içinden geçen, alaycı bakış açısı bu olabilir sözünü ettiğim teknolojilere karşı. Ancak bunlar, her ne kadar geri çekilsek de, birkaç yıla kalmaz, seri üretim modellerde “çaktırmadan” kullanılmaya başlanacak bile. Halen “ABS”ye de alışamayan sürücüler için asıl kabus o zaman başlayacak. Tıpkı yukarıda söylediğim gibi... Gülecek miyiz, yoksa ağlayacak mıyız halimize, belli olacak! Teknolojiden kaçamayacağımıza göre, ona kendimizi uydursak iyi olmaz mı?

Yazarlar